Analiz-Yorum

Rusya-Ukrayna Savaşı'nda barış kimin elinde?

TRT World Research Centre Araştırmacısı Hüseyin Özdemir, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda Avrupa'nın ortak kararlılık sergileyememesini ve Türkiye'nin öne çıkan arabulucu rolünü kaleme aldı.

Abone Ol

Avrupa'da gerilim tırmanmaya devam ederken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron kısa süre önce düzenlediği bir basın toplantısında [1] şu soruyu yöneltti: "Ukrayna'daki savaşı kim başlattı? Kim Avrupa'yı nükleer silahlarla tehdit ediyor?" Macron, bu soruyla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i işaret ederek Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve diğer Avrupalı liderlere Ukrayna'yı destekleyici tedbirleri hızlandırmaları yönünde bir mesaj vermeyi planladı.

Macron bu konuşmayı 2 yıl önce yapsaydı ve Ukrayna'ya Rus güçlerini püskürtmek için yeterli desteği sağlasaydı konuşma daha fazla önem taşıyabilirdi. Ancak Macron ve diğer Avrupalı liderler son 2 yılda daha uysal ve bölünmüş tepkiler verdiler.

Avrupa'nın ortak bir kararlılık sergileyememesi, Ukrayna'ya ihtiyacı olan yaşam alanının sağlanmamasıyla sonuçlandı. Söz verilen mühimmat Ukrayna'ya geç ve yetersiz bir şekilde ulaşırken yüksek askeri teknolojiler ve potansiyel oyun değiştiriciler ya saklandı ya da çok geç sağlandı. Daha da kötüsü, bazı Avrupa Birliği (AB) devletleri Moskova'ya yönelik ekonomik yaptırım paketlerinden kaçmak için boşluklar aradı. Böylece bu devletler Rus ekonomisine zımnen yardım etti.

Savaşın başlamasından bu yana 2 yıl geçti ve Dinyeper'den Karadeniz'e kadar uzanan topraklar hala Rusya'nın elinde. Her geçen gün durum Ukrayna için askeri ve diplomatik açıdan daha da karmaşık hale geliyor. Bu sebeple Macron belki de şu soruyu sormalıydı: "İlgili taraflar müzakere masasında nasıl bir araya gelebilir ve tarafların söylemlerini kolaylaştırmak için kim arabulucu olabilir?" Macron, Ukrayna'ya verdiği askeri destek vasatın altında olduğu için samimi olmalı ve barışı sağlamaya daha fazla odaklanmalıdır.

Uzun süren yıpratma savaşı, beklenen karşı saldırının gerilemesi ve Kakhovka Barajı'nın patlaması gibi etkenler Rusların savunma pozisyonlarını güçlendirmelerine olanak sağladı. Herson taarruzundan bu yana önemli toprak değişikliklerinin olmaması tarafları belirsiz bir süreçte fiili sınırları isteksizce kabul etmeye zorluyor.

Savaş iki tarafı da çıkmaza sürüklüyor

Ukrayna iç siyasetinde eski Başkomutan Valeriy Zaluzhnyi ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında yaşanan gerginlik de [2] durumun kötüye gittiğini gösteriyor.

Durum Ukrayna'nın aleyhine gelişirken AB ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından açıklanan son yardım paketleri, Çek Cumhuriyeti'nin Ukrayna için uluslararası satıcılardan silah tedarik etme önerisi [3] ve İsveç'in uzun süredir beklenen Gripen savaş uçaklarını Ukrayna'ya hibe etmesi askeri durumu Ukrayna'nın lehine çevirmekte yetersiz kalıyor. Bu arada Macron tarafından önerilen ve Çek Cumhurbaşkanı Petr Pavel tarafından desteklenen Ukrayna'ya asker gönderme fikri de önemli riskler taşıyor.

Rusya yanlısı Transdinyester'deki bazı parlamento üyelerinin Rusya ile birleşme çağrısı ise 2014 öncesinde Gürcistan'ın Güney Osetya ve Ukrayna'nın Donetsk/Lugansk bölgelerinde yaşanan olaylarla benzerlik gösteriyor. Ancak geçmişteki örneklerden farklı olarak Rusya'nın Transdinyester'e bitişik bir kara sınırı bulunmuyor ve buraya ulaşmak için tek uygun güzergah Odessa'nın işgali üzerinden geçiyor. Bu durumda, Odessa'nın işgal edilmesi ve savaşın Moldova'ya sıçraması Avrupa'yı istikrarsız bir duruma sokacaktır.

Odessa'nın işgali zorlu bir meydan okuma teşkil ediyor. Bununla birlikte Ukrayna'nın Batılı istihbarat servisleriyle işbirliği yapması, Moskova'nın Karadeniz'deki filosunu insansız hava araçlarıyla hedef almaya devam etmesi [4] ve Rus deniz çıkarma gücüne getirilen kısıtlamalar Odessa'yı korumaya yönelik savunma tedbirleri olarak yorumlanmalıdır. Rusya'nın eski Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev'in Ukrayna'nın komşu ülkelerle paylaştığı toprakları gösteren bir haritayla ortaya çıkması [5] Polonya, Romanya ve Macaristan'la gerilimi tırmandırıyor. Bu harita aynı zamanda Rusya'nın Odessa'yı ele geçirme hevesinin de altını çiziyor.

Rusya şimdiye kadar Ukrayna'da yenilmedi. Ancak başlangıçta ilan ettiği, Ukrayna'da rejim değişikliğini ve ülkenin NATO ve AB'den bağımsız hareket etmesini sağlamak, Ukrayna'yı Nazilerden arındırmak ve askersizleştirmek gibi hedeflerini gerçekleştirmekten de çok uzak. Ukrayna, 4 bölgenin sözde referandumlar yoluyla ilhakını ilan etmesine rağmen, bu 4 bölge arasındaki Kherson ve Zaporizhia'nın başkentleri üzerindeki kontrolünü hala elinde tutuyor. Son kertede iki taraf için de gün geçtikçe dezavantajlı hale gelen savaştan iki taraf da memnun değil. Bu da müzakere masasında daha fazla taviz verilebileceği anlamına geliyor.

Macron'un sözleri açıkça çatışmayı sona erdirmeyi amaçlamıyor. Hatta bu sözler AB içinde ve ötesinde savaşı tırmandırabilir. Son 2 yılda 10 binlerce askerin çatışmalarda hayatını kaybetmesi, daha fazla kan dökülmesini önleme ihtiyacının altını çiziyor. Putin bile kısa süre önce "Her savaş ve her düşmanlık bir trajedidir." demişti. [6]

Türkiye'nin arabulucu rolü çare olabilir

Savaşın tatsız gidişatı göz önüne alındığında, Rusya ve Ukrayna şu anda müzakerelere daha yatkın olabilir. Dolayısıyla, burada barışçıl bir çözüme ulaşılabilir. Bir anlaşmaya varılması için sorumluluk artık komşu ülkelere düşüyor. Türkiye'nin savaşın ilk dönemlerinden itibaren çabaları, onurlu çıkış [7] ve esir takası gibi kavramlar üzerinden diyalogların başlamasına vesile oldu. Diğer büyük güçler de bu süreçte barış için bir araya gelseydi, diplomatik yollar çatışmanın süresini kısaltabilirdi.

Kusursuz olmayan bir barış, savaşın tahribatına tercih edilir. Bu nedenle, çatışan tarafları diyaloğa ve diplomatik çözüm arayışlarına yöneltme çabaları kritik önem taşıyor. Barış ve arabuluculuk adımları gerilimi azaltabilir, ilave kayıpları önleyebilir ve Avrupa'nın çok ihtiyaç duyduğu bir molayı sağlayabilir.

Ukrayna'yı daha fazla kargaşadan korumak için barışa yönelik ortak çabalara öncelik vermek çok önemlidir. Barışa yönelik çabanın merkezinde, her iki tarafın da güvendiği, güç dinamiklerini iyi bilen ve jeopolitik çıkarları dikkatle tartan bir arabulucu arayışı yer alıyor. Türkiye ise bu rol için mükemmel aday olabilir.

[1] https://twitter.com/emmanuelmacron/status/1765125007791759663?s=61&t=p4T7ObgQ1fHWItpeJuh8qw

[2] https://www.nytimes.com/2024/02/08/world/europe/zelensky-general-valery-zaluzhny-ukraine-military.html

[3] https://kyivindependent.com/france-netherlands-back-czech-plan-to-buy-ammunition-for-ukraine-outside-eu/

[4] https://www.theguardian.com/world/2024/feb/14/ukraine-claims-to-have-sunk-russian-landing-ship-in-drone-attack-crimea

[5] https://www.tiktok.com/@ria_novosti/video/7342463922617765138

[6] https://tass.ru/politika/20176325

[7] https://www.hurriyetdailynews.com/turkey-in-close-contact-with-russia-ukraine-for-ceasefire-erdogan-172480

[Hüseyin Özdemir, TRT World Research Centre'da Araştırmacıdır.]