Riyad’dan beklentimiz

Abone Ol

Geçenlerde İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaşanan ve “Çirkin kampanya” başlıklı yazımda anlattığım olayla ilgili gerçekleri dile getirdiğim için birkaç gündür Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşlarından gelen küfürlerin ve hakaretlerin haddi hesabı yok.

Suçum, yangına körükle giden ve Türkiye aleyhine belirli bir algı oluşturmaya çalışan Suudi Arabistan medyasının ve bot hesapların kasıtlı olarak görmezden geldiği önemli bir takım ayrıntılara işaret etmek.

Sanırım oyunlarını bozdum.

Benim açımdan bunun pek fazla önemi yok elbette.

Fakat Türkiye – Suudi Arabistan ilişkileri açısında mutlaka neşter atılması gereken bir sorun var ortada.

Suudi Arabistan medyasının özgür olduğunu kimse iddia edemez.

Bizde gazeteler ve televizyonlar ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanını ve başkomutanını diktatörlükle itham edebilir.

Hatta ülkesini Batı’ya şikayet etmek için yalan haber dahi üretebilir.

Türkiye’de -maalesef- Batı’da dahi olmayan türde bir basın özgürlüğü var.

Suudi Arabistan’da ise herhangi bir basın-yayın organının kralı diktatörlükle itham etmesi, saraylarını ve ailesini diline dolaması, Avrupa sahillerindeki tatillerinden bahsetmesi vesaire kesinlikle mümkün değil.

Allah korusun, Suudluların ifadesiyle adamı “Güneş’in ardına” gönderirler.

Aslında Suudi Arabistan halkının büyük çoğunluğu da kendi medyalarının yayınlarından rahatsız.

Örneğin, Avrupalıları Suriyeli mültecilere karşı kışkırtarak “IŞİD Avrupa kapılarında. Mültecilerin arasına IŞİD militanları sızmış olabilir” diye haber yapan El Arabiya kanalı.

Suudi Arabistanlı ünlü alim Abdülaziz El Tureyfi’nin El Arabiya hakkındaki sözleri, kanalı ve misyonunu gayet net bir şekilde tanımlıyor.

Şöyle diyor El Tureyfi:

“El Arabiya kanalı Hz. Peygamber zamanında olsaydı münafıklar sadece onda toplanırdı ve Beni Kureyza’nın paraları ona harcanırdı.”

El Arabiya’nın yayınlarından rahatsız olan Suudlular, “mutesahyine” (Siyonistleşmiş) dedikleri kanalın Suudi Arabistan’ı temsil etmediği görüşünde.

İsrail’in Gazze’ye açtığı savaşta Hamas’a karşı İsrail ordusunu destekleyen bir kanalın kendi ülkelerini temsil ettiğini kabul etmek elbette zor.

Fakat kanalın tamamen Suudi Arabistan tarafından finanse edildiği ve yönetime yakın olduğu tartışmasız bir gerçek.

Kanalın bir önceki genel müdürü şu an Suudi Arabistan Kültür ve Enformasyon Bakanı.

Şimdiki müdürü de kraliyet ailesine yakın bir isim.

Geçenlerde Kral Selman ile gayet samimi ve el ele çekilmiş özçekim fotoğrafını yayınlayarak “El Arabiya kanalı Suudi Arabistan’ı temsil etmiyor” diyenlere en güzel cevabı verdi.

El Arabiya kanalının da, El Şark El Evsat gazetesinin de, diğer Suud kanallarının ve gazetelerinin de hükümetin desteği ve yeşil ışığı olmadan yayın yapamayacağını herkes biliyor.

Bir de Suudi Arabistan’da bazı çevrelerin finanse ettiği troller ve bot hesaplar var.

Arap Baharı devrimleri patlak verdiğinden ve Ankara halkların safında yer aldığından bu yana sistematik bir şekilde Türkiye’ye saldırıyorlar.

Suudi Arabistan Büyükelçiliği, Atatürk Havalimanı’nda yaşanan olayla ilgili yayınladığı bildiride, İçişleri Bakanlığı’nın derhal soruşturma açmasından memnuniyetini dile getirmiş.

Bildiride, yetkililerin gösterdiği ilgiye övgüde bulunularak, iki ülke arasındaki dostluk ilişkileri çerçevesinde bunun “Kardeş Türkiye Cumhuriyeti”nden beklenen bir davranış olduğu ifade ediliyor.

Bizim de “Kardeş Suudi Arabistan”dan bir beklentimiz var.

Resmi ve yarı resmi Suud medyasında Türkiye aleyhine yürütülen sistematik saldırılara ve karalama kampanyalarına son verilsin.

Tabii Riyad’ın zorunluluk gereği resmi düzeyde Ankara’yla ilişkileri geliştirirken kendi halkına ve Arap halklarına Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kötü gösterme gibi ikili bir politikası yoksa…