Bir zamanların ÖSYM Başkanı Ömer Demir, Esenboğa e-Sınav Merkezi’nde tam kapasite olan 5 bin kişiye sınav yaptıklarında, Guinness Rekorlar Kitabı’na müracaat edeceklerini açıklamıştı. Bilemiyorum bu müracaat yapıldı mı?
Farkında değiliz belki ama, Türkiye’ye ikinci bir ad verilse idi herhalde bu ad “sınavlar ülkesi” olurdu. Eğitime sınavların böylesine hakim olduğu başka bir ülkenin bulunduğunu zannetmiyorum.
Bakın eğitim haberlerine! Merkezi sınav haberlerinden başka bir şey göremezsiniz. Liselere girişte LGS, Üniversiteye girişte YKS ve TYT, üniversite öğrencilerimiz ve mezunlarımız için ALES, YDS, TUS, Memuriyete giriş için KPSS .. vs. Başımız her sıkıştığında adı alfabe çorbasını andıran yeni bir tür sınav icat ediyoruz
Önceki yazımızda teste dayalı mevcut merkezi sınavların eğitimin içini nasıl boşalttığını anlatmıştık. Merkezi sınavların “belirleyici” olduğu şu ortamda hangi reformları yaparsanız yapın hayata geçmesinin zor olacağını ifade etmiştik.
Yeni Bakanımız Ziya Selçuk’un Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı dönemlerinde (2003-2006) öncü olduğu bir reform hareketi vardı. Büyük bir heyecan ve dalgalanma meydana gelmişti. “Yapılandırmacı Müfredat” adlı yeni yapılanmaya büyük emek ve çaba verilmişti. Bu çabanın hayata geçirilememesinin ve yarı yolda kalmasının en önemli sebebinin merkezi sınavlar olduğu kanaatımı o zamanki yazılarımda da ifade etmiştim.
Amaç öncelikle eğitimi merkezi sınavların altında ezilmesinden kurtarmak olduğuna göre, yetkililer ve uzmanlar geniş istişareleri ile en iyi ölçme ve değerlendirme sistemi oluşturacaklardır. Amaç, ölçme değerlendirme sisteminin, becerileri ve meziyetleri, analitik düşünceyi, yorumlama gücünü ve üretkenliği değerlendiren konuma yükseltilmesidir.
İlk iş olarak, geniş katılımlı istişarelerle lise mezununda olması gereken bilgi ve beceriler ortaya konulacaktır. Yani lise eğitimini misyonsuzluktan/amaçsızlıktan kurtaracağız.
Çözümün birkaç boyutu ve yolu olduğuna göre öncelikle ÖSYM sistemi gibi kökleşmiş kurumların da işin içinde yer aldığı daha basit modeller üzerinde duralım. Mevcut sistemi, becerileri de değerlendiren konuma çıkararak ıslah etmenin yollarını araştıralım.
Orta okul ve liseler için eskiden olduğu gibi bitirme -olgunluk sınavları yeniden ihdas edilmelidir.
Eğitim problemini büyük ölçüde halletmiş, merkezi sınav derdi olmayan bir çok ülkede bir uygulama var. Her yıl yapılan bir tür genel kültür, bilgi düzeyini ölçen sınavlar yanında düşünme ve anlatma becerisini ölçen “bakalorya” türü sınavlar yapılmaktadır. Bu geçmişte bir ölçüde “bitirme sınavı” olarak bizde de vardı. Bu sınavlar, ihtiyaçlara uygun şekilde düzenlenerek tekrar hayata geçirilmelidir.
Sınavlar (ucu açık sorularla) tüm ülke düzeyinde aynı kalite ve seviyede (yazılı ve sözlü türde) sürdürülebilir. Sorular yine merkezi sistemle hazırlanabilir.
Dünyanın çoğu ülkesinde uygulanan bu metodun “biz yapamayız efendim, şöyle olur böyle olur” diyenlerin ya Dünyadan haberi yoktur yada ölçme değerlendirme gerçeklerinden…
ÖSYM ve il ve ilçelerde Milli Eğitim yetkililerimiz ve okullarımız, üniversitelerimiz bu sınavları yapacak tecrübeye sahip. Bu uygulama liselerin eğitim profili ve kalitesini de ortaya çıkaracaktır. Bölgeler arası farklılıklar görülünce kalite yarışması için rekabet ortaya çıkacaktır. Sonuç olarak, “Bitirme sınavları” şimdi içi boşalan liselerin de meslek liselerinin de kendi misyonuna dönmesine yardımcı olacaktır.
Bir kere, merkezi sınavlarda matematik, fen ve sosyal dersler yer almayacaktır. Öyle olunca Fen ve Sosyal dersler için üniversiteye girişte “bitirme sınavı” notları esas (baraj) halini alacaktır. Örneğin bu derslerden bitirme derecesi “pekiyi” derece göstermeyenler belli bölüm ve fakültelere giremeyecektir.
Merkezi Sınavların fen ve sosyal alanlardan çekilmelerini söylüyoruz. Merkezi sınavlar sadece entelektüel yetenek ve kültür alanlarından, mesleki alanlardan ibaret kalmalı. Mesela genel sağlık bilgileri yanında güncel dünya ve ülke olayları ile ilgili sorular da yer alabilir. Bunların yanında bilgisayar okur yazarlığı, yabancı dil seviyesi ölçülebilir. Liseleri aynı zamanda mesleki becerileri kazandıracak düzeye çıkarmanın yolu açılacaktır böylece. Bu konudaki ayrıntıyı sonraki yazılarıma bırakıyorum.
Amaç beceri, yetenek ve tecrübeleri ölçmek ve değerlendirmek olunca ölçme değerlendirme yetkilileri ve uzmanları geniş istişareleri ile en iyi sistemi oluşturacaklardır.
Üniversitelerde ilk yıl öğrencinin kaydolduğu bölümü ve üniversite hayatını tanıma yılıdır. İlk yıl öğrenciye istediği başka bölümlere geçebilme imkanı tanınmalıdır.
Üniversiteler (Fakülte ve bölümler) kendilerinin koyacağı ek standart ve ölçütler içinde [yada başka sınav(lar)] öğrencilerini kendileri seçebilmelidir. Bu durum öğrencinin aynı zamanda lise döneminde kendi yeteneklerine uygun bölümlere ve branşlara yönelmelerini (o alanda güçlenmesini) sağlayacaktır.
Yarın kaliteyi değerlendiren “akretitasyon sistemi” ile konuya devam edeceğiz.
Türkiye’yi Sınavlar Ülkesi Olmaktan Kurtarmak (III)