Özelleştirme, yap-işlet-devret modeli ve Türkiye

Abone Ol

Yap-İşlet-Devret Modeli (YİD) 1980’li yıllarda Türkiye’nin tecrübe ettiği ve günümüze kadar birçok projede kullanılan uluslararası bir girişim olgusu. Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD tarafından kullanılan ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinden (KİT) daha verimli olduğu düşünülen YİD modeli vergisiz bir girişim. Kamu, özel sektör yatırımları aracığıyla belli bir dönem işletim haklarını devrederek iktisadi kalkınmanın gerekliliklerini yerine getiriyor. Fakat YİD modelinde şartlara çok dikkat edilmesi ve döviz ile işlemlerle hareket edilmemesi büyük önem taşıyor. Bunun için de Türk Lirasının (TL) uluslararası imajının ve kullanım payının artırılması gerekiyor. Toplumun YİD modeline alışmasında ve kamunun da süreci yönetmesinde önem arz eden iletişim çalışması doğru yatırımın yapıldığı algıyla birleşmeli. Nükleer Santraller, Barajlar, Havaalanları, Limanlar, Ticaret Merkezleri, Demiryolları, Karayolları ve Metro Hatları gibi birçok proje Türkiye’de YİD modeliyle hayata geçirildi. Türkiye’nin ihtiyacı olan ve iktisadi gelişmenin yapı taşı olan mevcut girişimler kamunun genel bütçesinden en az maliyetle tasarlandı. Bu tasarı geçiş garantisi veya kullanım kotası gibi uygulamalarla esnetildi. Ayrıca YİD modeliyle işletilen birçok proje günümüzde kar eder konumda bulunuyor. Özellikle İstanbul Havalimanı global ölçekli bir başarı hikayesi olarak karşımızda duruyor. Avrupa’nın devleriyle rekabet eden ve küresel rakiplerini geride bırakan İstanbul Havalimanı, Batı Asya’nın en başarılı yönetilen girişimine dönüştü. Fakat algıların aksine birçok karalama kampanyası da farklı çevreler tarafından sıklıkla dile getirilmeye devam ediliyor.

Kamunun özel sektörün maliyet büyüklüğü nedeniyle girmediği alanlarda yatırım yapması olağan bir süreç. Mevcut süreç daha sonra yaratılan sektöre özel sektörün dahliyle devam eder. Eğer kamu süreci verimlilik merkezli yönetirse üretim çıktısı artar ve daha fazla vergiye ihtiyaç duyulmaz. Ancak dünya genelindeki örnekler bizlere tam tersini söyler. Kamu işlettiği üretim veya tesislerde dönemsel olarak zarar edebilir. Zararın finanse edilmesi daha fazla vergi ihtiyacını doğurur ve maliyet tüm toplumun sırtlanması gereken bir hale bürünür. Türkiye’de de benzer örneklere rastlamak mümkündür. Örneğin Şeker Fabrikaları gerekli bir girişim için kurulmuş ve üretimi ciddi düzeyde artmıştı. Fakat verimlilikten uzak üretim modeli kamuyu zorlaması nedeniyle özelleştirmeye gidildi. 1980’lerde özelleştirmelerin yapılmaya başlanmasıyla günümüze kadar yaklaşık 73 milyar dolarlık gelir elde edildi. Özelleştirilen kurumlar özel sektörün kar, verimlilik ve süreklilik merkezli bakış açısıyla yeniden yapılandırıldı. Bugün TÜPRAŞ en büyük sanayi girişimi olarak kar edebiliyorsa ve ülkenin gurur kaynaklarından biri ise bunda özelleştirmenin ciddi katkısı bulunuyor. Yani sanılanın aksine kamunun sürekli şekilde zarar eden kurumları ulusal güvenliğe tehdit değilse elde tutması mantıklı bir yaklaşım değil. Eğer kamu mevcut kurumları daha verimli hale getirebilirse ve zarardan kurtarabilirse KİT’ler elde tutulabilir. Fakat global ölçekli tam kapasite verimli çalışan kamu kurum örneklerini bulmak kolay değil.

2026-2027 döneminde ise 5 milyar dolara yaklaşan özelleştirme geliri bekleniyor. Bu gelir bazı KİT veya kamuya ait varlıkların özel sektöre devrini içeriyor. Tartışmalara neden olabilecek girişimde özellikle kamu zararı yazan kuruluşların öncelenmesi büyük ölçekli bir yapısal reform olarak kabul edilebilir. YİD modeliyle yapılan projelerde de benzer bir model çalışması yapılabilir veya TL bazlı yaklaşımlar benimsenebilir. Çünkü Türkiye ölçeğinde bir ülkede kamunun 450 milyar dolar harcama kapasitesine erişmesi her geçen yıl daha fazla vergi ihtiyacını doğuruyor. Artan vergiler bir taraftan girişimcilik kaynaklarını tüketirken gelirler zarar eden kurumların finanse edilmesi için kullanılıyor. Bu durum süreklilik arz ederken yeni yatırımlar yapılamıyor ve elde edilen ürünlerde daha pahalıya piyasaya veriliyor. Böylesi bir durumun çözülmesi için özelleştirme ve YİD modeli Türkiye için yeniden gözden geçirilmeli. Kamu elinde vergi ihtiyacı doğuran ve artık geçmiş döneme hitap eden kurumları özelleştirme ile dönüştürmeli. Yeni yatırımlarda ise YİD modelini TL bazlı şekilde tüm ülke genelinde işlevsel hale getirilmeli. Sonuç olarak teknolojik üretimin tüm süreçlerde etkili hale geldiği bir dönemde kamunun elindeki kabiliyetleri daha verimli kullanması için verimlilikten uzak varlıklar reel değerini gözeterek özel sektörün hizmetine sunulmalı. Böylelikle daha az vergi ihtiyacı doğarken ihracat merkezli kalkınma daha kısa vadede refaha dönüşebilir.