Vakarlı bir duruş

Abone Ol

Vakarlı bir duruş sergilemek, insana en çok yakışan, onu yücelten bir tavırdır.

İnsanların mizacından, karakterinden veya diğer özelliklerinden bağımsız olarak bu durum böyle olmalıdır.

Vakar, insanın iç dünyasının dışa vuran asil bir yansımadır; duruşda, bakışda ve sözde kendisini gösterir.

Şakacı bir mizaca sahip olabilir, hayatı neşe ile karşılıyor olabilirsiniz.

Ancak bir kaza yaşamışsanız, bir depreme şahit olmuşsanız yahut bir ölümün gölgesinde kalmışsanız, bir zulme tanık olmuşsanız bunu anlatırken şakacı, güler ve sevinir bir hal ile anlatamazsınız.

Böylesi bir pervasızlık, o anı ve insanlığın ortak acılarını hafife aldığınızile eşdeğer tutulur ve nefrete dönüşür.

Eğer böyle yapıyorsanız, yani acılar karşısında dahi ciddiyetinizi koruyamıyorsanız, insanların sizin hakkınızda doğru bir şekilde düşünememesini de sineye çekeceksiniz.

İnsan, başkasının derdine saygı duyduğu, acıları paylaştığı ölçüde insanlaşır.

Vakar, sadece kişisel bir erdem değil; toplumsal bir ahlakın da temelidir.

Toplumda yaşanan her türlü acı karşısında gösterilen vakar hem ölenlere hem de hayatta kalanlara duyulan saygının ifadesidir.

Bu, insanın kendi onurunu da koruma biçimidir.

Vakarın yitirildiği yerde, saygı da merhamet de kaybolur gider.

İnsan fıtratına aykırı bu durum, beraberinde bir boşluk ve yozlaşma getirir.

Hayatın inişli çıkışlı demlerinde, acıların ve sevinçlerin bir arada yaşandığı bu fani dünyada, duruşumuzla, tavrımızla, hal ve hareketlerimizle bir anlam taşımalıyız.

Yoksa rüzgârda savrulan yapraklar gibi savrulur, kendi içimizde dahi bir kıymetimiz kalmaz.

İnsan, sadece gülmekle değil, yeri geldiğinde acıyı hissetmek ve vakarla taşımakla insandır.

Bir felaketin ardından, bir zulmün gölgesinde, gülerek anlatılan hatıralar insanın kendi ruhunu da hafifletmez, bilakis ağırlaştırır.

Ciddiyet, yas tutmak değildir sadece; bazen sessizce susmak, bazen gülmemeyi seçmektir.

Vakar, sözün ağırlığını bilmek, her kelimenin nerede ve nasıl yankılanacağını, hatta bırakın kelimeyi yüzünüzde taşıdığınız bir ifadenin dahi nasıl algılanacağını hesap etmektir.

Toplumun vicdanı, bu farkındalığı diri tutmakla mümkündür.

Vakar, duyguların dengesi ince bir çizgidir.

Bu çizgiyi kaybettiğimizde, ne söylediğimizin, nasıl göründüğümüzün, kim olduğumuzun da bir önemi kalmaz.

O yüzden, insanın neşesi de, hüznü de ölçülü olmalıdır.

Vakar, kalbin terbiyesidir; insanı insan yapan, insana yakışanı hatırlatan içsel bir mihenk taşıdır.

Vakarla yaşamak, sessiz bir saygının, derin bir bilincin adıdır.