Tüketici sağlığını nasıl koruyacağız?

Abone Ol

Sağlıklı beslenme ülkenin geleceğini direkt ilgilendiren bir konu. Böylesine önemli bir konuda tüketici sağlığını nasıl güvence altına alabiliriz? Halk sağlığının korunmasında gıda güvenliğinin önemi nedir?

Bu konuya bir göz atalım isterseniz…

Gıda güvenliği, 5179 sayılı Gıda Kanunu’nda, Gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütününü ifade etmektedir” şeklinde tarif ediliyor.

Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün Uzmanlar Komisyonu ise gıda güvenliğini, “Sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, muhafaza, taşıma ve dağıtım aşamalarında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması” olarak tanımlıyor.

Gıda ve tarım kaynaklarının adil olmayan bir şekilde paylaşımı, dünya nüfusunun artmasıyla birlikte insanların sürekli belirli coğrafyalara yönlendirilmesi, gelişen teknolojiye bağlı yaşanan aşırı çevre kirliliği, eğitim yetersizliği, ekonomik güçsüzlük ve satın alma imkânlarının gittikçe kısıtlanması beslenme sorunlarını derinleştiriyor ve güvenli gıda teminini zorlaştırıyor.

Tüm dünyada insanların yaşamak, fiziksel ve zihinsel gelişimlerini sağlamak için yeterli gıdaya ulaşmaları ve gıdaların sağlık yönünden güvenli olması ‘devredilemez ve ertelenemez temel insan hakkı’ olarak kabul görmekte.

Ülkemizde de tüketici sağlığının korunması anayasal hak olarak teminat altına alınmış. Bu sebeple anayasal bir hak olarak teminat altına alınan tüketici sağlığının korunması için, Avrupa Birliği’nin insan sağlığı merkezli bir veri tabanına dayalı olarak uyguladığı normların, ülkemizde de eksiksiz olarak uygulanması gerekmektedir…

Günümüz insanının temel sorunlarından birisi ve belki de en önemlisi, güvenli gıdanın temini ve sağlıklı beslenmeyi başarabilmektir.

Gıdalardaki risk etkenlerine karşı geliştirilen önlemler, başka risklerle yüzleşmemize neden olmakta!

Gıdalarda kalitenin korunması ve dayanıklılığın artırılması bahanesiyle kullanılan katkı maddeleri, koruyucu maddeler, antimikrobiyal maddeler, gıdaların ışınlanması ve tarım ilaçlarının kontrolsüz kullanımı gibi işlemler, gıda güvenliği açısından yeni sorunlar oluşturmakta.

Bunlara ilave olarak bitkisel gelişimi düzenleyiciler olarak da adlandırılan bitkisel hormonlar, özellikle antibiyotik ve hormon kaynaklı veteriner ilaçları, sanayi ve endüstrileşmenin getirisi olarak ağır metaller, çevresel olarak veya ambalaj materyalinden bulaşan-bulaşabilen diğer kimyasal maddeler ve boyar maddeler ile gıda maddelerine yapılan taklit ve tağşişler, sağlıklı beslenme açısından üzerinde dikkatle durulması gereken hususlar...

Son yılların en önemli başlığı olmaya devam eden “genetiği değiştirilmiş organizmalar” (GDO) ayrı bir tehlike olarak karşımızda duruyor.

Bu tehlikeli girişimin insanlığa getirdiği felaketler ortada! Sadece ekonomik gerekçeler ve daha çok kazanç hırsıyla yapılan GDO çalışmaları bitki ve hayvan kaynaklı besinleri kirletmekle kalmadı; insanın geleceğini tehdit eder boyutlara ulaştı.

Hayvansal gıdalar içerdikleri yüksek kaliteli proteinler, vitaminler ve mineraller ile beslenme fizyolojisinde büyük bir öneme sahip. Ancak, GDO katkılı ve güvenli olmayan yem tüketen, sağlıklı olmayan hayvanlardan ve ayrıca olumsuz üretim şartları sonucunda elde edilen gıdalardan insanlara salgın ve paraziter/ölümcül hastalıklar bulaşabilmekte.

Veteriner Hekim Dr. Can Demir’in araştırmalarına göre, gıda kaynaklı enfeksiyon ve zehirlenmelerin oluşum nedenleri ve oranları hayli ilginç!

Buna göre üretim hatası yüzde 23,5, muhafaza hatası yüzde 23,0, hijyen eksikliği yüzde 19,7, enfekte insanlar ile kontak yüzde 19,7, pişirme-ısıtma hatası yüzde 6,2, hatalı çiğ materyal kullanımı yüzde 4,9, paketleme ve nakil hatası ise yüzde 2,5 şeklinde sıralanıyor.

Gıda enfeksiyon ve zehirlenmelerinden kaynaklanan ekonomik kayıplar; iş gücü kaybı, tedavi masrafları, gıda kaybı, gıda ticaretinin küçülmesi ve turizmde gerileme olarak karşımıza çıkmakta!

Gıdalardan kaynaklanan sağlık risklerine karşı dikkatli olmak toplum sağlığını direkt ilgilendiriyor. Tarım ve gıda üretiminde kullanılan ağır metaller, pestisitler, antibiyotikler, gıda katkıları ve aroma vericilere karşı yasalar tüketicinin yanında yer almalı ve sıfır tolerans sistemiyle çalışmalı.

Değilse gıda üretiminde yapılan hileler ve tağşişler engellenemez!

Bu da halk sağlığının tehlike altında olduğunu göstermektedir!