Yeşilin altındaki şehir: İslamabad

Abone Ol

Dünyada çok sayıda ülkenin başkentini gördüm. Genellikle başkentler soğuk, mesafeli ve resmi karaktere sahipler. Tarihi ve kültürel değerler nispeten soğukluğu kırsa da bir başkentin esas duruşunu bozamaz. Bir başkent her zaman diğer şehirlerden farklı üstenci bir dille “Ben varım” der.

Kardeş ülke Pakistan'ın başkenti bir plan dahilinde Karaçi’den İslamabad’a 14 Ağustos 1967’de taşınmış. Karaçi, ülkenin güneyinde bir liman ve ticaret şehri olarak önemini koruyor. İslamabad ise etrafı Himalaya Dağ silsilesinin eteklerinde düz bir ovaya kurulmuş. Her yer yemyeşil, bu sebeple şehri görmek imkânsız. Pakistanlı dostlara İslamabad hakkında yazı yazacağımı ve adını “Yeşiller altında İslamabad” koyacağımı söyleyip tepkilerini ölçmek istedim. Hepsi isabetli olacağını vurguladılar.

Pakistan, yaklaşık Türkiye kadar bir coğrafyaya sahipken nüfus olarak ülkemizin 3 katı, 240 milyon insanın yaşadığı bir ülke... Başkent İslamabad düzenli altyapısı ve 1 milyon dolayında nüfusuyla sakin bir şehir görünümünde.

Pakistanlılar esmer, orta boylu, kilo sorunu olmayan insanlar… Yani anlayacağınız burada kilo sorunu yok. Acılı, etli, sebzeli ve yağsız pilavlı yemekler yiyorlar. Kilo almamaları tropikal iklimden mi yoksa beslenme tarzından mı kaynaklanıyor onu çözemedim.

Erkekler altında pantolon üstünde entari olan “Şelvar Kamiz” adlı renkli rahat kıyafetler giyiyorlar. Kadınlardan geleneksel kıyafetler kendi elleriyle işledikleri desenli renkli elbiseler giyiyorlar. Tesettüre riayet edildiğinin de altını çizmek isterim. Pencabi, Sindi, Peştun, Beluci, Gilgit ve Keşmirliler kendi kültürlerine göre de kıyafetlere sahipler. Dillerinde de farklılıklar var.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necip Şimşek hocayla Qaidei Azam Üniversitesi, Allame İkbal Üniversitesi ve Pakistan Ekonomik Gelişme Enstitüsü adlı akademik tink-tank kurumu ile görüşmeler yaptık. Bütün akademik kurumlarda en üst düzeyde çok sayıda yönetici ile iş birliği için müzakerelerde bulunduk. Şehir gibi üniversiteler de geniş büyük yeşil alanların içinde kaybolmuş durumda.

Pakistan Televizyonu (PTV) Genel Müdürü Amberin Jan ve program sorumlularıyla iki ülkenin sinema televizyoncuları olarak nasıl iş birliği yaparız üzerinde konuştuk. Daha sonra Pakistanlı yapımcı, yönetmen, dağıtımcı ve medya yöneticileriyle uzun ve detaylı bir görüşme gerçekleştirdik.

Bütün bu görüşmelerden edindiğim intiba; maalesef çok az bir araya gelmişiz. Bu kardeş ülkemizle aramızda iyi niyet, samimiyet var fakat icraat çok az. Birbirini bu kadar seven kardeşlerin ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri “platonik aşktan” öteye geçememiş. İki ülkenin toplam nüfusu yaklaşık 325 milyonu buluyor ancak ticaret hacmimiz 1,5 milyar dolara ulaşmıyor.

İnşaat, ulaşım, beyaz eşya, enerji, gıda ve savunma konularında büyük gruplar iyi işler yapıyorlar. Daha çok orta ölçekli firmaların iş birliğine ihtiyaç var. Bilişim sektörü için de önemli fırsatlar olduğu ifade edildi. Tarihi Türk dizileri de kardeşliği ve dostluğu pekiştirmiş. Sinema, belgesel ve animasyon alanında yapımcıların ortak projeler için heyecanlı olduklarını gördüm.

İslam dünyasının iki güçlü ve büyük devletinin daha adaletli bir dünya için yapacağı çok iş var. Aksi durumda batıdan, doğudan ve kuzeyden emperyalist canavarlar İslam ümmetini yutmak için bekliyor. İyi niyet ve gayretlerle kurulmuş D8 ülkeleri projesini güçlendirmek de bu yolda atılacak önemli adımlardan bir tanesi olabilir.