Soykırım iddiaları ve Arap sokağı

Abone Ol

Türkiye karşıtı büyük bir kampanyaya dönüştürülmek istenen ve ne kadar Türkiye düşmanı varsa hepsinin mal bulmuş gibi üzerine atladığı “Ermeni soykırımı” iddiaları Arap sokağında ve İslam dünyasında Batı’daki kadar kabul görmüyor.

Lübnan’ın Trablus kentinde, Gazze’de ve Mescid-i Aksa’da, Afganistan’ın Mezar-ı Şerif ve Kabil kentlerinde, Saraybosna’da, Üsküp’te, İslamabad ve Kuala Lumpur’da, Almatı’da ve daha başka birçok yerde insanların Türk bayraklarıyla 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına tepkilerini ortaya koymaları ve “Türkiye’nin yanındayız” mesajı vermeleri iyi okunmalı.

Gösteri yapmanın serbest olmadığı birçok ülkede de halkın büyük çoğunluğunun 24 Nisan’da evlerini, caddelerini ve dükkanlarını Türk bayraklarıyla donatanlarla aynı duyguları taşıdığını biliyorum.

Bunu belki sadece “din kardeşliği”ne bağlayanlar olabilir.

Elbette din faktörünün bu dayanışmada inkar edilemeyecek belli bir payı var.

Fakat söz konusu tepkileri sadece din kardeşliği dayanışmasına bağlamak doğru değil.

Bir başka faktör de Batı’nın “Ermeni soykırımı” derken amacının gerçeklerin ortaya çıkması ve acıların paylaşılması, yani üzüm yemek olmadığının o insanlar tarafından gayet iyi biliniyor olmasıdır.

Arap sokağında ve İslam coğrafyasında insanlar, bugün Türkiye’den 1915 olaylarını “Ermeni soykırımı” olarak tanımasını isteyenlerin ne büyük katliamlara ve soykırımlara imza attıklarının farkında.

Haçlıların Kudüs’ü işgalleri sırasında ve Fransızların Cezayir’de gerçekleştirdiği vahşete kadar gitmeye gerek yok.

Suriye’ye bakmak yeterli.

Tüm dünyanın gözü önünde işlenen katliamlar karşısında kör ve sağır kalanların yüzyıl öncesinin tartışmalı olaylarına tek taraflı bakarak döktükleri timsah gözyaşlarının samimi olmadığı gayet açık bir şekilde kendini gösteriyor.

Beşşar El Esed gibi günümüzün en vahşi katliamlarına imza atan ve atmaya da devam eden birinin “Ermeni soykırımı” iddialarına destek vermesi bile Arap sokağında insanların Türkiye’nin yanında yer alması için yeterli bir sebep.

Ermeniler, yaşadıkları acıların paylaşılmasını gerçekten istiyorlarsa en başta kendileri başkalarının acılarını da görmeli ve Beşşar El Esed gibi katillerle aralarına mesafe koymalılar.

Fakat şayet tarihi sömürgecilik, soykırım ve katliamla dolu Batı’nın ve Vatikan’ın desteğiyle, Kardeşyan’ın şovlarıyla ve Beşşar El Esed gibi çocuk katilleriyle Türkiye’yi köşeye sıkıştırabileceklerini zannediyorlarsa fena halde yanılıyorlar.

Türkiye artık Edirne’den Kars’a yaklaşık sekiz yüz bin kilometre kareye sıkışıp kalmış içine kapanık bir ülke değil.

Lübnanlı milletvekili Halid El Dhahir, Cumartesi günü Trablus’ta düzenlediği basın toplantısında Ermenileri 1915 olaylarıyla ilgili gerçekleri açıklamaya ve tarihsel kinlerden arınmaya davet etti.

Dhahir, bu arada bir uyarıda da bulundu.

“Türkiye’ye kötülük edilmesine izin vermeyiz” dedi ve böyle bir durumda tepkilerinin büyük olacağını söyledi.

Bu aslında Lübnanlı bir milletvekilinin değil, İslam coğrafyasında yaşayan milyonların uyarısı.

Ermeniler bu uyarıyı dikkate almazlarsa sonunda zarar gören kendileri olur.