Teknoloji şirketlerini ne kadar tanıyoruz?

Abone Ol

Facebook, Instagram ve WhatsApp’ta yaşananları biliyorsunuz.

Böyle komplike bir çöküş daha önce tecrübe edilmemişti. Pandora Belgeleri, büyük temizlik, veri ticareti vs. çeşitli teoriler ortaya atıldı.

Öyle veya böyle, sadece birkaç saat içerisinde milyarlarca dolar el değiştirdi…

İşin (niye)sinde ve (nasıl)ında değilim.

2007-2008 finansal krizini hatırlayalım. Devler ligindeki bazı ‘’seçilmiş’’ bankaların dışında pek çoğu batmıştı. Belki daha doğru bir ifadeyle, batmalarına izin verilmişti. Bugün, ‘’bankaların beyni’’ addedilen ve onun da ötesinde hayatımızın her alanına birincil faktör olarak yerleşen teknoloji şirketleri için bu pek mümkün değil.

Hele hele ‘’en büyükler’’ için hiç değil…

Devletler bile, bu global şirketlerle masaya oturmak zorunda kalıyorlar. Bir tür (win-win) durumu. Çift taraflı menfaatler…

Bu şirketlerin boyut ve niteliğini doğru okumamız lazım.

Hepsi belirli formlarda iç çe geçmiş, birbirini kuşatan, birbiriyle kesişen, birbirini tamamlayan, kaotik matrislerden oluşan korkunç birer mekanizma…

Verilerden müteşekkil bu yaldızlı dünyaya, nesneleri ve düşünceleri pazarlanabilir hale sokmak için her an yeni bir algoritma ekiliyor. Dijital ayak izlerimiz, inanılmaz bir sürat ve süreklilikle yeni mahsuller veren bu ‘’sanal tarım’’ın hayat suyu…

İnsanların duygu, fikir, davranış, tercih, zaaf ve haz eğilimlerinin kayıt altına alındığı global boyutta dev bir depodan söz ediyoruz.

Hepsi bu deponun işleyişinde kritik roller üstleniyor.

Politika, ekonomi, beslenme, cinsellik ve hatta tıp dahil olmak üzere hayat alanımızın her köşesini işgal etmiş durumdalar.

Yalnızca, Google ve Google’a ait şirketleri tek bir çatı altında toplamak için kurulan Alhabet’in dahi, satın aldığı şirketler aracılığıyla salça olduğu çalışma sahaları özetle şu şekilde:

Eğitim teknolojisi, uzay araştırmaları, üst seviye drone sistemleri, yeni nesil teslimat, küresel ısınma(!) ve hava kirliliği incelemeleri, sürücüsüz hava-kara-deniz araçları, gelişmekte olan ülkelere teknolojik altyapı hizmeti, biyoteknoloji, kanser gözlemlemelerinde mikroskobik DNA cihazları, insülin etkisiyle diyabeti durduran nano jeller, gen haritası araştırmaları, doğaçlama davranabilen yapay zekâ, kana şırıngalanan nano robotlar…

Ve daha nicesi…

Sadece Calico ve DeepMind şirketlerinin bile ürkütücü yapısına dair kitaplık çapta tartışmalar çıkabilir. Elbette çok bilinmiyor. Biraz dillendireni ‘’çip’’ geyikleri yaparak alay edip susturuyorlar. Bunu yapanlar da kendilerini çok akıllı, çok kültürlü zannediyor. Google’ın 650 milyon dolar karşılığında DeepMind şirketini satın almasını (2014) ‘’nükleer silahlardan daha tehlikeli’’ bulan Elon Musk, bu tiplerden bir şeyler kapmalı…

Neyse, 2016 İngiltere’sinde 1,6 milyar hastanın şahsi verilerini Milli Sağlık Sistemi’nden (NHS) satın alan DeepMind’ın diğer girişimlerini nasipse daha sonra kurcalayalım…

Gelmek istediğim nokta şu:

Piyasaları manipüle eden, hatta yeni piyasalar kuran mezkûr aplikasyonların saatlerce kullanım dışı kalması, yetkililerin söylediği gibi kompleks bir konfigürasyon probleminden ibaret değil elbette. Buna inanmamızı kimse beklemesin.

Edilgen yığınlar kabul etse de etmese de dünya hızla değişiyor.

Hayatımızı kolaylaştıran ‘’şirin’’ yeniliklerin çoğu, bizi modern birer köle kılıyor.

Yaşadığımız dünyayı tesadüflerle açıklayacak kadar küçültmeyelim…