Bugün, Gezinin tozutmuş hastaları, suni sancıyla ciyak ciyak Kabataş düşüredursun, ben de madde madde taşlayacağım. Eli vicdanına rötarlı giden, adamlara laf anlatma derdinde olmak en battal boyundan zul gelse de bunu yapacağım. Tekrar ede ede klavye tuşunda tüy bitti lakin şerefimle bir daha söylüyorum ki ben sütü taşlanmış o annenin, Zehra’nın yanındayım.
İnsan sus bitkisi gibi olmalı bazen. Öyle ki konuşan odunlardan ve yontulmayan kaba etli çöp yığınlarından farkı olsun. Gülüp geçme otobanında azami hızda ilerleyenlerdenim. Karşındaki laf anlatacağım diye beyinsizliğinden bol frikik veriyorsa ya deklanşöre basacaksın ya da kahkahayı basacaksın.
Öyle bir yığın içindeyiz. Herkes en leş yargısını sana kusuyorsa ya mezarcısı olacaksın ya da Allah’ın gömmesini bekleyeceksin. Zehra’nın yanındayım çünkü,
– Bir annenin acısına kefil olmayacak kadar merhamet fukarası değilim. Ve bir anne Gezi ağzıyla küfür kükreyen adamların diline mahremini dolamayı göze alıp yalan söylemez.
– Siz, beni bu olayı duyduğuma şaşırmayacak geçmişin en gaddar arşivinden bulup benzerini yüzünüze çalacak zalimliğinizle baş başa bıraktınız. Elinizde, Allah’a koyulmuş başlardan sırıtarak çektiğiniz başörtünün feryadı var. Siz o elleri kapasanız da ben çığlık çığlığa hatırlamaya devam edeceğim.
– O olayı yaşadıktan sonra sütü kesilen bir anneye ne kadar inanıyorsam görüntülerin kırpıldığına da o kadar inanıyorum. Malum görüntü montajlamada usta, vicdan taşımada acemi çıraksınız!
– Türkiye’de her şiddet görmüş kadından görüntü alsalardı gazetelerin 3. sayfası çiçek böcek galerisine dönerdi öyle değil mi?
– Biz sizin yaşattıklarınızın üzerine toprak attık lakin siz de hortlayan bu desen desen zalimlik potansiyeli bizi şaşırtmıyorsa, biz o annenin yerlerde sürünmesine şaşırmıyorsak bu sizin suçunuz. Görüntüler Allah’ın elinde. Elinize geçen ilk fırsatta Allah’a giden boynu vuracağınızdan emin oluşumun suçlusu da sizsiniz.
– Nur Serter, mundar elleriyle istikbalin ırzına geçti, görüntüleri de diri diri yedi ne yapalım şimdi? Böyle bir yamyamlık yaşanmadı mı olmadı mı diyelim. Bu zalim örtü mıknatısları, yapışıp çekmenin acemisiydi de biz mi profesyonel yalancılar olduk. İnanıyorum, çünkü ellerini yıkasan da kiri arşivlik!
– İnanıyorum çünkü zalimliğinizin geçmişi, gelmiş olan da imza.
– İnanıyorum! Çünkü ben bu geçmişin üzerine kat kat zaman giydirsem de siz cellatlığa soyunmaktan vazgeçmeyeceksiniz!
– Kendilerine göre seçkin, bana göre tezgâhta seçilmeye bile değmez patatesler! Kendilerine göre insancıl, bana göre sadece ısırıldığı yerin bekçiliğini yapan kan tellalları. Kendilerine göre belki uzlaştırıcı, bana göre şalvar lastiğini geziye kadar uzatıp bırakmış ve şaplağı kendi yüzüne yemiş nitelikli provokatörler! Müftü karısıyla düet yapıp fazlasıyla detone olan zavallı klavye solistleri ve yüzü sadece makyajla kızaran bilumum yazarlar neye inanmıyorsa ona inanmak şereftir.
Hadi Dağılın. Zehra’nın acısını da toplar, Kabataşlarınızı da eksiltiriz. Sizin matematiğinize göre siz işinize gelmeyenin yutan elemanısınız. Gerçeği yüzünüze doğru çarpanlarına ayıracak olan Allahhâkimdir ki ilahi Mahkeme var. Ve o Mahkeme bugün tutuşarak o masumun yargılanmasını umduğunuz Adliye Koridorlarından büyük. Eyvallah..