Sınırların Ötesindeki AK Parti…

Abone Ol

Türkiye “üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla” dolu zihniyetini Ak Parti ile değiştirerek, gönül coğramızla kucaklaştı ve Evladı Fatihan’ın gururu oldu. İşte kendi gözlerimle gördüğüm bazı müşahhas olayları sizlerle paylaşmak istedim.

2007 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu, o zaman Başbakan Başdanışmanı, Hakan Fidan ise TİKA Başkanı. Doğu Makedonya’nın Radoviş bölgesinde yaşayan dağ köylerindeki Yörük Türkleri’ni ziyaret ediyor. Burada “Koç Ali” ile “Ali Koç” köyleri bulunuyor. Bu iki köy arasında yüzyıllardır devam eden kavga var. Bu iki Yörük köyünün sorunu Davutoğlu’nun bu köyleri ziyaretine kadar bir türlü çözülememişti. Davutoğlu’nun bu ziyaretinde iki köy barıştırıldı. Sorun çözüldü. Yine bu köyler, TİKA’nın da çabasıyla içme suyuna kavuştu.

Yine tarihler 12 Temmuz 2010’u gösteriyordu. O zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sırbistan’ın Sancak bölgesinin en büyük kenti Yeni Pazar’ı ziyaret etmişti. Bu ziyaret Osmanlı’nın Balkan Harbi’yle kaybettiği bu topraklara yaklaşık 100 yıl aradan sonra Türkiye’den gerçekleştirilen en üst düzey ziyaretti. Yeni Pazar’da adeta bayram vardı, çünkü orada yaşayan Boşnaklar 100 yıldır bizi bekliyorlardı. Türkiye’de bir değişim oldu, bu değişimle unuttuğumuz coğrafyaları, kardeşlerimizi tekrar hatırladık. Hatırlanmakla kalınmadı, yanlarına gidildi, dertleri dinlendi ve TİKA aracılığıyla yüzlerce proje buralarda hayata geçirildi. Peki AK Parti’ye kadar bu insanlara neden el uzatılmamıştı?

100 yıl sonra Türklüklerini saklamaktan vazgeçtiler

Balkanlar’ın en küçük ülkesi Karadağ’da 2011 yılında nüfus sayımı yapılmıştı. Nüfus sayımına göre 625 bin 266 kişinin yaşadığı ülkede, ilk kez 104 kişi kendisini Türk olarak yazdırmıştı. Bu insanları merak ettiğim için o tarihte Saraybosna’dan Karadağ’a gittim ve kendisini Türk olarak yazdıranlarla görüştüm. Bu insanların birçoğu Karadağ’ın Adriyatik sahilindeki Bar kentinde yaşıyorlardı. Hani hep 1990’lı yıllarda “Adriyatik’ten Çin seddine” nutukları atılırdı. Ancak Adriyatik nedir, oralarda kimler yaşar hiç bilmezdik. Çünkü bizim hafızalarımız slogandan öteye gidemiyordu. Burada yaşayan insanların umutları ise tükenmek üzereydi. Çünkü birinci nesil bekledi, gelen olmadı, ikinci nesil bekledi yine gelen olmadı, yok olmak üzere olan üçüncü nesle ise Yeni Türkiye’nin mimarı Recep Tayyip Erdoğan yetişmişti. Nasıl mı? Ben bunu Bar kentinde yaşayan, yaşı 70’e dayanan Bayazid Karacözoviç’le tanıştığımda bizzat gördüm. Torunlarının elinden tutmuş, TİKA tarafından Bar kentinde açılan Türkçe kursuna çocuklarını getiren Bayazid amca, yerel şivesiyle şöyle diyordu: “Getirmişim baganları (çocuk), unukları (Sırpça torun) öğretesiniz onlara dilimizi, alışsınlar…”

Bayazid amcaya şu soruyu sormuştum; Neden daha önceki nüfus sayımlarında değil de bu sayımda kendinizi Türk olarak yazdırdınız? Cevabı şöyle olmuştu; “Türkiye, son yıllarda bölgede ve dünyada artık önemli bir konuma geldi. Bundan dolayı büyük gurur duyuyoruz. Şimdi Türk olduğumu söylemeyeceğim de ne zaman söyleyeceğim. Eskiden Türk olduğumuzu söylediğimiz zaman malvarlığımıza el koyarak bizi Türkiye’ye gönderirlerdi. Ancak şimdi Türkiye ile birlikte biz de buralarda güçlüyüz.”

Türkiye Türkiye’den ibaret değildir. Türkiye’nin başarısı da, hüznü de Edirne’den Kars’a sınırlı değil. Üsküplü arkadaşım Hüsrev Emin, bunu çok güzel özetlemişti, “Türkiye grip olsa, biz burada verem oluyoruz…”