Medyaya ne yapsın istiyorsunuz?

Abone Ol

Eleştireni susturarak mı “Terörsüz Türkiye” olur?

Abdullah Öcalan, medyanın “Terörsüz Türkiye süreci”ni anlatırken kullandığı dilden rahatsız olmuş.

Pervin Buldan da çıkıp “negatif dil kullanan yorumculara” tepki göstermiş; hatta iktidara “müdahale edin” tavsiyesi vermiş.

Soralım o hâlde:

İktidar medyaya ne yapsın istiyorsunuz?

Eleştireni sustursun mu? Farklı düşüneni yargılasın mı?

Gazetecinin görevi alkışlamak değil, sormaktır.

Terörsüz Türkiye istiyorsanız, önce özgür basını koruyacaksınız.

Çünkü terörle mücadelenin panzehri sansür değil, hakikattir.

Gazeteciyi hizaya sokarak değil, milletin gerçeğini duyarak barış sağlanır.

Basın, hiçbir “süreç” için susturulamaz.

Ve hiçbir siyasetçi, özgür kalemi tehdit edemez.

BAHÇELİ’NİN CEMEVİ ÇIKIŞI BİRLİĞİ GÜÇLENDİRİR

Devlet Bahçeli, “Cemevlerinin ibadethane statüsüne kavuşması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır” diyerek yıllardır bekleyen bir yaraya dokundu.

Bu, siyaseten değil, devlet aklıyla söylenmiş bir sözdür.

Bugün cemevleri fiilen ibadethane olarak hizmet veriyor ama hukuken hâlâ tanımsız.

Ne Diyanet’e bağlılar ne belediyelerden ibadethane desteği alabiliyorlar.

Devlet tanıyor ama resmen kabul etmiyor.

Alevi yurttaşların talebi açık: Ayrıcalık değil, eşitlik.

Cemevlerinin yasal statüsü bölünme değil, birlik getirir.

Bahçeli’nin çıkışı, bu ülkenin her inancını kucaklayan, ayrışmayı değil kaynaşmayı esas alan bir devlet adamı refleksidir.

Gerçek birlik, farklılıkları tanımaktan geçer.

HERKES BİR ADIM GERİ ATSIN

Gazze’ye nefes olma iddiasıyla yola çıkan SUMUD filosu, sadece bir deniz yolculuğu değil, bir vicdan seferiydi.

Ama bugün, o seferin anlamı ne yazık ki bir avuç telif tartışmasının içinde boğuluyor.

Kimileri aktivistleri hedefe koyuyor, kimileri de o direnişin adını marka gibi kullanıp panel panel dolaşıyor.

İki taraf da yanlış yolda!

Bir yanda, Filistin dayanışmasını itibarsızlaştırmak için “aktivistler para peşinde” diyerek karalama yapanlar var.

Öte yanda, o inancı ve emeği kişisel kazanca dönüştürenler.

Biri Filistin davasını kirletiyor, diğeri sulandırıyor.

Bu ülkenin vicdanı, bu kadar ucuz hesaplara alet edilemez.

Gazze’nin enkazı hâlâ sıcak, çocuklar hâlâ toprağın altında.

Böyle bir tabloda kimsenin “telif pazarlığı” yapmaya da “linç kampanyası” başlatmaya da hakkı yoktur.

Gerçek dayanışma ne pankartla olur ne telifle.

Gerçek dayanışma, sessizce omuz vermektir.

Herkes bir adım geri atsın.

Çünkü bu kavganın kazananı yok;

ama kaybedeni çok: Filistin’in sesi.