Eğitimden ne zaman konu açılsa hemen her kesimden insan dert yanıyor. Seküler kesimin odaklandığı noktalar, değerler eğitimi üzerinden yapılan düzenlemelerdir. Bunların dikkate alınacak bir tarafı yok; çünkü Bakanlık kimseye herhangi bir şey dayatmıyor. Bu eleştirileri yöneltenler, kendi çocuklarından ziyade dindar kesimin çocuklarını dert ediniyor; onların varlığından ve gidişatından kendilerini mesul hissediyorlar. Saçmalığa bakar mısınız?
Muhafazakâr kesim ise şunları söylüyor: "Yeterince değerler eğitimi verilmiyor, gençlerin gidişatı kötü, dindar nesil projesine ne oldu, gibi." Yani Bakanlık, kısaca iki tarafa da yaranamıyor.
Eğitimde gözle görünmeyen sorunları sıralamaya çalışırsak:
- Eğitim Fakülteleri: Gerek pratik anlamda gerekse milletimizin değerlerine uygunluk noktasında donanımlı öğretmen adaylarının yetişmemesi.
- Rotasyon Sorunu.
- Norm Kadro ve Tayin Adaletsizliği: Depo tayini (norm fazlası) ile il merkezine atanan üç beş yıllık öğretmenlerin “aile birliğini koruma” bahanesiyle taşraya gönderilmemesi; bunun sonucu olarak taşrada onlarca yıldır çalışan öğretmenlerin —sanki onların aile birliği yokmuş gibi— şehir merkezine gelememesi. (Her ne kadar re’sen atamalar yapılsa da bu kararlar yargıdan dönüyor.)
- Zorunlu Eğitimin Esnetilememesi.
- Öğretmen Odalarındaki Maddiyat Gündemi: Öğretmen odalarındaki gündemin sürekli “para” etrafında dönmesi. Bu durumun sadece "yoksulluktan" kaynaklandığını düşünmüyorum; zira gerçekten maddi sıkıntı çeken bir öğretmenin borsayla, araba-ev alım satımıyla veya faizle ne işi olur?
- Ödüllendirme Eksikliği: Okullarda başarılı yönetici ve öğretmenlerin ödüllendirilmemesi.
- Müfredat Sorunları: Bilimsel ve tarihsel geçerliliği tartışmalı olan veya yanlış olduğu bilinen birçok konunun hâlâ müfredatta yer alması ve bunların çocuklara dayatılması.
Bunlara eklenecek başka hususlar da vardır elbette. Başta üniversitelerdeki eğitim fakültelerinin yeniden ele alınması, hatta bu fakültelerin Millî Eğitim Bakanlığına devredilmesi tartışmaya açılmalıdır. Halktan kopuk kimi akademisyenlerin, halkın içine girecek öğretmenleri yetiştirmesi bana pek makul gelmiyor.
Mevzuatta yer alan rotasyonun mutlaka işletilmesi şart. Rotasyon uygulanmazsa sorunlar kronik hale gelebiliyor. Ayrıca, aynı maaşı alan öğretmenlerden kimisi haftada beş saat derse girerken (maaş karşılığı veya norm fazlası durumu), kimisinin on beş-yirmi saat derse girmesi adalet duygusunu zedeliyor.
Okulun huzurunu bozan öğrencilerin açık öğretime yönlendirilmesi ile ilgili çalışmaları okuyunca sevindim ancak zorunlu eğitimin mutlaka yeniden ele alınması gerekiyor. Müfredat değişiklikleri ve Öğretmen Akademileri sorunlara ciddi bir neşter vuracaktır; fakat bu yapıların da zamanla daha da güçlendirilmesi gerekmektedir.
Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin kronikleşen sorunlara ciddi çözümler getirmeye çalıştıkça birileri rahatsız olacak. Olsun. Yeter ki memleketin evlatları gerçek hüviyetine kavuşsun…