Ölüm Adaları

Abone Ol

Dünyadan insan değil, vicdan göçüyor. Daha insanca bir hayat arayışıyla çıkılan ölüm yolculuklarında yüzlerce insan ya ölüyor ya da kayıplara karışıyor.

Yunan güvenlik güçlerinin geri itmesinden kaçmaya çalışan sığınmacıların akıbeti, raporlara tam yansımazken yaşanan felaketler hepimizin gözleri önünde cereyan ediyor.

GİTMEK YA DA ÖLMEK

Teknelerden karaya çıkanlar, Yunanlı yetkililere yakalanma korkusuyla gruptan ayrılarak dağlara kaçmayı seçiyor. Açlık, susuzluk ve can korkusuyla yüzleşen yüzlerce sığınmacı için ölüm, hayallerinin son durağı haline geliyor.

Ölüm yolculuğunda hayatta kalanlar, yaşadıklarını anlatırken vicdan sahipleri için empati kurmak zorlaşıyor. Geri dönmektense hayatlarını riske atmayı tercih edenlerin şahit oldukları manzara, insanlık utancını körükleyen detaylarla anlatılıyor.

CESETLER TOPLANIYOR

Sığınmacılara kendilerinden başka kimsenin yardım etmediği gibi, Yunanlı yetkililerin ölüme terk ettiği bu insanlar, yakalandıklarında türlü işkencelere maruz kalıyor. Yetkililerin adalara sadece ceset toplamaya geldiklerini anlatıyorlar. Yiyecek ve içecek götürmeye gidenler ise yakalandıklarında, kamplara götürüldüklerini söylüyorlar. Yunan güvenliğinin, kollarını plastik kelepçelerle acı verecek kadar sıkı bağladığı bu insanlar, havasız konteynerlere alınıp Yunanistan ile Türkiye arasındaki adalara bırakılıyor. Ellerinden telefonlarının alındığını anlatan sığınmacılar, can yeleğinden başka bir şeylerinin bırakılmadığını söylüyor. Götürüldükleri metruk adalarda yanlarına ne su ne yiyecek verilen bu insanların; açlık, susuzluk ve yorgunluktan öldükleri de adli tıp raporlarında açıkça kayıtlara geçiyor.

UMURSAMAZLIK TARİHİ

Sivil aktörler, 2020’den bu yana sığınmacıların kaybolmalarında ve ölümlerinde ciddi bir artış yaşandığını ifade ediyorlar. Ancak Yunanlı yetkililer, sivil inisiyatiflerin bu konuda araştırma yapmasının da önüne geçiyor. ‘Ölüm adaları’ olarak anılan adalarda STK varlığı, çok sınırlı tutuluyor. Bu da insanlık dışı uygulamaların ve ölüm vakalarının çoğunu belgesiz ve dolayısıyla kayıtsız bırakıyor.

Yakalandıklarında kendilerine defaatle “Avrupa’da güvendesiniz” diyen Yunan makamları, hesap verebilirlik noktasında da Avrupa’nın göbeğinde umursamazlığın tarihini yazıyor.

SİVİL AKTÖRLERE ENGEL

Yunanistan sınırında imdat çağrıları yapan gayri resmi gönüllüler ise yardım ısrarları karşısında tutuklanmaya kadar varan engellemelerle karşılaşıyor. Eylül 2020’de 30’u aşkın STK ve yöneticisi hakkında soruşturma açıldığı bilgisi kamuoyuna yansımış ve 2021’de bu sivil aktörlerden bazıları tutuklanmıştı. Yunanlı yetkililerin insani yardım gönüllülerine yönelik çıplak arama yaptıkları ve onları yıldırmak için türlü zorluklar çıkardıkları da yine kamuoyu ile paylaşılmıştı.

Hiçbir engellemenin kendilerini vazgeçirmeyeceğini ifade eden STK’lar, insanların geri itilmesini durduramasalar bile kendilerini, bu fiillerin ne sıklıkta yapıldığına ve insanlık dışı muamelelerin kayıtlara geçirilmesine adadıklarını belirtiyorlar.

Yunan ölüm adalarında sadece insanlar değil, insanlık ölüyor. Medeniyet (!) sessiz. Aylan ve Artin bebeklerin yüzleri ise bir utanç levhası olarak önümüzde durmaya devam ediyor.