-NİHAT EREN: April 3, Muhterem, Hamamönü’ne gitmişken Taceddin Dergahı’nda Muhsin YAZICIOĞLU merhumun kabrini de ziyaret edip bir Fatiha okusaydınız.
Diriliş yazarından bunu yazması da beklenirdi. O dirilişcilerin vefasını hak edenlerdendi.
*SEÇ: Haklısınız.. Ama, onlarca yıl sonra döndüğüm topraklarda, işin doğrusu, rahmetli Muhsin Bey’in kabrinin orada olduğunu bilmiyordum ve esasen akşam üzeri olduğu için ve de yalnız dolaştığım için, gözüme öyle bir yer çarpmadı. Sadece merhûm Âkif’in kaldığı ve İstiklal Marşı’nı yazdığı mekanın müze olarak kullanıldığını gördüm, ama, o geç saatte, tabiatiyle orası da kapalı idi. Dua için, herhangi bir zaman ve mekan da gerekmiyor.
-Tahir Bozkurt: Hatırlıyorum da yıllar önce Altan Tan’ın partisi içinde yaptığı birkaç kontrolsüz davranışını eleştirirken, PKK’nın kullandıığı Seyda Ali denen kişinin kapı dışarı edildiği örneğini vermiştiniz. A. Tan da aynı akıbete uğradı, HDP’den aday gösterilmeyecek.
*SEÇ: Altan Tan, o grubun içine girerken, onlara yeni ufuklar açabileceğini düşünmüş olmalı.. Ama, onlar da onu ogünkü şartlarda, aralarında göstermekten fayda umuyorlardı. Bugün o fayda umudunun kalmadığı görülmüş, demek ki..
-Ferheng Tebriz’den yazıyor: “Eski Düşmanlıklar Dostluklara Dönüşürken” baslikli yazinizi okudum , guzel makale , ve en ilginc olani son cumle.
Uzaktan tanidigim biri gecen hafta Irak’da amerikan ucakları tarafindan sehid edildi. Isid’le savasirken. iran’in amerikayla Isid savasinda muttefikligini zikr etmissinis . sanki amerikanin Isid’le mucadele ettigine inaniyorsunnuz.
amerikanin iki yuzluluk sifatini hatirlatmak istedim. kardesler birligi bozulmasin diye.
Saygilarla, tebrizli bir muhendis
*SEÇ: Aga‘y-ı Ferheng; uzaktan tanıdığınız birisinin Irak‘da, IŞİD‘e karşı savaşırken Amerikan uçaklarınca yapılan bombardıman sonunda hayatını kaybetmiş olması, Amerikalıların IŞİD‘i desteklediği mânâsına gelmez. Hava bombardımanlarında, yerdeki savaşan unsurlardan bazan kendi adamları bile ölebilmektedir.
Amerika, bölgeyi düzenlemek isteyen egemen güç konumunu korumaya çalışmakta ve bunu yaparken, herkesle dost ve herkesle düşman olabilmekte ve kimse ondan, niçin filan siyaseti uyguladığını soramamakta ve herkes kendisini ona göre ayarlamaya çalışmakta.. Beşşar Esed‘i yıllardır düşman olarak gören Amerika bugün, DAİŞ‘e karşı Esed‘i tercih etmekte ve desteklemektedir. Bugün IŞİD mevzilerini ağır şekilde bombardıman eden Amerika ve müttefiklerinin yarın, IŞİD‘le ittifak yapması da mümkün olabilir. Nitekim, Afganistan‘da önce Taliban‘a destek verdi, sonra da onu ezdi.. Şimdi ise onunla müzakerelere girişti..
Düne kadar kadar birbirlerini şeytan olarak niteleyenler de bugün kolkola olur.. Bu, diplomasinin kaçınılmaz sonucudur ve tabiîdir de.. Tebriz‘e selamlarla..
-El’ Huseyni: Savasi baslatmanin kolay; barisi saglamanın zor oldugu, suphe guturmez bir gercektir. Ellibinden fazla ölü, köy yakmalar, yaralananlar, surgunler, iskence ve baskilar, olaganustu hal vb vahsiliklerden sonra, barisi saglamak kolay degil, ama, umutsuz da degiliz. Bir asra yakin zamandır, genelde kurd halki ve diğer halk kitlelerinin, kemalistlerden cekmedigi kalmadi, herturlu vahsilikler yapildi. Bunca baskilara ragmen, kurd halki islami geleneklerden vazgecmedi,yarim yamalakda olsa.. Buk arada PKK kurd halkini islami özünden k uzaklastirmaya büyük çaba harcadı.
Maalesef, kurd halkinin bir kismi kendi kemalizmini olusturmuş durumda. Onların muslumanlara reva gurdugunu, ocalan da muslumanlara reva gördü ve görmeye devam ediyor. ocalan, son mesajinda, musluman halk kitlesini, kendi bunyesine almak icin yeni bir strateji izlemeye basladi. tum partilerin de, islami kendi kirli politikalarina alet etmesi gibi..
-Mehmet: Tarih ibret alınması gereken bir olaylar bütünüdür lakin kişiler ve toplumlar kendilerinde olanı değiştiremediği sürece ibret almaları mümkün olmaz.
Bizler kahramanlara ihtiyaç duyan toplumlarız. Çünkü bir araya gelip kendi çıkarlarımızla diğerlerinin çıkarlarını örtüştüren bir uzlaşma yolu bulma kabiliyetini oluşturamadık. En basitinden televizyonlarda bile tartışma değil sadece kavga seyrediyoruz. Çünkü öz itibariyle her şey lafta, sözde kalıyor. En kutsal ve ahlaki değerler hemen yozlaştırılıyor. Hakiki kahramanlar ölüyor, nutuk atanlar kahraman oluyor. Bu durum, seküler yahut anti-seküler bütün kesimler, gruplar vs. için geçerli. Bizler, ya kutsallaştırıyoruz ya da nefret ediyoruz.
-Bahadır Kurbanoğlu: 25 Mart.. Öncelikle devamlı ve istikrarlı biçimde yazmak kolay bir ameliye değil. Sürekli gündem takibi, gündemi arka planla birlikte düşünüp tasarlayıp yorumlamak ve eldeki malzemeyi buna göre yoğurmak herkesin harcı değil. Bu açıdan fikir erbaplarını ayrı bir yere koymak gerekli..
Selahaddin ağabeyin Suriye meselesindeki tarafı da belli, duyarlılıkları da. Bir yandan hakkı teslim ederken, diğer yandan müslümanların bu krizden nasıl çıkabileceklerine dair akl-ı selim sahiblerini düşünmeye davet eden uyarıları da -geçmiş yazılarıyla – ortada..
-M. Ali Ergene: Rahmetli Aliya İzzet Begoviç’in sırblara aynıyla mukabelede bulunup, misilleme yapmak sûretiyle intikam almak isteyen savaşçı güçlerine söylediği, ’Onlar bizim düşmanımız, öğretmenimiz değil..’ sözü beni müthiş düşündürüyor..
-Abdullah: ‘Esad Filistin’in destekçisidir, bu yüzden arka çıkılması gerekir’ diyenlere bir sorum var: Bu mantıkla, ’İsrail rejimi Filistinli Müslümanları öldürmesin, ama, Suriye rejimi yüzbinler halinde öldürebilir..’ demiş olmuyor musunuz? ’Suriyeli mazlumlar da, Filistinli mazlumlar da kardeşlerimizdir ve ikisinin düşmanı da düşmanımızdır.’
İslam Ümmeti büyük bedeller ödeyerek, bu badireyi de, Allah’ın izniyle atlatacaktır.
-Halil: İran muhibbanı hemen karalama çabasına girmeden, yazarın yaptığı tesbitler üzerinde düşünüp, sorulan sorulara vicdanlı bir biçimde cevap vermeye çalışmalılar.
-Mustafa : İslam’ı, mezhebini ulusal çıkarlarına maske eden İran’ın maskesi düşmüş; İslam Ümmeti arkadan değil, kalbinden vurmuştur.
-Erdem Bilge, 05 Nisan, İlginç değil mi? Son 20 yıl içinde sırasıyla Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın sivri dişleri olan kitle imha silahları tamamen bertaraf edildi.
Bu ülkelerin ellerinde konvansiyonel denilen klasik silahlar kaldı ki bu silahlar IŞİD, Peşmerge ve PKK bölgede devlet olmadığı halde ordulaşma sürecinde olan güçlerde de var.
Bu oluşumların petrol dolayasıyla ekonomik gücü ve insan kaynağı da var.
Uzun süreli iç çatışmalar için mükemmel bir ortam yani.
Peki bölge bu duruma nasıl geldi?
Basiretsiz idareciler mi, modası geçmiş sistemler ve onların yılmaz koruyucuları mı?
Eksik yoksa, yanlış nerede? Değişimin veya dönüşümün bedeli niye bu kadar ağır oluyor?
-Akın MORÇOl, 05 Nisan, 30 Yılda İran‘ın „Zehirden besbeter“ 2. Anlaşması!
Ama Anlaşma metni ve detayları ortada yok henüz!
-Salih, 05 Nisan, islam inkılabının bu anlaşma ile neler kazanıp nelerden ödün verdiğini yetkililerin dilinden dinlemek daha doğru olur. Ancak islam inkılabın çok büyük bir güç olduğu ve ambargoların kalkması için yıllardır verdiği mücadele, işin ehli olanlar ve gerçek araştırmacılar tarafından bilinmektedir.
-Bekir Ziya, 05 Nisan, İran, son yıllardaki hamleleriyle geçmişini de sorgulatır hale gelmiştir. Bugün İran’ı eleştirenler artık İmam Humeyni’den başlamaktadırlar. Buna sebep de İslam’dan uzaklaşıp ulusalcılığa yanaşan mollalardır! İnsanlar soruyor, yıllardır İsrail düşmanlığını diline dolayan İran, sadece şu son 4 yıldır Suriye’de Esed denen Yezid’i desteklerken, onbinlerce, yüzbinlerce müslümanın hayatının sönmesi cinayetine ortak olmuyor mu?
Bu hesap İran’ın hanesine zulüm olarak yazılmaktadır.
-Abuzer Sakin: Evet, İran’ın Ortadoğu’daki siyaseti konusunda anlattıklarınız çok doğru.. Lakin sonra cereyan eden olayları okuyamama sıkıntınız var. Esad’ı mezhebi yüzünden desteklemiyor İran. bundan 30 yıl oncesinden beri olduğu gibi.. Esad Filistin Lübnan direnisinin en büyük destekçisidir. Yemen’de ezilen kitlelerin bir sesi, bir temsilcisi olarak Husîlerin ortaya çıkması ve ezilenlere bir umut olması şii hareketi olması hasebiyle tekfir mi edilmeli? Nasıl bir anlayıştir nasıl bir dusuncedir bu?
-İhtiyar- Almanya: 02 Nisan, Almanya’dan selamlar Selahaddin abi, malesef büyük oyunu görmemek için gözlerini alabildiğine kapayan insanlar var. Muhammed Esed’in, Allah’ın göndermiş olduğu vahyi anlamamakta ısrar edenler için söylemiş olduğu söz aklıma geldi ‘’ hakikati inkara şartlanmış kişiler’’ der Esed.
-Halil: 31 Mart, Suûdî rejiminin, Yemen’e müdahalesinin İran korkusundan ziyade, halkların qıyâmı korkusundan kaynaklandığına dair görüşünüzde, İran’ın suçlarını örtmek değilse de hafifletmeye yönelik bir koku seziyorum. Suudî yönetiminin haksızlığı, korkusu, Yemen’de yaşanan darbeyi haklı çıkartmaz.. İran Yemen’de darbe yapmış ve buna karşı da, mukabil bir müdahale ortaya çıkmıştır. İran’ın artık islam dünyasında hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır.
-Orhan İşbilen, 31 Mart, Suûdîler’in, halk qıyâmlarından korkusunu net olarak söylemek yerine, İran’ın bölgedeki hâkimiyet kurma teşebbüslerine son vermeyi gerekçe gibi göstermesi dikkatli bir taktiktir ve o tehdid de tamamen yersiz de değildir.. Böylesine bir ortak saldırıyı yapabilmek için, herkese, İran tehdidini göstermesi gerekiyordu. İran da esasen Suûdîleri rahatsız edecek davranışlardan el çekmiyor; tersine bundan bir de gurur duyuyor.
’Ama burada karşımıza çıkan bir diğer tablo daha var ki.. O da, İran tehlikesini bertaraf etmek adına, Suûdîlerin bayrağı kaldırmış olmaları ve bunu yaparken de, gerçekte sünnî toplumlarda hiç de ilgi gösterilmeyen vehhabîlik cereyanını, sünnîliğin bir savunma gücü imiş gibi göstermek imkanını elde etmesidir.’ şeklindeki tesbitinizin altı bir daha çizilmelidir -Hasan Kabadağ: Yıl 1967-68, yer Diyarbakır. Fikrî gelişmeme katkı da bulunan, inandığı gibi yaşamaya gayret eden ağabeye saygı ve muhabbetlerimle..
*SEÇ: e-mail adresiniz gözükmedi, gönderirseniz, sağlıklı irtibat imkanımız olur. Aynı hatırlatmayı, Londra’dan yazan Yusuf Dindar kardeşime de yapıyorum.
-Sezai Candemir ve Cem Topçu: 06 Nisan, Bursa’da gerçekten çok güzel bir program oldu, emeği geçen herkese teşekkür.. Bursa’da tekrar görebilmek dileği ile…
*SEÇ: Faydalı olduysa hamdederim. Sözlerimdeki yanlış veya noksanlar şahsıma, doğrular ise, inandığım değerler sistemine aiddir.
-Yavuz Özdemir: 3-4 Nisan gecesi, Ülke tv.’de yayınlanan proğramda, bir İranlı yetkilinin, size, ’Tayyib Erdoğan da sivil halkı ve şehirleri bombardıman etse ne yaparsınız?’ diye sorduğunu ve ’o durumda ona da karşı çıkacağınızı söylediğinizi’ belirttiniz. Bunun dile getirilmesi bile tehlikeli değil mi?
Ayrıca, Tayyib Bey’e, sadece Tayyib demeniz, onu hafife almak şeklinde anlaşılmaz mı?
*SEÇ: Bir farazî sözkonusu.. Elbette varsayımı ve tasavvuru bile tehlikeli.. İnşaallah öyle cinayetlere düşülmez.. Öyle bir muhtemel soruya cevab verilmesi, bugün birilerinin Suriye’de yapılanlara gözyummasına cevab olarak gerekliydi..
Tayyib Bey’e sadece Tayyib demek hiç de tahfif değildir. Halkımız da ona büyük çapta sadece Tayyib diyor ve hafife aldığından değil, kendinden bildiğinden.. Onu, kendi değerlerine uzaktan saygılı olan birisi değil, bizzat kendi içinden birisi olarak biliyor..
-Veysel YILDIZ, 02 Nisan, Sn. Çakırgil.. Malum Cemaat’in üst kademesiyle Hükûmet arasındaki mücadelede, tabanı ayırd edelim de… taban da devamlı olarak tavanın yaptığı yanlışların farkına vardığını beyan ederse, olur bu.. Ama, biz hiç göremiyoruz çevremizde… O yüzden yanlışı destekledikçe taban da aynı oran da sorumludur..
-Bilal, 31 Mart, Kuyucu Murad Paşa ilgili anlattığınız hikayede hatalar var. Türbesi Haleb’de değil, İstanbul Üni. Edebiyat Fakültesi bahçesindedir.
*SEÇ: Teşekkürler. Ciddiye alınması gereken Reşad Ekrem Koçu’nun iddiasını aktarmıştım.
*
Evet, ’hakikat kıvılcımı, fikirlerin çarpışmasından meydana gelir’ ise, böyle..
*