Dağlıca’da 16 yiğidimizi şehit verdiğimiz hain saldırının ardından bir hain saldırı haberi de dün Iğdır’dan geldi.
Sabah görev yerlerine giderken daha önceden yola yerleştirilen patlayıcının infilak etmesi sonucu 14 polisimiz şehit oldu.
Ülkeninde dört bir yanında evlere ateş düştü ve yüreklerimiz birkez daha dağlandı.
Türkiye, içeriden ve dışarıdan yoğun bir saldırıyla ve ihanet sarmalıyla karşı karşıya.
Kim ne derse desin, bugün yaşananlar komşudaki yangının bize sıçrayan alevleri.
Suriye’deki yangın zamanında söndürülebilseydi ve oyun en başında bozulabilseydi, Allah bilir, bugün bunların hiçbiri olmayacaktı.
Kabul edelim ki, gerekli cesareti gösteremedik ve bu hem içerideki hainlere hem de dışarıdaki düşmanlara cesaret verdi.
Bugün de aynı hatalar tekrarlanıyor.
Suriye’deki kantonlarda terör örgütüne eleman kazandırılıp terörist yetiştirilirken Kandil’e atılan bombalardan birini dahi o kamplara atamıyoruz.
Kandil’deki teröristler ve büyükbaşlar ilk fırsatta İran’a ve Suriye’ye sığınırken o dağları en son teröriste kadar nasıl temizleyeceğiz?
Ülke içinde PKK ve yandaşlarına geniş bir manevra alanı sunulurken biz bu mücadeleyi nasıl kazanacağız?
Bunca asker ve polis şehit etmişken dahi suçlanmayan PKK cinayet işlemekten neden vazgeçsin?
Halkın vergileriyle oluşan bütçeden aldığı payı halka hizmette değil terör örgütüne lojistik hizmet sunmada kullanan belediyeler, örgüte silah ve yiyecek taşıyan milletvekilleri, terörü aklayan basın-yayın organları olduğu müddetçe PKK’nın daha da azması normal değil mi?
Terör örgütüne destek veren medya yerine o medyayı haklı olarak protesto eden milletvekiline tepki gösterme ezikliğiyle nereye kadar yol alabileceğiz?
Birşeylerin yanlış olduğu ve bazı şeylerin yanlış yapıldığı kesin.
DBP’li Cizre Belediye Başkanı Leyla İmret, “Cizre’de Türkiye’ye karşı iç savaş yürütüyoruz” demiş.
Terör örgütü Türkiye’ye açıkça ve topyekün savaş ilan ettiği halde biz hâlâ olayın adını koyabilmiş değiliz.
Savaş veya terör…
Her ikisinde de düşman askerlerinin psikolojik savaş taktiklerine ve özgürce propaganda yapmasına izin verilmez.
Verilirse o savaş veya terörle mücadele kazanılamaz.
PKK’nın onlarca askerimizi ve polisimizi hain saldırılarla şehit ettiği günlerde terör örgütünün sözcüleri İstanbul’da, Ankara’da tehditler savurarak örgüt propagandası yapabiliyor.
Psikolojik savaş taktikleriyle ve yalan haberlerle gündem saptırılıyor ve halkın öfkesi terör örgütü yerine halkın oylarıyla seçilen liderlere yöneltilmeye çalışılıyor.
Seçim kazanmaktan ümidini kesmiş basiretsiz ve kifayetsiz muhalefet liderleri de terör örgütüyle birlikte saf tutmuş halde bu kirli ve kara propagandaya çanak tutuyor.
Uygulanan taktikler nedense Mısır’da askeri darbeye ve Suriye’de Baas rejimine destek veren medyanın taktikleriyle aynı.
Sınırsız yalan ve iftira.
Zerre kadar utanmadan, halkın gözünün içine baka baka aynı yalanları defalarca tekrar ediyorlar.
Tek istedikleri yangın daha da büyüsün.
Gerekli tedbirler zamanında alınmazsa ve caydırıcı adımlar atılmazsa maalesef yangına benzin dökmeye devam edecekler.
Ne demişti Beşşar’ın şebbihaları?
“Ya Beşşar El Esed ya da ülkeyi yakarız.”
Halkın kendilerine yüz vermeyeceğine kanaat getiren Türkiye’deki şebbihalar da aynı mantıkla ülkeyi tümüyle savaş alanına çevirmeye dünden hazır.
Allah fırsat vermesin.