Saraçhane’de on binlerce aile

Abone Ol

Son birkaç on yıldır kültürümüze, geleneğimize, mukaddes saydıklarımıza, aile yapımıza kasıtlı ve toptan bir hamle yapıldığını görmek çok zor değil ve bunun için öyle yüksek bir ferasete de ihtiyacımız yok. Aslında bu sadece biz ya da sadece bizimle ilgili de değil. Dünyanın tamamında böyle. Ha, kimileri geniş karınlarına bunu almakta zorlanmıyor ama kimi bu hâle dayanamıyor.

Kimlik ve kişilik kaybını yaşadığımız bir sır değil zaten ve bu birkaç asırdır devam eden bir plan. Kim olduğumuzu, kimden olduğumuzu, geçmişimizi ve geleneğimizi değiştirmek için çok çabalandığını ve türlü oyunlar kurulduğunu biliyoruz. Yaşadık ve bence hâlen daha yaşıyoruz. Ama bu başka. Kimlik ve kişilik unutturmak değil bu kez cinsiyeti, fıtratı unutturmak.

Birkaç senedir özellikle sosyal medya denen filtresiz, kirli ve sınırını kimsenin koyamadığı mecralarda gördüğümüz ya da görmeye maruz bırakıldığımız tipler var. Bunlar piyasaya garip bir şekilde giriyor ve çok paralar kazanıp lüks hayatlar yaşıyor ya da öyle gösteriliyor veya öyle gösterilmek için bir şekilde fonlanıyorlar. Sonra bunlar göre göre normalleşmeye başlıyor insanların gözünde. Erkek ama değil, kadın ama değil…

Neler yapıyorlar, nasıl zararlar veriyorlar bunların hepsini anlatacak değilim ve niyetlensem de ne sayfa ne kelam yetmez. Ama birinden bahsedeyim. Asıl saldırdıkları ve asıl bozmaya çalıştıkları şey birkaç asırdır ailelerimiz. İlk hamleyi aile denen mukaddesimizi dünyevileştirip yalnızlaştırmakla yaptılar. Çekirdek aile diye bir şey soktular lügatimize. Oysa biz bütün bir ferdiyle geniş ve hakikatli bir aile olmayı bilmiş ve bununla medeniyet kurmuştuk. Sonra o çekirdeğin içinden de yemişi çıkarmak istediler. Anneyi evden çıkmaya razı ettiler. Ya da mecbur ettiler demeliyim. Ve şöyle bir cümleyi hatırlıyorum; “Haçlıların asıl galibiyeti anneyi evden çıkarmakla oldu…”

Şimdiyse kökten tohumu bozmak istiyorlar. Mecburen bir işle iştigal etmeye mecbur olan anne babasını mesai saatlerinin içinde göremeyen çocuk, kim bilir kimin ya da kimlerin ellerinde ve hangi kalıplara girmeye zorlanıyor? Değişiyor ve değiştiriliyor.

Biz bu meselede kaybedersek sadece kaybetmiş olmayacağız, kaybolmuş da olacağız...

Ve artık alenen küçücük çocukları kullanarak cinsiyet değiştirme üzerine konuşuyorlar. Kadın olmayan kadınlar, erkek olmayan erkeklerle insanlığın sonunu getirmeye çalışıyorlar. Bu sadece bir ahlak meselesi değil. İnsanlığın var olma meselesi. “Kimseden ses çıkmayacak mı? Topyekûn bir hareket olmayacak mı?” diyordum ki, oldu. Geçtiğimiz pazar günü on binlerce aile Saraçhane’de toplandı ve insanlık için bu ahlaksızlığa bu pisliğe dur dedi. Ben de orada gördüm ki bu pisliğe dur demek için elinden gelen her neyse hepsini yapacak insanlar, varlar. İyi ki varlar.

Dünya artık o dünya değil ve düşman artık o düşman da değil. Hatta karşımızdaki düşman mert de değil. Ne olduğu belli de değil…