Tek sermayesi coşku

Abone Ol

Tek sermayeleri hamaset ortaya koymak olanlar, izleyicileri oldukça, alıcıları bulundukça gemilerini yüzdüreceklerdir.

Tamam, coşkulu ve heyecanlı bir milletiz; hisleri güçlü bir topluluğuz.

Tamam, coşku ve heyecan olmadan olmaz.

Lakin aklın, düşüncenin, plan ve projenin, stratejinin hiç mi önemi yok?!

‘Olması gereken’i konuşmayacak mıyız?

İleriye dönük hesapları ne ile yapacağız?

Hamasetle mi?

Hamasetle konuşanlar hislere hitap ediyor.

Çünkü böyle yaptıklarında daha fazla alkış topluyorlar.

Bizim sorunumuz duygusal olmamak değil ki?!

Çok hisliyiz ama çok az aklımızı kullanıyoruz; plan, program, strateji hak getire.

Emeğin, adamlığın, doğru ve düzgün olmanın, heyecanlandığımız şey kadar kıymeti yoksa, ne adına, niçin heyecan rüzgarına kendimizi kaptırdığımızı oturup düşünmek icap eder.

Öyle ya, ‘olması gereken’ kimin umurunda?

Mesele ‘olmak’ değil, ‘görünmek’ ve ‘göstermek’ olunca, vitrini ne kadar çok güzel düzenlerseniz, ne kadar çok ışıklarla süslerseniz o kadar alkış alıyorsunuz.

Alkışlar hamaseti daha da çok coşturuyor.

Alkışlar ve övgüler hamasete, hamaset alkışlara karışıyor.

Hamaset tam da tribünlere oynamak, izleyenleri etkilemek ve coşturmak maksadıyla şov yapmak.

Hamasetin anlam alanına cesaret ve kahramanlık kelimeleri de giriyor.

Cesaret de, kahramanlık da tasvip edilen, övülen güzel hasletlerden.

Cesaret de, kahramanlık da heyecansız, coşkusuz olmaz.

Buna da eyvallah.

Lakin tüm sermayesi heyecan ve coşku olan, perde gerisinde ciddi ahlaki sıkıntıları bulunan kimselerin estirdiği coşku rüzgarı kimi nereye götürür?

Kendi kendimizi avutmayalım.

Hem cesaret de, kahramanlık da olağanüstü durumlarda ortaya çıkan bir durum; sürekli icra edilen bir hadise değil.

Ne hikmetse görünme sevdalısı kimileri hep kahraman, hep cesur.

Birilerine had bildirmenin, bazılarına ağzının payını vermenin ne cesaretle ne de kahramanlıkla bir ilgisi yok.

Cesaret ve kahramanlık ortaya koyduğu söylenen kimselere bakıyorsunuz, ciddi ahlaki sıkıntılar mevcut.

‘Ver mehteri, ver coşkuyu’ mantığı ile bir arpa boyu ilerlemek, gelişmek mümkün değil.

Daha kalıcı, daha sistematik, daha plan ve projeli, daha uzun vadeli ve stratejik adımlar atılmadığı müddetçe ne bireysel ne de toplumsal gelişmemiz bihakkın mümkün olamayacak.

İçerisinden kahramanlar çıkarmış bir toplum hamasetle alınacak yol olmadığının farkına varıp, ne hamasete, ne de bunu meslek edinene prim vermemelidir.