Sel gidip kumu kalınca…

Abone Ol

Hiç giriş yapmadan direkt meseleye dalacağım. Çünkü artık zaman ve kelime israfına kimsenin takati kalmadı. Türkiye bir ekonomik kriz mi yaşadı yoksa ekonomik krizin eşiğinden mi döndü bilemeyeceğim; çünkü ne ticaret yapıyorum ne de bakmakla yükümlü olduğum çoluk çocuğum var. Lakin bildiğim bir şey var ki; öyle zannediyorum çok öncelerden yazdıklarım ve kale alınmayan yazılarımın bu ekonomik kriz sürecinde beni haklı çıkardığıdır.

Ne miydi onlar?

Mesela; kocaman ülkeyi Başkan Erdoğan’ın sırtına yüklemişiz ve her şeyi ondan bekliyoruz. Tüm güzel şeyleri, tüm olumsuzlukları gidermesini vs. vs… Biz o ara kısa yoldan para kazanmanın yollarını arıyoruz, zengin olmamız gerek ve bununla itibar görmemiz gerek falan…

Amerika ne yaptı? Bir ileri iki geri konuştu dolar birden çıkışa geçti bir ara 8-9 TL’yi falan gördüğünü söylediler. İşte o zaman hem ülke için hem bizim için (kısa yoldan zengin olacaklar) çanlar çalmaya başladı.

Burada sorun Amerika’ya karşı nasıl tepki konulacağı değil, bu üretim eksikleriyle nereye kadar böyle gidilebileceğiydi. İlk soru esas değil, ikincisinin türevinden ibaret. Kimin gerçek ve tutarlı antiemperyalist olduğu tartışmasını bırakıp ikinci soruya yanıt aramakta yarar var. Nitekim bu yaşamış olduğumuz kriz hali; hayatıyla, yediğiyle, içtiğiyle, giydiğiyle, kullandığıyla, sarf ettiğiyle, söylediğiyle, konuştuğuyla, düşündüğü ve hissettiğiyle, kültürüyle ve dünyaya bakışıyla çoktan beri Amerikanizmin tesiri altında olduğumuz açığa çıkmış oldu.

Belki iktisadi olarak bu kriz halini yorumlayamayabilirim, ekonomik tablolar başka şeyler işaret ediyor olabilir, bu durumu ayetle, hadisle, fıkıhla delillendirecek kadar dini bilgim de olmayabilir ama gördüğüm ve anladığım bir şey var ki bu kriz halleri hep üretimsizlikten ve algılarımızın farklılaşmasından geliyor başımıza. Rahat yaşam istedik ama bu durumu üretimle değil kredi ile fonladık ve ister istemez kriz hanelerimize kadar girdi. İşte ekonomik krizler de tıpkı doğal afetler gibi Allah’ın bir uyarısı ve cezasıdır, aklınızı başınıza alınıdır.

Üzülerek belirtmeliyim ki düştüğümüz yerden bizi kaldıracak ne varsa (tarım, hayvancılık vs.) hepsini diğer kazanç yollarına (inşaat, bahis, vs.) değiştik. Düşersek kalkamazsak sorumlusu biziz.

Ve şu unutulmamalı ki; tıpkı 15 Temmuz Gecesi atılan tweetler gibi tarih 13 Ağustos Günü banka hesaplarındaki hareketleri de kaydedecek. Kur dalgalanmaları üzerinde sörf yapanları, kur dansı yapanları da tarih yazacak.

Çare: Üretim, üretim, üretim… Yerli ve milli üretim.