Otomobilde “Ucuz” Kavramı Neden Artık Yok

Abone Ol

Otomobil dünyasında “ucuz araba” kavramı fark edilmeden hayatımızdan çıktı. Bir dönem giriş seviyesi olarak anılan modeller, bugün orta sınıf için bile ulaşılması zor etiketlere sahip. Artık insanlar araç seçerken motor hacmini, donanımı ya da tasarımı değil; en başta “buna girebilir miyim?” sorusunu soruyor. Otomobil, teknik bir tercih olmaktan çıkıp bütçeyle yapılan bir hayatta kalma hesabına dönüştü.

Fiyat artışlarını sadece döviz kuruyla açıklamak kolaycılık olur. Vergi sistemi, artan üretim maliyetleri, küresel tedarik zinciri sorunları ve lojistik giderler bu tablonun önemli parçaları. Ancak tüketici cephesinde tüm bu gerekçeler tek bir sonuçta birleşiyor: her geçen gün daha pahalı otomobiller. Nedenler karmaşık olabilir ama hissedilen gerçeklik son derece net.

Ucuzluk kavramının ortadan kalkması, tercihleri de kökten değiştiriyor. Sıfır araç hayali birçok kişi için rafa kalkarken, ikinci el piyasası tek alternatif hâline geliyor. Ne var ki bu yönelim ikinci eli de sağlıksız bir yapıya sürükledi. Bir zamanlar değer kaybetmesi beklenen otomobiller, bugün “yatırım” gözüyle bakılan varlıklara dönüştü. Bu durum, fiyatları daha da yukarı taşıyan kısır bir döngü yaratıyor.

Bu noktada otomobil, asli fonksiyonundan kopmaya başlıyor. Ulaşım ihtiyacını karşılaması gereken bir araç, ekonomik baskı unsuru hâline geliyor. Sahip olmak konfor değil, sürekli bir stres kaynağı üretiyor. Yakıt, sigorta, bakım, vergi derken otomobil, insanın hayatını kolaylaştırmak yerine omzuna yük bindiriyor.

Üreticiler ise bu tabloya kendi çözümlerini sunuyor. Daha küçük motorlar, daha sade donanımlar, daha fazla yazılım… Kağıt üzerinde “erişilebilirlik” hedefleniyor gibi görünse de fiyat etiketleri bu sadeleşmeyi yansıtmıyor. Donanım azalıyor ama bedel düşmüyor. Tüketici, daha azıyla daha fazlasını ödemek zorunda kalıyor.

Ucuz otomobilin olmadığı bir pazarda asıl sorun erişilebilirlik oluyor. Otomobil kültürü giderek dar bir kesimin alanına hapsoluyor. Bu da toplumsal eşitsizliği görünür kılan yeni bir sembol yaratıyor. Direksiyon başına geçebilmek bile sınıfsal bir mesele hâline geliyor.

Belki de artık şu soruyu sormak gerekiyor: Otomobil gerçekten herkes için mi üretiliyor, yoksa sadece belirli bir kesimin ulaşabileceği bir statü nesnesine mi dönüştü? Bu soruya verilecek cevap, otomobilin geleceğini de belirleyecek. Çünkü bir sektör, ancak toplumun geniş kesimleriyle bağını koruyabildiği sürece ayakta kalabilir.