Trabzon Kültür Yolu lezzet haritası

Abone Ol

Konserlerden sergilere, söyleşilerden lezzet duraklarına uzanan Trabzon Kültür Yolu Festivali; şehri sadece gezilecek değil, yaşanacak bir kente dönüştürüyor. Sanatla, müzikle ve mutfakla harmanlanan bu dokuz günlük yolculuk, kentin ritmini yakalamak isteyen herkesi çok memnun etti diyebilirim.

Trabzon, yüzyılların birikimini taşıyan sokakları, denize yaslanmış silueti, kendine has kültürü ve lezzetli gastronomisiyle bu yaz bir kez daha sesini duyurmaya çalıştı.

İki gün boyunca kentte izini sürdüğüm Kültür Yolu lezzet durakları bence çok isabetli seçilmiş. Trabzon peynirlisinden, Akçaabat köftesine, Trabzon dönerinden, balığına, pilavına, haşlamasına ve karalahana çorbasına kadar yerel tüm lezzetleri festival kapsamında tatmak mümkün oldu.

Gelin, bu lezzet noktalarına beraber bakalım isterseniz...

Terminal Pide

Trabzon Peynirlisi, Açık Kıymalı Pide

Trabzon’un fırın kokulu hikâyelerinden biri de Terminal Pide. Değirmendere’den Yomra’ya uzanan bu emek serüveninde, taş fırınlarda yoğrulan hayat, pidenin hamuruyla özdeşleşmiş. Abdulkadir Bektaş ve kardeşlerinin kurduğu marka; Trabzon Peynirlisi ve Açık Kıymalı pidesiyle hem yerliyi hem gezgini aynı sofrada buluşturuyor. Gelenekle yeniliği harmanlayan bu adres, artık sadece bir pideci değil, şehrin belleğine kazınmış bir lezzet durağı. Mekanın yanındaki uçak restoran da çok havalı.

Bordo Mavi Balık

Balık Buğulamalar, Reyhan Şerbeti

Seyyar bir tezgâhtan başlayan yolculuk, Erşan Yılmaz’ın ellerinde 2010’da bir restorana, ardından uluslararası bir markaya dönüşüyor. Bordo Mavi Balık, Karadeniz’in balığını ustalıkla yorumlarken, sadeliği ve kaliteyi önceliyor. Yerel pişirme tekniklerine sadık kalan mutfağı, Dubai’de açtığı restoranla Michelin ödülüyle onurlandırılıyor. Balığın en tazesini, en doğal haliyle sunan bu adres; yalnız Trabzon’un değil, Türkiye’nin denizden yükselen güçlü seslerinden biri artık.

Kral Lokantası

Trabzon et döneri

Yusuf Turhal’ın kurucusu olduğu Kral Lokantası, sanayinin kalbinde, dumanı tüten bir dönerin hikâyesiyle başlar. 1987’den bu yana Trabzon’un yerli etiyle, kendine özgü marinasyonuyla pişen döner; burayı sadece doyurmaz, anlatır. Rekabetin tam ortasında, büyümektense çizgisini korumayı seçmiş bir lezzet ustalığıdır buradaki ısrar. Sade, dürüst, özünden kopmadan ilerleyen bir lokanta... Kral Lokantası, Trabzon’un dönerle kurduğu bağın sessiz ama güçlü sesi.

Dam Balık

Balık Çıtlama, Kaygana

Limanı gören bir tezgâhın ardında başlayan Dam Balık, Enver Serdar’ın yıllar önce Çanakkale’de zihnine düşen bir fikirle kuruluyor. Balıkçılıkla geçen ömrünü denizden sofraya taşıyan Serdar, artık ağ yerine tabakla meşgul. Akşamları ailelerin ağırlandığı, alkol servisinin yapılmadığı bu sade mekânda, balığın tazeliği ve fiyatın makulü esas alınır. Her tabak, Karadeniz’in tuzunu, emeğini ve dürüstlüğünü taşır. Dam Balık, Trabzon’da denizle kurulan saygılı bir sofranın adıdır.

İzzet Baba

Haşlama

Odun ateşinde, kuzinenin sabrıyla pişen bir yemeğin adıdır İzzet Baba. İzzet Aydın’ın yıllar içinde ete kattığı sır, ne baharatta ne teknikte gizlidir; temizlikte ve sevgide saklıdır. Önce kuzu etiyle başlamış, şimdi dana etiyle sürdürüyor yolunu. Yağsız, kemikli, uzun uzun pişen bu yemek, suyuyla bile şifa diye içiliyor. Oğulları artık kendi yolunu çizmiş, ama mutfaktaki o ağır tencerenin kokusunda hâlâ İzzet Baba’nın emeği tüter. Bu sofra, Karadeniz’in içtenliğini taşır.

Berweuli Ala Carte

Tomara, Berweuli Köfte

Tarihi bir taş binada, tariflerle örülü bir hayal kurdu Eşref Keskin: Berweuli Ala Carte. Çocukluğundan bu yana mutfağa duyduğu tutkuyu, Trabzon’un yerel lezzetleriyle harmanladı. Kendi elleriyle oluşturduğu Berweuli Köfte, bu emeğin simgesi. Her tabakta geçmişi, özgünlüğü ve Trabzon’a duyduğu sevgiyi sunuyor. Yerelden evrensele bir lezzet hikâyesi yazmak istiyor. Hedefi büyük: Bir gün bu topraklardan bir Michelin yıldızı çıkarmak. Ve belki de o yıldız, Berweuli’nin mutfağının sıcaklığında parlayacak.

Beton Helva

Tahin Helvası, Şira

1953’te Mustafa Özbak’ın kurduğu Beton Helva, bugün kızlarının eliyle geçmişin lezzetini geleceğe taşıyor. Katkısız, el yapımı ve tahini bol bu helvalar; irmikli, kakaolu ya da klasik fark etmeksizin özünü koruyor. Yaklaşık yüzde 70 tahin oranıyla Trabzon’un en saf tatlarından biri olan Beton Helva, sadece ağızda değil, bellekte de iz bırakıyor. Şehrin marketlerinden yurt dışına uzanan bu tatlı serüven, emeğin ve geleneğin taş gibi sağlam mirası.

Tirzık Mangal Evi

Sebzeli Kaşarlı Köfte

Şehirden bir adım uzak, etin tam kalbindedir Tirzık Mangal Evi. Kadir Ergül’ün babasından devraldığı ustalık, yumuşak etle, kasap ve sebzeli kaşarlı köftesiyle ete yansır. Soğuksu’nun serinliğinde, açık havada, manzaraya karşı kurulan sofralar sessizliğin ve lezzetin orta yerinde açılır. Servisteki titizlik, çocuk sesleriyle dolan oyun bahçeleriyle tamamlanır. Trabzon’un geleneksel mimarisiyle inşa edilen bu durak, artık sadece bir mangal yeri değil; hafızaya kazınan bir lezzet molasıdır.

Kalkanoğlu Pilavcısı

Pilav, Komposto

1856’dan bugüne uzanan Kalkanoğlu Pilavcısı, Trabzon’un Moloz semtinde zamanı kaşıkla servis ediyor. Her tabak, Osmanlı’dan yadigâr bir disiplinle, gramı gramına tartılarak geliyor sofraya. Kavurma ya da kuru fasulye eşliğinde sunulan tereyağlı pilav, sadece doyurmaz; geçmişi hatırlatır. Dördüncü kuşak Taner Kalkanoğlu ve oğullarıyla sürdürülen bu lezzet mirası, bir lokantadan öte, Trabzon’un hafızasında kayda geçmiş sade bir bayrak yarışıdır.

Körfez Metin

Akçaabat Köfte, Piyazlı Salata

1974’te atılan ilk kıvılcım, bugün Berkay Bey’in ellerinde nesilden nesile yanan bir mangala dönüşmüş durumda. Dedesinden kalan köfte ustalığı, et, tavuk ve balıkla zenginleşmiş; 2018’den bu yana şimdiki yerinde Trabzon’un damak belleğine hizmet ediyor. Körfez Metin, yaz aylarında turist otobüslerinin uğrak noktası, kışın ise müdavimlerin sadık adresi. Lezzetle istikrarı buluşturan bu sofralar, Trabzon’da kalıcı bir tat bırakıyor.

Şahbazoğlu Faroz Köfte

Karalahana Çorbası

1954’ten bu yana Faroz’un sahilinde köftenin, balığın ve karalahananın en saf halini sunuyor Şahbazoğlu. Hacı Ahmet Şahbazoğlu’nun kurduğu bu köklü lokanta, Mehmet Şahbazoğlu yönetiminde ve bugün mutfakta Gülşen Şef’in özenli ellerinde gelenekle tazeliği harmanlıyor. Özellikle karalahana çorbası, sıcak bir anı gibi içe işliyor. Yerli misafirler için bir alışkanlık, yabancılar içinse tanıdık bir sürpriz olan bu mekân, Trabzon’un lezzet hafızasında sessiz ama kalıcı bir yer tutuyor.

Rüştü’nün Fırını

Vakfıkebir Ekmeği

1920’den bu yana aynı kıvam, aynı maya… Rüştü’nün Fırını, Trabzon’un taş sokaklarına sinmiş bir kokudur artık. Her sabah saat beşte Usta’nın elleriyle pişen ekmekler, kıymalıdan peynirliye uzanan pideler, tereyağının sıcak yüzüyle tamamlanır. Dört kuşaktır süren bu hikâye, yalnız doyurmaz; hatırlatır, yaşatır. Avrupa’dan gelenler dahi ekmeğini buradan alıp gider. Rüştü’nün Fırını, Trabzon’da zamanın tadıdır; çıtır kabuğunda hafıza, içi yumuşacık bir gelenek.