Elif Kuşağı

Mevlid-i Nebi'nin tarihçesi

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sağlığında Zât-ı Resul’ün doğum yıl dönümü kutlanmadığı gibi Hulefa-yı Raşidin dönemiyle Emevi ve Abbasi devirlerinde de mevlitle ilgili bir uygulamaya rastlanmamaktadır. Esasen ilk iki halife zamanında fetih hareketleriyle uğraşılması, son iki halife döneminde iç karışıklıkların hüküm sürmesi ve Emevi ile Abbasi yönetimlerinde de Resulullah soyuna destek anlamına gelecek olması sebebiyle böyle bir kutlamaya şartlar uygun değildi.

Abone Ol

Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Muhammed Kemal Hüseyin - Bangladeş - HZ. Ali, Fâtıma, Hasan, Hüseyin ve o günkü halifenin mevlitleriyle (mevâlid-i sitte) recep, şaban ve ramazan aylarındaki kandiller, Ramazan ve Kurban Bayramlarıyla diğer bazı kutlamalar, yaşanılan dönemde zengin bir şölen geleneği oluşturmuştu. Halk arasında ve sufi tabanda da zaten mevlide dönük tedailer son derece meşhurdu. Bunun yanında Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümünün Muiz-Lidînillâh döneminden itibaren resmen kutlanmaya başlandığını tarihî kayıtlar bize bildirmektedir.

ÜÇ YÜZ TEPSİ HELVA DAĞITILIRDI

O zamanlar Mısır ve Afrika’daki törenlerde önceden gerekli hazırlıklar yapılır, rebiülevvel ayının on ikinci gününde sabahtan başlamak üzere öğleye kadar üç yüz tepsi helva kadılar ve davetçiler başta olmak üzere kurra, hatipler ve diğer görevlilere dağıtılırdı.

Halifenin öğle namazını kılmasının ardından hazırun topluca camiye gider, burada hatim okunduktan sonra tören yerine geçerlerdi. Ekâbir tören yerinde önceden yerini alırdı. Halife de maiyetiyle birlikte gelir, herkesi selamlardı.

Tören Kur’an tilavetiyle başlardı, ardından sırasıyla hatipler okuyup halife için dua ederlerdi. Ardından kurra tilavetini sürdürürdü. Hutbelerden sonra halife törendekileri tekrar selamlayınca resmî kutlama tamamlanmış olurdu. Bu kutlamaların üst düzey görevlilerin katıldığı bir devlet töreni çerçevesinde yapıldığı ve halkın geniş bir katılımının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu dönemde Hz. Peygamber’in ve ehl-i beytin doğum yıl dönümlerinin kutlanması dinî hassasiyet yanında siyasi güç açısından da önem taşıyordu.

Eyyubiler zamanında ise birçok bayram ve tören kaldırıldığından mevlide de özen gösterilmediği ve halkın bunu evlerinde kutladığı anlaşılmaktadır. Ancak Selahaddin-i Eyyubi’nin kayınbiraderi Erbil Atabeyi Muzafferüddin Kökböri mevlidi büyük törenlerle yeniden kutlamaya başlamıştır. Ulema ve tasavvuf ehlinin ileri gelenleri bu törenlerde hazır bulunur, Kökböri kendilerine hilatler giydirir ve hediyeler verirdi.

ZİKİR VE SEMA MECLİSİ

Sufiler de öğle vaktinden fecre kadar zikir ve sema meclisleri düzenlerdi. Hankahta derviş ve sufiler toplanır, Kökböri de aralarında yer alırdı. Tarihçiler muharremden başlamak üzere rebiülevvel ayına kadar Bağdat, Musul, Cezire, Sincar, Nusaybin gibi şehirlerle Acem memleketlerinden Erbil’e birçok fakih, sufi, vaiz, kurra ve şairin akın ettiğini belirtir.

Törenlerin yapılacağı yerde sultan, emirler ve devletin diğer ileri gelenleri için her biri dört veya beş bölümden meydana gelen yirmi kadar ahşap barınak (kubbe) yapılarak safer ayı başlarında süslenir, hepsine ayrı ayrı gruplar yerleştirilirdi. Mevlit gecesi Erbil Kalesi’nde akşam namazının ardından zikir ve sema meclisi düzenlenir, sultan da mum alayı ile hankaha gelirdi. Hilatler mevlit sabahı sufilerin elleri üzerinde kaleden hankaha getirilir, âyan ve halkın hazır bulunduğu geniş bir meydanda ordu geçit resmi yapar, vaaz verilir, bu sırada hilatler dağıtılır, yemekler yenirdi. Akşam yine hankahta zikir ve sema meclisi düzenlenirdi. Sona eren kutlamaların ardından misafirler memleketlerine dönmeye başlardı. Kökböri zamanındaki kutlamaların öncekilerden farklı olarak hazırlıklarıyla birlikte uzun bir zaman dilimine yayıldığı, bir şenlik havası içinde halkın geniş katılımıyla gerçekleştiği ve merasimlerde özellikle tarikat mensuplarının rolü dikkat çekmektedir.

Memlukler döneminde Mısır’da mevlit kutlamaları bütün ihtişamıyla devam etmiştir. Rebiülevvel ayının girişinden itibaren başlatılan kutlamalar sırasında Kahire Kalesi’nde kurulan tören çadırı en güzel kumaşlardan yapılır, içine değerli yaygılar serilir, koltuklar konurdu. Mevlit günü ikindi namazından sonra Mısır Abbasi halifesi, dört mezhebin başkadıları, ilim ve tasavvuf ehli, emirler ve kumandanlar, devlet adamları, halkın ileri gelenleri, komşu ülkelerden gelen temsilciler kaleye gelerek tören çadırındaki yerlerini alırlardı.

SADAKA DAĞITILIRDI

Önce Kur’an tilavet edilir, ardından vaazlar verilir, tarikat mensupları tarafından zikir ve evratlar okunur, daha sonra yemek yenirdi. Bu sırada sultana tebrikler sunulur, o da devlet ricaline, ulema ve tasavvuf ehline hilat ve hediyeler verir, muhtaçlara da sadaka dağıtılırdı. Memluklerden itibaren başta Ahmed el-Bedevî ve İbrahim ed-Desûkî gibi bölgenin tanınmış velileri olmak üzere diğer önde gelen şahsiyetlerin doğum yıl dönümleri için de mevlit terimi kullanılmaya başlanmıştır. Çoğunun ölüm tarihi bilinmediğinden bu mevlit törenlerinin önemli bir kısmı velilerin ölüm yıl dönümünde yapılırdı. Evliya Çelebi, başta Ahmed el-Bedevî, İbrâhim ed-Desûkî, İbrâhim Gülşenî ve İmam Şâfiî’nin mevlitleri olmak üzere birçok mevlit hakkında bilgi vermektedir.

***
Edebiyatımızda Mevlid

MEVLİD-i Nebi bayram olarak resmî biçimde İslam âleminde yaygın olarak kutlanmaktadır. Türkiye’de yalnız Ramazan ve Kurban Bayramları resmî bayram kabul edilmekte, gerek mevlit gerek diğer mübarek gün ve geceler münasebetiyle camilerde, evlerde ibadet adabı içinde Kur’an-ı Kerim, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i, kaside ve ilahiler okunmaktadır. Mevlit kutlamaları sırasında Resul-i Ekrem’in doğumunu anlatan, bu vesileyle methini de içeren ve genel olarak “mevlit”, Kuzey Afrika’da ise “mevlidiyye” olarak anılan şiirlerin okunması artık gelenek hâlini almıştır.

Bir edebî tür olarak mevlit, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) doğumunu, doğumunda karşılaşılan olağanüstü hadiseleri, kendisine peygamberlik verilişini, miraç hadisesini ve nihayet rıhletini (göç) anlatan manzum veya mensur eserlere verilen addır. Hz. Peygamber’in (sav) doğum gününü kutlamak veya herhangi bir dinî ya da özel günü dinî hassasiyetle idrak etmek için yapılan törenlere de mevlit adı verilir. Arap edebiyatında Hz. Peygamber’den (sav) bahseden eserlere mevlit denmesi âdettendir. Hz. Peygamber’in (sav) genel olarak doğumundan bahseden, miracı ve vefatı hadiselerine değinen mevlit türü eserlerin ana kaynakları siyerler, megazi ve şemail-i şerif türü eserlerdir. İslam dünyasında mevlit adıyla bilinen ilk eser İbn-i Dihye el-Kelbî’ye aittir. Ancak bundan daha önce de mevlit tarzı manzumelerin yazıldığı düşünülmektedir.

İran edebiyatında mevlit gelişmiş bir tür değildir. Genel olarak Hz. Peygamber’den (sav) bahseden siyerlere tesadüf edilse de özel olarak Hz. Peygamber’in (sav) doğumunu nakleden eserlere Fars edebiyatında rastlanmamaktadır. Bununla birlikte Türk ve Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyalarda özellikle sufiler arasında mevlit geleneği çok güçlüdür. Hatta Türk edebiyatında mevlit en fazla işlenen mesnevi konusudur. Türkiye’de İslami hayat ve anlayışın ayırt edici bir özelliği varsa bu, Türklerin, diğer milletlere nazaran peygamber sevgisini ortaya koyma biçimlerinde bulunabilir. Dolayısıyla gerçekten de belli başlı İslam ülkelerinde Arap ve Farisilere göre Hz. Peygamber’in kişiliğinin daha bir öne çıktığı rahatlıkla gözlemlenebilir. Bu kanaati en net ortaya koyan mevlid geleneği olsa gerektir. İslam ülkelerinde mevlit türünün en meşhurları Kâ‘b b. Züheyr’in aîdetü’l-bürde’si, Bûsîrî’nin aynı adla anılan eseri ile Cezerî ve Berzencî’nin Mevlidü’n-nebîleri; Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı anılabilir.

BANGLADEŞ’TE MEVLİD-İ NEBİ

Bangladeş’te mevlit günü gelmeden bir iki ay önce hazırlıkları başlar. Şehrin büyük bir meydanında mevlit programı için gereken her türlü hazırlık yapılır. Mevlit gününün gecesinde meydan civarında bütün gece ilahiler, hamdele, salvele, taleal bedrular söylenir. Mevlit günü bizde resmî tatil olduğu için herkesin bu programlara katılması mümkün olur. Mevlit günü bizim bayram günümüzdür. Mevlit günü sabahında tıpkı bayramda olduğu gibi gusül alınır, ailece kahvaltı yapılır, yeni kıyafetler giyilir ve ilan edilen meydana gideriz. Saat sekiz ve dokuz arasında toplandığımız meydandan topluluk hâlinde âlimlerimiz, imamlarımız, hafızlar cemaatin önünde olmak üzere şehrin caddelerine salavatlar, tekbirler, dualarla konvoy hâlinde yürürüz. Böylelikle tüm şehir Mevlid-i Nebi coşkusunu yaşamış olur. Bangladeş’te tüm şehirlerde bu ve benzeri programlar yapılmaktadır. Caddelerde birçok etkinlikler bulunmaktadır. Tanıtımlar, ücretsiz yemek ve tatlı servisleri gibi. Topluluk salavat ve dualarla şehri gezdikten sonra tekrar meydana döner. İki rekât nafile namaz cemaatle kılınır. Allah’a hamdedilir. Sonra herkes evine döner. İşi ile meşgul olur.