Yeni yasama yılının öncelikleri ve siyasi gündemin yeni başlıkları

Abone Ol

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 28. Dönem 4. Yasama Yılı, bu yıl hem içerdiği kritik başlıklar hem de siyasi atmosferiyle dikkat çekici bir dönemin habercisi olarak açıldı. Açılış konuşmaları, dikkat çeken görüntüler ve kulislerdeki hareketlilik; önümüzdeki ayların oldukça yoğun geçeceğini şimdiden gösteriyor.

Yeni yasama yılında öne çıkan başlıkların başında anayasa değişikliği çalışmaları, “Terörsüz Türkiye” gündeminin kurumsallaştırılması ve siyasi partilerdeki iç dengeler yer alıyor. CHP’nin 38. Olağan Kurultayı (bazılarına göre, şaibeli kurultay) ile ilgili alınacak kararlar ve parti içi dengelerde olası değişimler, muhalefet cephesinin seyrini belirleyecek gibi duruyor. -Tabii bu süreç sadece muhalefet cephesini değil tüm Türkiye siyasetine de etkisini göz ardı etmemek gerekir.- Bu sürecin, tutuklu belediye başkanları meselesiyle birleştiğinde muhalefet içinde yeni tartışmaları tetiklemesi muhtemel.

Yeni ve sivil bir anayasa yapılması ile ilgili de ciddi bir çaba var. Bu çabanın karşılık bulmasını bekliyorum. TBMM içinde AK Parti’ye yeni katılımlarla bir şekilde anayasa ile ilgili yeterli oya ulaşılabilir. Ancak TBMM’den geçmiş olsa da ben yine de halk oyuna sunularak halk desteği de alınmak istenecektir.

Diğer yandan dış politikada Gazze meselesi, Meclis’te ve kamuoyunda insani bir duyarlılık başlığı olarak öne çıkıyor. İsrail’in saldırılarına ilişkin uluslararası sessizlik ve Türkiye’nin diplomatik girişimleri, dış politikadaki insani duruşun sınandığı yeni bir dönemi işaret ediyor.

Artık net bir şekilde görülüyor ki dış politikadaki gelişmeler doğrudan iç politikayı da etkiliyor. Aynı zamanda ekonomiyi de etkiliyor.

Uzun zamandır dünyada kıymetli madenlerdeki artış beklenen dünya savaşının da arkasının boş olmadığını gösteriyor.

Geçmiş 1. ve 2. dünya savaşları öncesi ve sonrasındaki finansal hareketliliğe baktıkça bu durumu daha net görebiliyoruz.

Kulislerde bir diğer önemli başlık ise kabine revizyonu beklentisi. Bir süredir bazı bakanlıklarda görev değişikliği ihtimalleri konuşuluyor. Bu beklenti, kimi bürokratlarda “bekle-gör” tutumuna yol açarken, bazı projelerin yavaşlamasına da neden olmuş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda atacağı adımlar hem yürütmenin temposunu hem de ekonomi ve güvenlik politikalarındaki öncelikleri doğrudan etkileyecek.

Yine yasama yılı açılış programında Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın yanında oturan daha önce Erdoğan ile birlikte çalışan Davutoğlu ve Babacan’ın bakışları çok şey anlatıyordu. Davutoğlu, hayranlıkla gülümseyerek bakarken Babacan tabir caizse ‘yan yan’ bakıyordu Sayın Erdoğan’a.

Belki de Davutoğlu “Tek başıma denedim olmadı. Doğru olan senin yolun. Kabul edersen tekrar seninle yol yürümek isterim.” derken Babacan da “O kadar denedim olmadı. Ne yapsam da yoluna taş koysam küreselci ağababalarımın desteğiyle bile yenemedim. Yine deneyeceğim.” bakışı ve duruşu vardı sanki.

Sonuç olarak, yeni yasama yılı sadece teknik bir açılış değil; Türkiye siyasetinde yön arayışının, denge arayışının ve çözüm beklentilerinin yeniden tanımlandığı bir dönemin de başlangıcı. Meclis’in gündemindeki anayasa tartışmaları, kabine revizyonu ve muhalefet içi hesaplaşmalar; ülkenin siyasi rotasını önümüzdeki yılın ilk aylarında büyük ölçüde şekillendirecektir.