Elif Kuşağı

Tarihi sevdiren adam: Yavuz Bahadıroğlu

Asıl adı Niyazi Birinci olan Yavuz Bahadıroğlu, 1945’te Rize ilinin Pazar kazasına bağlı Hisarlı köyünde dünyaya gelmiştir...

Abone Ol

Hazırlayan: Akif İnan Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Asıl adı Niyazi Birinci olan Yavuz Bahadıroğlu, 1945’te Rize ilinin Pazar kazasına bağlı Hisarlı köyünde dünyaya gelmiştir. Beş kız kardeşinden sonra dünyaya gelen ve evlerindeki tek erkek çocuk olan usta yazarın, tarihe ve yazmaya olan tutkusu, köyündeki ortaokul yıllarında başlamıştı. Kendini geliştiren yazar gazeteciliğe ortaokul sıralarında, okul müdürünün emriyle çıkarmaya başladığı duvar gazetesiyle başlamış, ilk köşe yazısını da o gazete için yazmıştı.

“İSTİKLAL MARŞI’NI SEVİYOR MUSUN”

Osmanlıcayı öğrenmesi ile ilgili de Yavuz Bahadıroğlu bir çocukluk anısını bir konuşmasında şöyle anlatır:

Babam bana sordu: “Mehmet Akif’i seviyor musun?”

Dedim ki: “Evet, seviyorum.”

Babam: “Peki, İstiklal Marşı’nı seviyor musun?”

Dedim ki: “On kıtanın hepsini de okuyayım mı?”

 “Evet ama Mehmet Akif’in el yazısından” deyip Osmanlıca bir safahat koydu önüme.

“Ben bunu okuyamam” dedim.

Babam buna karşı: “Sevdiğin adam sana mektup yazsa sen okuyamayacak mısın? Kim okuyacak peki?” dedi.

Sonra: “Mehmet Akif çok üzüldü.” dedi.

Kapıdan çıkmadan döndü ve “Baban da çok üzüldü.” dedi.

ÖNÜMDE BÜYÜK HEDEFLER, YÜREĞİMDE HEYECANLI ÇIRPINTILAR

Ben de o duygular içinde, babam on beş gün sonra evden gidecekti, enişteme gidip ondan Osmanlıcayı öğrendim. Babam tam giderken, vedalaşırken yanına gittim ve heceleye heceleye okudum. Babam on beş gün önceki sözünü unutmadı ve “Şimdi Mehmet Akif çok mutludur, memnundur, mesuttur. Seni çok seviyor.” dedi. Sonra giderken döndü ve “Baban da seni çok seviyor” dedi.

Yavuz Bahadıroğlu, gençliğinde kendini çok iyi yetiştirmiş, İstanbul’da henüz yirmi beş, yirmi altı yaşlarında Yeni Asya gazetesinde muhabir olarak gazeteciliğe başlamış, ardından muhabirlik, araştırma-inceleme, röportaj ve fıkra yazarlığı gibi çokça işe girişmiştir. Yazar, gazeteciliğe başladığı yıllardaki hissiyatını ve hedeflerini röportajında şu şekilde dile getirir. “Yirmili yaşların son kertesine doğru gazeteciliğe başladım (Temmuz 1971). Önümde büyük hedefler, yüreğimde heyecanlı çırpıntılarla yıllar boyu yazdım. Gecem gündüzüm birbirine girdi. Benim için yazmak, sevmek ve yaşamaktır.”

RUHU ŞÂD OLSUN

Usta yazar, asıl çıkışını Yavuz Bahadıroğlu ismiyle yazdığı romanlarla yaptı. İlk romanı olan Sunguroğlu ve ardından yazdığı Buhara Yanıyor romanı, ülkenin en çok satan romanlarından oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli dönemlerini ele aldığı romanları o dönemlerin duygusunu, havasını, çeşitli olaylarını ve tarihini hikaye tarzında roman şeklinde okuyucuya sunan Yavuz Bahadıroğlu, Osmanlı tarihinin dışında çocuk romanları, oyunlar, hikaye, araştırma, film yapılmış senaryolar ve fikri eserler olmak üzere yüzlerce eserini okuyucuya sundu. Türkiye ve dünyada çeşitli konularda binlerce konferans vererek toplumu bilgilendirmek, bilinçlendirmek, unutulmaya yüz tutmuş gerçek tarihimizi ve kültürümüzü gün yüzüne çıkarmak uğruna emek verdi. Yazar Mehmet Paksu bununla ilgili: “Sabah namazına kadar yazar, sonra 2 saat uyur, sonra gelir gazetede kendi odasında çalışmaya devam ederdi. Yani günlük 1-2 saatlik uykuyla hayatı geçti.” demiştir. Birçok kurum ve kuruluş tarafından ödüllere layık görüldü. Yavuz Bahadıroğlu, yetiştirdiği birçok genci ve tarihi sevdirdiği milyonları arkasında bırakarak 21 Ocak 2021 tarihinde aort genişlemesi nedeniyle İstanbul’da hakkın rahmetine kavuştu.

Ruhu şâd olsun.

Ahmet Selim ARIKUŞU

***
Neden geldik bu cihana?

Keşke sadece bir şey kaybetseydik. Çünkü gün geçtikçe her şeyimizi kaybediyoruz. İnancı yani her şeyin temelini kaybettik. Bu dünyada en iyi şekilde yaşamaya çalışırken, ebedi hayatı kaybettik. Kaybetmek nedir ki. Bir kaleminizi kaybedebilirsiniz veya paranızı. En kötüsü ise bir sevdiğimizi, annemizi kaybedebiliriz. Annemi kaybetmemden daha kötü ne olabilir diye düşünebilirsiniz. Ne de olsa anneniz sizi büyüttü, besledi, okuttu, sevdi, her şeyi yaptı. Ama annenizi kaybetmenizden daha acı şeyler de var. Günümüzde çoğu insan onu kaybetti. Neyi mi kaybettik peki. Hakkı kaybettik, edebi hayatı kaybettik. Bu dünyada kaybettiklerimizi yeniden görme, bulma şansını kaybettik. Bu kadar ciddi bir şeyi nasıl kaybettik peki. Uyku için vazgeçtik ebedi mutluluktan. Biraz daha çalışayım daha fazla para kazanayım diyerek öğle namazını terk ettik. Kaliteli bir mekânda arkadaşımızla bir bardak kahve içmek için ikindi namazını terk ettik. Favori dizimizin bir bölümünü izlemek için akşam namazını terk ettik. Fazladan uyumak için (fazladan kasıt sadece 10 dakika) yatsı namazını terk ettik. Kısaca namazı terk ettik.

BİR HİÇ UĞRUNA KAYBETTİKLERİMİZ

Bizimle dalga geçmesinler diye orucu kaybettik. İnsanların gözünden düşmemek için cenneti elimizin tersiyle ittik. İnsanlara uyum sağlamak için alkol aldık, sarhoş olduk. Sırf bize yobaz demesinler diye ne kadar günah varsa işledik. Modern dünyanın kölesi olduk. İnsanların gözüne girmek için Allah’ın gözünden düştük. Bir hiç uğruna ebedi ateşi seçtik. Bir hiç uğruna kaybettiklerimizi kazanma şansını da kaybettik.

Bu yalan dünyadaki kısa zevkler için Hakkı kaybettik. “Bu dünyaya neden geldik, neden yaşıyoruz?” hiç düşünmedik. Beş para etmez arkadaşlarımız için Allah’ı kaybettik. Şu 70 yıllık dünyadaki kısa zevkleri sonsuz hayata tercih ettik. Kısaca Allah’ı terk ettikten sonra her şeyimizi kaybettik.

Mustafa Salih Yazıcı

 ***
Diyarbakır’da evlat nöbeti tutan anneme selam olsun

Çocuklarınızın başına gelenleri biliyoruz. Bunu tek biz değil tüm Türkiye biliyor. Zor günlerden geçiyorsunuz. Ama emin olun her gecenin ardından güneş doğar. Sevgili annem, merak etme Allah’ın izniyle çocuğunuz sağ salim dönecek ve yaşadıkları tecrübe ile hem milleti hem de böyle bir şey yaşama ihtimali olanlara yardım edecek. HDP’nin önünde yaptığınız protestolar sayesinde hem çocuklarınızı hem de milleti uyandırıp, HDP’nin bitmesine vesile olacaksınız. Allah’ın izniyle ve polislerimizin gayreti ile çocuklarınıza kavuşacaksınız. Sizin protestolarınız sayesinde bir daha böyle girişimlerde bulunamayacaklar. 30 ailenin çocukları bulunmuş. Allah’ın izniyle sizin de çocuğunuz bulunacak. Güzel haberlerinizi bekliyoruz, tüm dualarımız sizlerle.

Kerem Sami Yaman