Uzay

Abone Ol

Ketçap, yorgan, asansör, kadına dayak, uzay mekiği…

Son on günün, en kesif algı materyalleri bu kelimeler.

Birilerine gün doğdu!

Hadi onlara müjdeler olsun!

Sebep olanlar da sağ olsun.

Dikkat ettiyseniz…

O malum profesörün, ramazan programında “namaz kılmayanlar hayvandır” dediği gibi gelişiyor her bir olay.

Bazı kimseler, fetva vereceğim diye, öyle uç konulara dalıyorlar ki, taşı kuyudan çıkarması imkânsız hale geliyor.

Ve maalesef, dini bütün insanlar da zan altında kalıyor.

Mesela “ketçap, şehvet artırıyor”.

Bu ne yahu?

Ne ketçabı, ne şehveti?

Hangi dünyada yaşıyorsun be adam?

Sübliminal mesajlara atıfta bulunuluyor diyeceğim, alakası yok!

Yok, yorgan orgazmı artırıyormuş da yok, asansöre kadın ve erkek yalnız binerse halvet olurmuş da, bilmem ne.

Tamam, asansöre prensip olarak yabancı erkekle yabancı kadının binmesi, münasip görülmez, çok acil bir durum olmadıkça.

Ama bunu, kesin bir dille gayriahlaki sonuca bağlamak, insanların namus algısına iftiradır.

Takvimde başka bir gün yokmuş gibi 8 Mart kadınlar gününde, aynı vaizin beş yıl önce “kadınları dövebilirsiniz ama dayak atmadan dövebilirsiniz” ayarındaki fetvasını, medyaya servis eden güruh zihniyetin eline, neden koz veriliyor?

İşte bunu anlamış değilim!

Ne demek, “kadın dövülebilir?”

Tüm dünya bu konuda kızıla kalkmışken, böyle bir fetvanın zamanı ve yeri mi?

Cehaletten kırıldığımız şu günlerde böyle bir fetva, imam-cemaat ilişkisi doğurmaz mı?

Sen “okşa” dersin, millet şamarlar.

Fetvayı veren, bunu akıl edemedi mi, çok merak ediyorum!

İslamiyet’te hiçbir canlıya zarar verilemez!

Kaldı ki insan…

Bu, Allah’ın kesinlikle haram kıldığı bir davranıştır.

Bir tanesi daha vardı hatırlayın, sakalsız erkekleri bayanlara benzeten.

Ne alakaysa.

İşi gereği sakal tıraşı olmak zorunda kalan erkeklere karşı, ne kötü ithamdır bu?

İslam’a zarar veren hep böyle kıldan tüyden meseleler değil de, nedir yahu?

Müslümanları nasıl da küçük düşürüyor, nasıl da kepaze ediyor, nasıl servis ediyorlar görüyorsunuz, değil mi?

Hâlbuki İslam, münevver şahsiyet olmamızı, okumamızı, fikren gelişmemizi, olaylara geniş perspektiften bakmamızı emreden bir dindir.

Her hâlükârda bir Müslüman sanatla da ilgilenmeli, bilimle de…

Sabahattin Ali de okumalı, Necip Fazıl da…

Klasik müzikten de anlamalı, sofi müzikten de…

Asıl işimizin yanında, bunlarla da iştigal olmazsak eğer birileri yapar, biz seyrederiz.

Birileri, ahlakımızı köreltecek bir yığın meta üretirken biz,  onları tüketir ve üstüne sömürge, köle oluveririz maazallah.

Oyuncak gibi oynarlar bizimle, ruhumuz duymaz.

Bazı saçmalık ve iğrençlikleri kanıksamaya başlarız.

Ama gelin, görün ki…

Kime anlatıyorum ben?

“Bizim hocamız, 1986’daki uzay mekiğini dualarıyla düşürdü”  dedi geçen gün bir tanesi.

Aman Allah’ım!

Ne alaka uzay mekiğini düşürmek?

Hayır, yani sen, ne ara uçurmayı öğrendin de o mekiği, ne ara düşürmeyi başardın?

Be mübarek!

Böyle bir fetvayı Mustafa Topaloğlu vermiş olsa, “ hadi eyvallah” diyeceğim ama…

Elin Amerikalısı inovasyon, AR-GE, teknoloji ve bilime bütçe ayırırken sen, nelerle uğraşıyorsun be birader!

Madem o mekiği düşürmeyi başardın, tekrar toplamayı, uçurmayı da başar!

Öyle ya!

Onu yapan, bunu da rahatlıkla yapabilir.

Tıpkı Firavun ’un “ben tanrıyım, istediğime hayat verir, istediğimi öldürürüm” dediğinde Hz. Musa’nın, “öldürdüğün gibi tekrar diriltir misin” sualine benzer bir argüman oldu bu.

Hem, aya sen git!

Bir Müslüman olarak, aya gitmek haram değil neticede, değil mi?

Uzay bilimleriyle ilgilenmek de haram değil.

Kaldı ki Osmanlı döneminde, medrese öğrencilerine gökbilim eğitimleri verilirdi.

Evet.

Okulun bahçesinde dikdörtgen bir havuz bulunur, içerisinde besberrak bir su, üzerine de gökyüzünün yansıması sağlanır ve ders anlatılırdı.

Ama şimdiki kafa yapısına gelince, düşünmeden edemiyor insan; hangi çağda yaşıyoruz?

Nerede Osmanlı’nın aydınlanma çağı, nerede bugünün ortaçağ karanlığı…

Bazıları din algısını nerelere, nelere indirgiyorlar, görüyor musunuz?

Uzay mekiği ha?

Aslında, uzaya muzaya gitmemize gerek yok!

Hakikaten.

Niye mi?

Zaten şeyh uçmaz, müritler uçurur!