Ramazan

Müminlerin özellikleri

Müminlerin görevi son Peygamber Hz. Muhammed’i (sav) kendilerine örnek almak, eylem ve davranışları onun Rabbimizden getirdiği emir ve yasaklarına göre belirlemektir.

Abone Ol

    Müminin bariz özelliklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

    Mümin namazında huşu içindedir; faydasız, boş ve işe yaramaz işlerden yüz çevirir.

    Mümin zekâtını verir, namus ve iffetini korur.

    Mümin, Allah'ın koyduğu sınırları aşmaz.

    Mümin emaneti korur ve verdiği sözleri yerine getirir.

    Müminin özü ve sözü doğrudur.

    Müminler iyiliği emreder, kötülüğü engellerler.

    Müminler yoksulun hakkını gözetirler.

    Müminler israftan ve cimrilikten sakınırlar.

    Yüce Rabbimiz Secde suresinde şöyle buyuruyor:

    "Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve Rablerini hamd ile tesbih ederler.

    Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.

    Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.

    Öyle ya, mümin olan, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar.

    İman edip de iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır. " (Secde, 32/15-19)

  

Müminler sorumlu davranırlar

    Kur'an'ı Kerim'in muhtelif sure ve ayetlerinde müminlerin en belirgin özellikleri açıkça ifade edilmiştir:

   "Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir." (Mü'minûn, 23/1)

   "Onlar namazlarında derin bir saygı içerisindedirler." (Mü'minûn, 23/2)

   "Anlamsız, yararsız şeylerden uzak dururlar." (Mü'minûn,23/3)

   "Zekâtı verirler." (Mü'minûn, 23/4)

   "İffetlerini korurlar." (Mü'minûn, 23/5)

   "Yine o müminler emanetlerine ve ahidlerine sadakat gösterirler" (Mü'minûn, 23/8)

   "Namazlarını titizlikle eda ederler." (Mü'minûn, 23/9)

   "Rablerine olan derin saygılarından dolayı sorumlu davrananlar." (Mü'minûn, 23/57)

   "Rablerinin ayetlerine inananlardır." (Mü'minûn, 23/58)

   "Rablerine ortak tanımayanlardır." (Mü'minûn, 23/59)

   "Verdiklerini, rablerine dönecekleri inancından dolayı kalpleri ürpererek verenlerdir."

 (Mü'minûn, 23/60)

   "İşte bunlar iyiliklere koşup bu uğurda yarışırlar." (Mü'minûn, 23/61)

   "Rahman’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, "selam" deyip geçen kullardır." (Furkan, 25/63)

İnsan hayatına kıymazlar

   "Yine o iyi kullar, harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur." (Furkan, 25/67)

   "Onlar, Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapmazlar; haksız yere, Allah'ın dokunulmaz kıldığı insan hayatına kıymazlar, zina etmezler. Zira bilirler ki bunları yapan kimse cezasını bulacak." (Furkan, 2/68)

   "O kullar, yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler." (Furkan, 25/72)

   "Kendilerine Rablerinin ayetleri hatırlatıldığında ise onlara karşı sağır ve kör davranmazlar." (Furkan, 25/73)

   "Onlar, Ey rabbimiz! derler. Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!" (Furkan, 25/74)

   "İşte (baskılara karşı) sabretmelerinden ötürü onlara mükâfatları iki defa verilecektir. Onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar."

 (Kasas, 28/54)

Rablerinin çağrısına uyarlar

   "Onlar büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınırlar, öfkelendiklerinde dahi bağışlarlar."

 (Şûra, 42/37)

   "Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki danışma ile yürür.

 Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar." (Şûra, 42/38)

   "Onlara haksız bir saldırı yapıldığında elbirliğiyle kendilerini savunurlar." (Şûra, 42/39)

   "Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden; sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihat eden kimselerdir. İçleri dışları bir olanlar işte bunlardır." (Hucûrat, 49/15)

   "Ticaretin de satımın da kendilerini Allah'ı anmaktan, namazı hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı, gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı bir günden korkan kişilerdir."

 (Nur, 24/37)   

HELAL-HARAMLAR

  Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

  Şeytan; içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi? (Maide, 5/90-91)

İçki konusunda şu on sınıf kimseye lanet

  “Resulullah içki konusunda şu on sınıf kimseye lanet etti: (İçki yapmak için) meyveyi sıkan ve sıktıran, içkiyi içen, taşıyan, taşıtan, dağıtan, satan, parasını yiyen, satın alan ve aldıran...” (Tirmizî)

ORUÇ FETVALARI

İmsak neyi ifade eder?

   İmsak nedir? Ne zaman başlar? Sabah ezanı okunmaya başladığında yeme içmeye kısa bir süre devam edilebilir mi?

   Sözlükte “kendini tutmak, engellemek, el çekmek, geri durmak” anlamlarına gelen imsak, dinî bir kavram olarak, fecr-i sadıktan iftar vaktine kadar yemeden, içmeden, cinsel ilişki ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durmak, el çekmek demektir. İmsakın zıttı iftardır.

   Halk arasında ise “imsak” oruç tutmaya başlanan fecr-i sadığın oluştuğu vakit anlamında kullanılır. Bu manada imsak, oruca başlama vakti demektir.

   Oruca ne zaman başlanıp ne zaman bitirileceği Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde açıklanmıştır:

   “(Ramazan gecelerinde) Şafağın aydınlığını gecenin karanlığından ayırt edinceye (tan yeri ağarıncaya/fecr-i sadığa) kadar yiyin, için.

   Takvimlerde gösterilen “imsak”, oruca başlama vaktini ifade eder. İmsak vakti aynı zamanda gecenin sona erdiği, yatsı namazı vaktinin çıkıp sabah namazı vaktinin girdiği andır. Ezan da imsak vaktinin başlaması ile okunmaktadır. Bu sebeple ezanın başlaması ile yemeyi içmeyi terk etmek gerekir. Ezan başladığı sırada ağızda bulunan lokmanın yutulmasında bir sakınca yoktur.

 (Din İşleri Yüksek Kurulu)

HADİSLERLE İSLAM

Sahur yemeği

 Amr b. As'tan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

 “Bizim orucumuzla Ehl-i kitabın orucunu ayıran şey, sahur yemeğidir.” (Müslim)

Altından değerli

Şu beş şeyin hesabı

   İnsan, kıyamet gününde şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe bir yere gidemez:

   Ömrünü nerede tükettiği,

   Gençliğini nerede geçirdiği,

   Malını nereden kazandığı,

   Malını nereye harcadığı

   Bildikleriyle ne amel ettiği.

  Peygamberimiz (sav) Tirmizî

Hadislerde hayat düsturları

Sana sığınırım

Allah’ım yıkıntı altında kalmaktan, sana sığınırım.
Yüksek bir yerden düşmekten sana sığınırım.
Suda boğulmaktan, ateşte yanmaktan, yaşlanıp ele avuca düşmekten sana sığınırım.

Efendimiz (sav) Ebu Davut

İNCİ TANELERİ

İyiler seyirci kalırsa

Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir.

MİHENK TAŞI

Sonra Moğollar geldi...

   Moğollar Bağdat’a yaklaşırken ulema ile cemaat “Namazda besmele sesli mi okunur, sessiz mi?’ konusunu tartışıyor, ayakkabılarla birbirlerine saldırıyorlardı.

   Sonra Moğollar gelip şehrin kökünü kazıdı, besmelenin ne seslisi kaldı ne de sessizi...

Kays Said

İBRETLİK KISSALAR

İki kilo tereyağı 

    Bir fırıncıya her zaman iki kilo tereyağı satan bir çiftçi varmış. Bir gün fırıncı, çiftçinin tereyağını doğru tartıp tartmadığını görmek için tereyağını tartmaya karar vermiş. Fırıncı tereyağını tartmış ama iki kilodan az gelmiş. Buna kızarak çiftçiyi mahkemeye vermiş.

   Yargıç, çiftçiye tereyağını tartmak için herhangi bir ölçü kullanıp kullanmadığını sormuş.

 Çiftçi de “Ben onurlu bir insanım ancak imkânları kısıtlı biriyim; uygun ölçüm yapan bir terazim var.” demiş.

   Hâkim, “O hâlde tereyağını nasıl tartıyorsun da eksik çıkıyor?” diye sormuş.

   Çiftçi şöyle cevaplamış;

   “Sayın Yargıç, fırıncı benden tereyağı istediğinde, önce ondan iki kiloluk ekmek alıyorum. Bu ekmeği kilo ölçütü olarak teraziye koyuyor ve aynı ağırlıktaki iki kilo tereyağını ona veriyorum. Suçlanacak biri varsa o da fırıncıdır.”

YAKARIŞ-DUA

Müminlerin dualarını kabul eyle

Allah'ım

Bekleyenler var

Bir haber bekleyen

Bir dua bekleyen

Şifa bekleyen

Nasibini bekleyen

Huzur bekleyen

Rızık bekleyen

Borçtan kurtulmak isteyen

Kardeş ve dostlarımın yükünü hafiflet

Allah’ım, hayırlı haberlerle müjdele

Müminlerin dualarını kabul eyle

NOT EDİN

HERKES HAK ETTİĞİNİ ALACAK

   Kur’an’da değişik vesilelerle belirtildiği üzere, suçların ve cezaların şahsiliği esastır; -istese de- kimse başkasının günahını yüklenemez. Dünya hayatında iradi seçimle yaptığı her iş mahşer günü insanın önüne konacak, iyilik ve kötülükleri görülecek, bu konuda tamamen adil bir yargılama yapılacaktır. Sözü edilen yargılamanın sonunda herkese yaptıklarının karşılığı tastamam verilecektir.

Allah’ın huzuruna çıkarılacağınız günden sakının. O gün herkese hak ettiğinin karşılığı eksiksiz verilecek, hiç kimse haksızlığa uğratılmayacak. (Bakara, 2/281)

Allah herkese kazandığının karşılığını vermek için onları diriltecektir. Kuşkusuz Allah, hesabı çabuk görendir. (İbrahim, 14/51)

O gün, herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir, onlar asla haksızlığa uğratılmaz. (Nahl, 16/111)

O gün herkese ne kazandıysa onun karşılığı verilir. O gün kimseye haksızlık edilmez ve Allah hesabı çok çabuk bitirendir. (Mümin, 40/17)

Allah, gökleri ve yeri bir anlam ve amaca göre yaratmıştır. Onun için herkes ne kazandıysa onun karşılığını görür ve kimseye haksızlık yapılmaz. (Casiye, 45/22)

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Bu, Allah’ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir. (Necm, 53/31)

Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez fakat insanlar kendilerine zulmederler.

 (Yunus, 10/44)

KULAĞINIZA KÜPE OLSUN

Ezelî ve ebedî olan

 Her başlayan biter

 Her gelen gider

 Her yeni eskir

 Her taze bayatlar

 Her yaşayan ölür

 Ezelî ve ebedî olan yalnızca

 Cenab-ı Hak’tır.

ŞAİRLERİN DİLİNDEN

İnmemiştir hele Kur’an

Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan Kur’an'ın;

Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz mananın

Ya açar Nazm-i Celil'in bakarız yaprağına;

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına,

İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkiyle bilin;

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.

Mehmet Akif Ersoy