Yapay Zekânın Gölgesinde İnsan Kalmak

Abone Ol

İçinde yaşadığımız çağın en çarpıcı gerçeği, yapay zekânın artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olmasıdır. Akıllı telefonlarımızdan iş yerlerimizdeki yazılımlara, evlerimizde kullandığımız basit cihazlardan devletlerin güvenlik sistemlerine kadar her yerde, yapay zekânın izlerini görmek mümkün. İş yükümüzü hafifletiyor, karar alma süreçlerini hızlandırıyor, zamandan tasarruf ettiriyor. Yani hayatımızı kolaylaştırıyor.

Ancak asıl soru şudur: Bütün bu kolaylıkların içinde, biz insan kalmayı başarabilecek miyiz? Çünkü makineler hızla öğreniyor; hatta kimi zaman bizden daha hızlı hesaplıyor, daha doğru tahminlerde bulunuyor. Ama onlar hiçbir zaman merhamet etmeyi öğrenemeyecek. Bir çocuğun gözyaşını, bir annenin duasını, bir mazlumun sessiz çığlığını algılayacak bir algoritma yoktur.

Bugün toplum olarak en büyük imtihanımız, bu teknolojiyi nasıl kullanacağımızdır. Korkuyla hareket edenler, yapay zekâyı insanın yerini alacak bir tehdit gibi görür. Gafletle yaklaşanlar ise onu kutsallaştırır, insanın önüne koyar. Oysa bize düşen, dengeyi bulmaktır. Teknolojiyi bilinçle kucaklamalı, ama asla insanın yerine koymamalıyız. Çünkü zekâyı yapay üretebiliriz ama vicdanın fabrikası yoktur.

Unutmamalıyız ki insanı insan yapan şey, sadece bilgi değil; kalptir, vicdandır, iradedir. Tarih boyunca nice medeniyetler kuruldu, nice teknolojiler geliştirildi. Ama her birinde belirleyici olan, insanın adalet duygusu, merhameti ve erdemi olmuştur. Eğer bunları kaybedersek, en ileri teknolojiye sahip olsak bile aslında geriye gitmiş oluruz.

Bugün kendimize şu soruyu sormalıyız: Yapay zekâ geliştikçe biz de insanlığımızı geliştirebiliyor muyuz? Eğer cevabımız “hayır” ise, teknolojinin gölgesi bizim aydınlığımızı karartıyor demektir.