Tarım ve hayvancılık

Abone Ol

İlkokul yıllarında okula bize anlatılan ve öğretilen konuların başında Türkiye ürettiği tarım ürünleriyle dünya üzerinde kendi kendine yetebilen 7 ülkeden birisi olma özelliğiyle ön plana çıkıyor konusuydu.

Evet ürettiğimiz tarım ürünlerini ülke içerisinde tüketerek dışarından yani ithal ürün girişinin en az olduğu ülkelerin başında Türkiye gelmekteydi.

Şimdilerde ise ürettiğimiz ürünler ülke içerisindeki tüketimi karşılamadığı için ithal ürünlerle tüketim bazı noktalarda karşılanmak zorunda kalmaktadır.

Bu durum açıkçası gerek ekonomik gerekse de sosyal anlamda bizleri son derece derinden üzmektedir.

Çünkü kendi kendine yetebilen ülke konumundan kendi kendine yetemeyen ülke konumuna gelmek üzücü bir durumdur.

Peki biz tarımda ve hayvancılıkta nasıl bu duruma geldik? Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Öyle ki biz birçok sektörde olduğu gibi tarım ve hayvancılık sektörlerinde de dünya ölçeğinde uygulamalar gerçekleştiremediğimiz için bu duruma gelmiş bulunuyoruz.

Gerek rekabet edebilecek yaklaşımların yerine getirilememesi gerekse de yerinde ve zamanında her iki sektöre de desteklerin verilememesi maalesef ki bizi ithal eder bir duruma doğru getirmiştir.

Gün geçmiyor ki tarımdan ve hayvancılıktan vazgeçen birilerini duymayın. Gün geçmiyor ki tarım ve hayvancılık uğraşılarından şikayet eden birileriyle karşılaşmayın.

Çiftçinin ürettiği üründen aldığı fiyat ile ürünün pazarlarda veya marketlerde yani perakende satıldığı fiyat arasındaki makas daralmadığı müddetçe üretimi bıraka çiftçi ve hayvancılıktan vazgeçen üretici örneklerini duymaya devam edeceğiz.

Eğer ekonomilerde bir ürünün gerek üretimsel gerek ticaretsel anlamda bir çekiciliği yoksa o ürünün gerek üretimi gerekse de üretimine olan talep maalesef ki düşer.

Eğer yıllar önce birçok kez nasıl yapılacağıyla ilgili de ayrıntılı yol haritasını çizdiğim hal yasası tam anlamıyla çıkmış olsaydı şu anda hem tarımda hem de hayvancılıkta ülke olarak çok farklı bir konumdaydık.

Eğer üreticiyi memnun edemezseniz gün gelir o ürünü üretecek birilerini bulamazsınız.

Aslında tarım ve hayvancılıktaki sorunlar çok basit yöntemlerle çözülebilecek problemler olarak karşımızda durmaktadır ama bunu çözmeye doğru adımlar atılmazsa sorunlar yumağı her geçen gün büyüyerek bir dev olma yolunda kendini hissettirecektir.

Aslında her iki sektörde de içerinden olduğumuz durum budur. Bakınız bizden gayrisafi milli hasılası kat be kat yüksek olan ülkelerdeki et fiyatlarına birde bizdeki et fiyatlarına.

Aradaki farkın gelire oranla ne kadar yüksek olduğunun farkına varmamak asla mümkün değildir.

İşte bizi tarım ve hayvancılık özellikli ülke konumundan çıkaran da tam buradaki konudur.

Ürünlerin fiyatları çok yüksek ama bu maalesef ki üreticiye asla yansımıyor. Öyle olunca da yerli üretici üretimi bırakıyor bizde yurtdışından hayvan ithal etmek zorunda kalıyoruz.

Bu yıl ürettiği domatesi, ürettiği karpuzu ve başka tarım ürünlerini tarlada bırakan birçok çiftçi görüntüsüne şahit olduk.

Gerek tarlada çalışacak işçinin yüksek maliyetleri gerekse de ürün üretiminde kullanılan malzemelerin yüksek fiyatları hem çiftçileri hem de hayvancılıkla uğraşanları çok zor durumda bırakmaktadır.

Yapılması gerekenler yapılmazsa an itibariyle içinde bulunduğumuz durumdan daha kötü günleri de ilerde yaşamamız çok yüksek oranda ihtimal dahilindedir.