Türk birliği tamam sıra İslam birliğinde

Abone Ol

Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü, hava ve ekonomik piyasalar olarak çok sıcak bir Türkiye’yi geride bırakarak Körfez ülkelerine gitti.

Ziyaret edilen Suudi Arabistan, Katar ve BAE’de gündem tabii ki sıcak havalar değildi. Ortadoğu’nun çok önemli dört ülke liderinin gündemi; kardeşliği pekiştirme, dostluğu güçlendirme ve ticari anlaşmalar yapmaktı.

Kardeşlik ve dostluk anlayışı, “güven” ve “dayanışma” temelleri üzerine inşa edilmeden ticari ilişkilerin gelişmesi mümkün değildir.

Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle “dostluk” ve “kardeşlik” anlayışına sırtını yaslamasına izin vermeyen ülkeler, bu yönde gelişen en ufak pozitif bir havayı da hemen sabote ettiler.

ABD başta olmak üzere Batılı ülkeler, Körfez sermayesini ülkelerine götürürken bu ülkelerdeki “demokrasi” ve “insan hakları” konuları hiç gündeme gelmez. Ancak Türkiye’nin bu yöndeki girişimleri içeriden ve dışarıdan hemen hedef alınır.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de enflasyon konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bu sıkıntılı süreci atlatmanın çok çeşitli yolları var. Bunlardan en önemlisi, ihracatı artırmak ve yabancı ülkelerin Türkiye’ye yatırım yapmalarını sağlamaktır.

Türkiye bu sıcak havada, ekonomi piyasalarının yandığı bir dönemde, enflasyonun dizginlenemediği bir süreçte çözüm için Körfez ülkelerine çıkarma yaptı.

Körfez ülkeleri, 100 yıldır sermayelerini başta ABD olmak üzere Batılı ülkelere götürüyorlar. Batılı ülkelerin zaman zaman, açık baskı ve tehditlerle bu paralara çöktüğünü biliyoruz.

“TÜRKİYE YÜZYILI” BİR SEÇİM SLOGANINDAN ÇOK DAHA FAZLASIDIR

Adeta haraca bağlanan Körfez ülkeleri, “güçlü” bir Türkiye’nin Batı ülkelerinin baskısına karşı yanlarında duracağını görürse dümeni Türkiye’ye kırabilirler. Katar daha önce ABD’nin baskı ve tehditlerine rağmen, hatta darbe girişimine rağmen Türkiye’ye dümeni kırma cesareti gösterdi.

O dönemde ABD’nin baskısıyla Katar’ı tecrit ve hatta tehdit eden Körfez ülkeleri, şimdi Katar ile aynı noktaya geldiler.

Bu gelişmelerden Batı’nın rahatsız olması normal. Ancak Türkiye içinde de Körfez sermayesinin ülkemize gelmesinden rahatsız olan bir kesim var.

“Londra tefecilerinin” ayağına gidenlerin; Körfez sermayesinin Türkiye’ye gelmesinden rahatsız olmasının takdirini milletimize bırakıyorum.

Bu ziyaretler ve yapılan anlaşmaları, İslâm ülkelerinin birliği yolunda atılan çok önemli adımlar olarak görüyorum.

Türkiye, Türk Cumhuriyetleri ile kurduğu ilişkileri, şimdi İslâm ülkeleriyle de kuruyor.

Körfez ülkelerine yapılan bu tarihi çıkarma, İslâm ülkeleri arasında sadece “ekonomik” değil, daha da önemlisi “siyasi birlik” olma yolunda çok mühimdir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “İslam dünyasında yaşanan krizler, Körfez ile yakın istişare ve iş birliğini gerektiriyor.” diyerek ziyaretin ekonomik boyutundan, çok daha büyük hedefleri olduğunu dünyaya ilan etti!

Bu birlikteliğin doğal sonucu olarak ticaret artacak, savunma alanında iş birlikleri gelişecektir. Yapılan onlarca anlaşma bunun meyvesidir.

Siz, “Türkiye Yüzyılı” ifadesini sadece bir seçim sloganı mı zannettiniz?

Siz, yıllardır açık açık Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı yapan Alman Der Spigel Dergisi’nin; “Türkiye ile AB küresel güç olabilir” analizi yapmasını, “basit” bir “u” dönüşü olarak mı görüyorsunuz?

Türkiye “büyük” oynuyor ve Batı bunun farkında. Peki ya siz?