Uzlaşmazlık, tehdit ve şantajın bedeli…

Abone Ol

Seçim sonuçları tartışılamamaya devam ediyor.

Evet, yanlış okumadınız, tartışılamamaya…

Zira AK Parti açısından ortada tartışmaya mahal bırakmayacak denli kesin, ezici ve net bir zafer var.

Diğer partiler açısından da böyle.

Sözgelimi CHP,

Ne uzuyor ne kısalıyor.

Siyaset gibi hayli dinamik bir olgu için şaşırtıcı derecede statik bir görüntü sergiliyor bu parti.

Nasıl denir, bir tür ‘bitkisel hayat’ gibi bir şey.

Kimse, CHP’nin neden “ne uzadığını, ne kısaldığını” tartış(a)mıyor.

MHP ve HDP’nin mağlubiyetleri de tartışılmıyor mesela.

Bu partiler açısından da ortada kesin ve net bir olumsuzluk söz konusu.

AK Parti’nin seçim başarısını önümüzdeki günlerde tafsilatıyla ele almayı düşündüğümüz için şimdilik MHP ve HDP üzerine bir değerlendirme yapalım.

Birbirinin zıddı gibi görünen iki parti.

Ama hakkını yemeden, MHP’nin toplumsal barış konusunda HDP ile kıyaslanmayacak derecede makul ve müspet olduğunu hasseten belirtmemiz lazım.

Çünkü HDP, hiçbir tevile mahal bırakmaksızın sırtını PKK’ya yasladığını alenen beyan etmiş, bu yönüyle de terör örgütünün siyasal uzantısı olduğunu deklare etmiş bir parti.

Bu yüzden, 1 Kasım’da yaşadığı hüsranının asıl sebebinin bu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Toplumun, “bu mesele siyasi arenada halledilsin” yaklaşımıyla kredi açtığı mezkur parti, 7 Haziran’da aldığı emanet oyları, sanki tamamen kendi malıymış gibi yansıtarak birinci hatayı yaptı ve bugünkü sonucu hazırlayan ilk adımı attı.

Sonrasındaki yanlışları, kibirli ve şımarık bir dil eşliğinde terörü bir tehdit ve şantaj aracı gibi kullanmasıydı.

Bölge halkı, kandırıldığını kısa sürede anladı ve ayağına kadar gelen bu fırsatı kaçırmayarak, hak ettiği dersi verdi HDP’ye.

Yalnız bu arada seçmen, kantarın topuzunu gayet iyi ayarlayarak, son bir şans daha tanıdı bu partiye. Eğer HDP, önümüzdeki süreçte, şiddet ve gerilim dilinden vazgeçip sahici manada uzlaşmacı ve barıştan yana bir tavır takınmaz ise, kısa süre içerisinde bu rakamın çok daha gerisine düşecektir.

Tam bu noktada, Kürt halkının, HDP’nin kendisini temsil iddiasının yalan ve 7 Haziran seçim sonucunun konjonktürel bir destek olduğunu, bu seçimde yaptığı tercihle açıkça ortaya koyduğunu belirtmeden geçmeyelim.

MHP’ye gelince…

7 Haziran sonrası Türkiye’nin vardığı noktada MHP, sorunların halli için parmağını bile kıpırdatmayacağını gösteren bir tavır takınınca, bu partiye oy veren seçmen, ülkenin ve milletin yanında saf tutma kararı aldı.

Esasen bu doğal bir refleksin ta kendisiydi zira MHP’ye oy veren kitle, ülke menfaatlerini her şeyin önünde tutan bir anlayışa sahiptir ve anılan süreçte oy verdiği partinin bu hassasiyetten uzak durduğunu aynel yakin müşahede ettiğinden, durumdan vazife çıkarmasını bildi.

Sonuç olarak, MHP ve HDP kendilerine oy veren vatandaşlarının beklentilerinin tam tersi bir noktada durmakta ısrar ettikleri için kenara alındılar.

Bu neticenin, onlar açısından kötü ve fakat ülke açısından gayet iyi bir gelişme olduğunu söylersek bize kızarlar mı dersiniz?