Dünya

Sığınmacıların ve savaşzedelerin yeni yuvası: Ruanda

İsrail’in Filistinlileri, İngiltere'nin de sığınmacıları Ruanda’ya gönderme planı gündemde. Peki Ruanda'nın neden mağdurların yuvası olması isteniyor?

Abone Ol

Önce saldırılarda evlerinden edildiler, şimdi de ülkelerinden gönderilmek isteniyorlar...

İsrail merkezli Zman Yisrael adlı haber sitesi, İsrail hükümetinin, Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinlileri Ruanda ve Çad'a göndermeyi planladığını yazdı.

İsrail Dışişleri Bakanlığı ve İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad tarafından Ruanda ve Çad ile görüşmelerin başlatıldığı, diğer ülkelerin Gazze'den göç ettirilecek Filistinlileri kabul etmek istemediği kaydedildi.

FİLİSTİNLİLER GÖÇE Mİ ZORLANIYOR?

Haberde, adı açıklanmayan İsrailli bir yetkili, "Bu görüşmeleri artırmalıyız, ancak dünyanın tepkileri konusunda dikkati olmalıyız ve bunun bir gönüllü göç değil transfer olarak değerlendirileceğinden çekiniyoruz. Bu nedenle hukuki danışmayla birlikte çalışıyoruz." ifadelerini kullandı.

Gazze'yi terk etmek isteyen ailelere "cömert bir maddi yardım" verilmesi, aynı şekilde Filistinlileri kabul eden ülkelere de "askeri yardım dahil kapsamlı yardımın" planlandığı aktarıldı.

NETANYAHU’NUN “GÖNÜLLÜ GÖÇ” PLANI

Likud Partisi Üyesi İsrailli Milletvekili Danny Danon, 15 Aralık'ta Newsweek dergisinde, "Gazzelilere 'gönüllü göç' imkanının sunulmasını" da içeren 5 maddelik bir sözde plan yayımladığını bildirmişti. Danon, yazıda, Filistinlilere "Nazi" benzetmesi de yapmıştı.

İsrail HaYom gazetesinin haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 26 Aralık'ta Likud Partisi milletvekilleriyle yaptığı toplantıda Gazze'deki Filistinlilere ilişkin, "Bizim sorunumuz, mültecileri kabul etmeye hazır ülkeler. Biz bunu çözmek için çalışıyoruz." ifadelerini kullanmıştı.

İsrailli siyasiler ve yetkililerin son günlerde üst üste yaptıkları Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin göçe zorlanması yönündeki açıklamaları, bölgesel ve uluslararası kamuoyunda tepki görmüş ve reddedilmişti.

İNGİLTERE’NİN “RUANDA” PLANI AKSIYOR MU?

İngiltere’de de beş yıllık yargılama kapsamında Birleşik Krallık’a gelen bazı sığınmacıların, işlemleri için Ruanda’ya gönderileceği uzun süredir gündemde.

Varışta onlara mülteci statüsü verilebilir ve kalmalarına izin verilebilir. Aksi takdirde, başka gerekçelerle oraya yerleşmek için başvuruda bulunabilir veya başka bir "güvenli üçüncü ülkeye" sığınma talebinde bulunabilirler.

Hükümet, 1 Ocak 2022'den sonra "Birleşik Krallık'a yasa dışı yollardan giren herkesin" sayı sınırı olmaksızın oraya gönderilebileceğini söyledi.

Ancak yeni bir iddia Başbakanlık Ofisi No 10’un orijinal planı küçültmek istediğini ve Ruanda konusunda biraz da olsa geri çekilmek istediğini ortaya attı.

Başbakan Rishi Sunak ise Ruanda planını en önemli önceliklerinden biri haline getirdi.

İnsanları küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçmekten caydırmak amacıyla bazı sığınmacıları işleme almak ve potansiyel olarak yeniden yerleşmek üzere Ruanda'ya gönderme planı, ilk olarak Nisan 2022'de dönemin Başbakanı Boris Johnson tarafından duyuruldu.

Ekim 2022'de başbakan olan Bay Sunak, Ruanda politikası açıklandığında Maliye Şansölyesiydi.

Anlaşma, yasal zorluklar nedeniyle defalarca ertelendi ve şu ana kadar İngiltere'den hiçbir sığınmacı gönderilmedi.

İngiliz köklerine sahip olmayan Hint asıllı Başbakan Rishi Sunak’ın sığınmacı politikası İngiltere’de de oldukça tepki toplamıştı.

Ancak Sunak, Şansölye olduğu dönemden bu yana bu kararın arkasında duruyor ve sığınmacı politikasında “Ruanda”nın önemli bir yere sahip olduğunun altını çiziyor.

ALMANYA'NIN SIĞINMACI ADIMLARI

Almanya’nın ana muhalefet kanadı CDU’da da gelen sığınmacıların Danimarka ve İngiltere’deki gibi ‘üçüncü bir ülkede’ sonuca bağlanması kararı gündemdeydi.

CDU Federal Meclis Grup Başkan Yardımcısı Jens Spahn, Avrupa Birliği’ne (AB) düzensiz göçün engellenmesi için gelen sığınmacıların, Ruanda ve Gana gibi Afrika ülkeleri ile güvenli ülkeler statüsündeki eski Doğu Avrupa ülkeleri Gürcistan ve Moldova’ya sınır dışı edilerek sığınma başvurusu işlemlerinin buralarda yapılmasını önermişti.

ÜLKELER NEDEN RUANDA’YI TERCİH EDİYOR?

Avrupa devletlerinin 19'uncu yüzyılda Afrika'yı kasıp kavuran sömürgecilik hareketlerinden Ruanda da nasibini aldı ve 1885'te Almanların istilasına uğradı.

Alman sömürgesi olan Ruanda'da kiliseler de toplumsal hayatta etkin hale geldi.

Toplumun büyük kısmı Hristiyanlığın Katolik mezhebine tabi oldu.

Almanya, Birinci Dünya Savaşı'nı kaybedince, Ruanda 1922'den itibaren Belçika'nın sömürgesi haline geldi.

RUANDA'NIN BAĞIMSIZLIK SAVAŞI

Belçika'ya karşı bağımsızlığını 1 Temmuz 1962'de kazanan, engebeli yapısı nedeniyle "bin tepeli ülke olarak" da bilinen Ruanda, önceleri "Afrika'nın İsviçresi" olarak adlandırılıyordu.

İlk kez Belçikalılar tarafından 1931'de kimliklere "Tutsi" ve "Hutu" ibareleri eklendi ve bağımsızlığın kazanıldığı 1962'ye kadar ülke yönetiminde Tutsiler ön plana çıkarıldı. 1963'te yönetime Hutuların geçmesiyle ülkede etnik çatışmalar başladı. Yüz binlerce Tutsi komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldı.

Sömürgeciliğin Ruanda'ya getirdiği ırk ayrımcılığı ve yeni sosyal sınıflar ülkedeki dengeleri de değiştirdi. 6 Nisan 1994'te dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

Hutular, olaydan Tutsileri sorumlu tuttu ve kazanın ardından 7 Nisan 1994'te başlayan ve 100 gün süren katliamda Ruanda hükümetinin verilerine göre yaklaşık 1 milyon, Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre ise 800 bin Tutsi yaşamını yitirdi.

Tutsilere sempatiyle bakan ılımlı Hutular da soykırımın kurbanı oldu.

Ancak ülkenin son yıllardaki başarılı yönetimi, huzuru ve büyüyen ekonomisiyle dünyanın ilgisini çekiyor.

Ekonomideki istikrarlı büyümesi ve Doğu Afrika'da "bölgesel ticaret merkezi" olma hedefinden dolayı Ruanda için uluslararası arenada "Afrika'nın Singapur'u" deniliyor.

Soykırımın izlerinin silinmeye çalışıldığı bu ülke, sömürgecilik döneminde olduğu gibi yeniden Batılı ülkelerin hedefinde.

Bu kez ülke sömürge olarak ele geçirilmiyor ancak sığınmacı ve savaşzedelerin yurtlarından koparılıp zorla yerleştirileceği bir ülkeye dönüştürülmek isteniyor.

Kısaca Ruanda, tam 42 yıl önce bağımsızlığını kazanmış olsa da Batılı ülkelerin hedefi olmaktan kurtulamıyor…