Yalan haber yahut kaos stratejisi

Abone Ol

Türkiye’de uzun bir süreden beridir özellikle hükumet karşıtı, daha doğru bir ifadeyle Erdoğan düşmanı kesimlerce sistematik olarak ‘yalan haber’ stratejisi uygulanmakta…

 *

Evet, yayılmasına çalışılan yalan haberlere bakınca bunun sıradan bir yıpratma taktiği olmanın ötesinde stratejik bir hamle olduğunu açıkça görebiliyoruz.

Görünen o ki, bu ‘stratejik hamle’ yazılarımda sık sık vurgu yaptığım ‘üst aklın’ denetimi ve gözetiminde yapılmakta zira yayılması istenen yalanların birbirleriyle çok ciddi ilişkisi ve bağlantısı var.

 *

Bahsini ettiğimiz bu strateji, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’e isnat edilen “Büyük Yalan” tekniğinde öngörülen bütün özellikleri taşıyor.

Zaten buna ‘strateji’ dememizin asıl sebebi de bu.

 *

Şöyle diyor Goebbels:

“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar tekrar söylemeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.”

 *

Kendisi de bir faşist olduğu için, Goebbels’ten etkilendiğini düşündüğüm Ümit Özdağ da benzer bir düşünce serdediyor.

Özellikle de Suriyelilerle ilgili aslı astarı olmayan yalan haberleri sık sık dolaşıma sokan Özdağ, yıllar önce insanların, ‘Ay’da doğal gaz olduğuna nasıl inandırılabileceğini’ ballandıra ballandıra anlatırken, bahsini ettiğimiz bu stratejiye dikkat çekiyordu elbette.

Bugün, geçmişte televizyon kanallarında açık açık anlattığı yalan haber yahut dezenformasyon taktiklerini birebir kullanan Özdağ, bu stratejik hamlesiyle ülkeyi açıkça kaosa sürüklemek istediğini de gizlemiyor.

 *

Evet, atılan seri yalanları ve bu yalanlar üzerinden elde edilmek istenen şeyleri iyice etüt ettiğimizde, Goebbels’in bu sözünün gereğinin yerine getirilmeye çalışıldığını net bir şekilde görebilmekteyiz.

 *

Önce bir yalan dizisi oluşturuyorlar.

Sonra bu yalanı topluca dile getirecek kişileri organize ediyorlar ve ardından koro halinde ve senkronize bir şekilde, bombardımana başlıyorlar.

Yalana maruz kalan kişi yahut kurumlar, bu iddialarının aslının olmadığını anlatıncaya kadar tabir caiz ise o yalan, dünyayı dört beş kez dolaşıp planlanan tesiri husule getiriyor.

Yapılan düzeltme yahut tekzip, yalanın yıpratıcı etkisi karşısında doğal olarak çok cılız kalıyor ve organizasyonun unsurları bir sonraki hamle için çok ciddi bir mevzi kazanmış olarak bir sonraki aşamaya geçiyorlar…

 *

Sistematik yalan stratejisi gereği, kısa bir süre sonra aynı yöntem, utanma sıkılma, arlanma, yüz kızarma gibi ahlaki kaygılardan azade, tekrar kaldığı yerden devam ediyor elbette.

Bu, bir strateji olduğu için de bir sonraki aşamaya geçişte hiçbir sıkıntı yaşamadıkları gibi daha da bilenmiş ve ivme kazanmış oluyorlar.

 *

Düşünebiliyor musunuz, son bir yılda, yüzlerce evet yüzlerce yalan dolaşıma sokuldu ve hepsinde de bahsini ettiğim teknik uygulandı.

Bu yalanları sıralamaya kalksak kitap hacminde bir dokümana ulaşacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.

Son örnek, birkaç gün öncesine ait…

Cumhurbaşkanının 10 Muharrem’de bir cemevine yaptığı ziyaret sonrasında yapılan yalan haberlerin tekniğine baktığınızda bunun, sıradan bir medya manipülasyonu olmanın ötesinde tıpkı Ümit Özdağ örneğindeki gibi Türkiye’yi kaosa sürükleme amacı taşındığını rahatlıkla görebilirsiniz.

 *

İşte bu nedenle, yalan haberi ağır bir suç sayacak ve hem parasal hem de hapis cezası getirecek yasal düzenlemeyi dört gözle bekliyoruz…