Sessiz Çağrılar Neden Artıyor?
Son günlerde telefonlarımızda sık sık aynı senaryoyla karşılaşıyoruz. Bilmediğimiz bir numara çalıyor, açıyoruz ve karşımızda derin bir sessizlik. Ne bir nefes sesi, ne bir cızırtı, ne de bir yanlışlıkla aranmış hissi. Yalnızca süre tutan bir boşluk. Eskiden bu tür çağrılar teknik bir arıza gibi görünürdü ancak artık teknoloji o kadar değişti ki, bu sessizlik bile bir dolandırıcılık yönteminin ilk adımı haline geldi. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bu sessiz aramaların sayısı hızla artıyor ve neredeyse herkesin ortak şikâyetine dönüşüyor.
Bu artışın arkasındaki temel neden ise yapay zekânın yeni kötüye kullanım biçimleri. Dolandırıcılar artık sizinle konuşmak, sizi ikna etmeye çalışmak, uzun uzun bir senaryo yazmak zorunda değiller. Tek hedefledikleri şey sesinizi ele geçirmek ve bunun için de birkaç saniyelik sessizlik yeterli oluyor.
Sesimizin Değeri: “Alo” Artık Bir Kimlik Bilgisi
Gelişen yapay zekâ teknolojisiyle birlikte ses klonlama yazılımları inanılmaz bir seviyeye ulaştı. Artık sadece bir kelimelik bir ses kaydı bile sizin sesinizin birebir kopyasını oluşturmak için yeterli hale geldi. Dolandırıcıların bu kadar ısrarla sessiz arama yapmasının tek sebebi de bu. Biz telefon çalar çalmaz refleksle “Alo?” dediğimizde aslında onlara altın değerinde bir veri vermiş oluyoruz.
Bu ses parçası daha sonra montajlanan onay cümlelerinde kullanılabiliyor. Bir bankayı aramış gibi gösterip sizin sesinizle “Onaylıyorum” dedirtebiliyorlar. Bir kurumla yaptığınız bir işlemi sanki siz onaylamışsınız gibi sahte kayıt oluşturabiliyorlar. Bu teknoloji yüzünden artık sesimiz bile kimliğimizin bir parçası haline gelmiş durumda. İmza nasıl korunuyorsa, sesin de aynı hassasiyetle korunması gerekiyor.
Telefon Kültürü Yüzünden En Çok Biz Etkileniyoruz
Bizim toplumda telefonu açtığımızda sessiz kalmak pek alışkın olduğumuz bir davranış değil. Arayan kişi konuşmasa bile birkaç kez “Alo?” diye tekrarlıyoruz, hatta bazen “Buyurun?” diye üste bile çıkıyoruz. Dolandırıcılar da bu refleksi çok iyi biliyor. Bu nedenle Türkiye’de sessiz çağrı yöntemi daha hızlı yayılıyor. Çünkü insanların doğal dürtüsü, karşınızdaki konuşmasa da bir şey söyleme ihtiyacı hissetmek.
Oysa artık bu refleksi terk etmemiz gerekiyor. Telefon sessizse, sizin de sessiz kalmanız en sağlıklısı. Bu alışkanlığı kırmak başlangıçta zor gibi görünse de, dijital dünyanın yeni kuralları bizi buna zorluyor.
Geri Aramak Neden Daha Tehlikeli?
Birçok kişi sessiz bir çağrı aldığında “Kimdi acaba?” diye merak edip numarayı geri arıyor. Aslında asıl tehlike çoğu zaman ikinci adımda ortaya çıkıyor. Çünkü bazı dolandırıcılar uluslararası ücretli hatlar üzerinden çağrı alıyor. Siz geri aradığınız anda saniyeler içinde yüksek tarifeli bir hatta yönlendirilebiliyorsunuz. Bu yöntem özellikle yurt dışı kodlu numaralarda sıkça görülüyor.
Sessiz bir çağrı geldiyse en sağlıklı davranış sadece kapatmak ve unutmak. Geri aramak, kim olduğunu anlamaya çalışmak veya mesaj atmak gereksiz bir risk yaratıyor. Teknoloji, merakımızdan çok daha hızlı çalışıyor.
Devlet ve Kurumlar Bu Konuda Ne Yapmalı?
Bu tür dolandırıcılık teknikleri artık bireysel önlemlerle tamamen çözülebilecek seviyede değil. Özellikle yapay zekâ ile ses klonlama yöntemleri karşısında daha ciddi ve kurumsal adımlar gerekiyor. BTK’nın operatörlerle birlikte şüpheli aramaları filtreleme konusunda daha gelişmiş sistemler kurması şart. Bankalar ses doğrulamayı tek başına bir güvenlik aracı olarak kullanmamalı. Çünkü ses, artık tek başına güvenilir bir veri olmaktan çıktı.
Kamu kurumlarının toplumu bilgilendirmesi, medyada doğru uyarıların yaygınlaştırılması ve vatandaşların bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Siber güvenlik eğitimleri artık sadece bankacılar için değil, günlük telefon kullanan herkes için gerekli hale geldi.
Vatandaşın Alabileceği Küçük Ama Etkili Önlemler
Her ne kadar kurumlar sorumluluk taşısa da, bireysel olarak yapabileceklerimiz de var. Bilinmeyen numaraları açarken temkinli olmak, özellikle sessiz aramalarda hiç konuşmadan telefonu kapatmak en önemli adım. Aramayı yapan numarayı WhatsApp üzerinden kontrol etmek de işe yarayabiliyor. Profil fotoğrafı, hesap geçmişi yoksa numara büyük ihtimalle sahte bir hat üzerinden geliyor olabilir.
Bir diğer önemli nokta ise yaşlıların ve telefon kullanımı konusunda daha az tecrübeli kişilerin bilgilendirilmesi. Çünkü dolandırıcıların en kolay hedef aldığı kesim genellikle bu grup oluyor. Onlara “Alo deme, önce karşıdan ses gelsin” kuralını öğretmek bile büyük bir fark yaratabilir.
Son Söz: Kendi Sessizliğimiz Artık En Güçlü Kalkanımız
Telefon çaldığında hepimiz refleksle konuşmaya alışığız. Fakat çağ değişti, tehditler gelişti ve sesimiz bile bir güvenlik meselesine dönüştü. Bugün sessiz bir çağrı aldığınızda vereceğiniz en doğru tepki, sizin de sessiz kalmanız. Çünkü sessizlik artık bir tehdit olduğu kadar aynı zamanda bir savunma aracı.
Tek bir kelimeyle başlayan bir tuzak, bir anda kimliğinize uzanan bir saldırıya dönüşebilir. Bu yüzden telefonla iletişimde her zamankinden daha dikkatli, daha kontrollü ve daha bilinçli olmak zorundayız.
Bu çağda sesimizi korumak, aslında hayatımızı korumaktır.