Tiyatrodan sinemaya uyarlamanın ötesinde tiyatro sahnesini beyaz perdeye olduğu gibi taşıyan çok fazla film izledik. Hatta ‘tiyatrocular dönemi’ gibi bir şey de yaşadık. Mevzubahis 4. duvarın olmadığı, izleyicinin hep dışarıda kaldığı, bir türlü filme dahil olamadığı ‘yabancı yerli’ filmlerin sinemamıza bir katkısı olmadı. Gişe hariç elbet. Tatlım Tatlım da gişede etkisini göreceğimiz ve fekat bununla kalacak bir eser.
Sinemamız dönem dönem üretim çeşitliliği açısından denemelere sahne oluyor. Sosyolojiden ve güncel meselelerden kesinlikle gayrı tutamayacağımız sinema sanatı, etkilenmesi ve etkilemesi bakımından farklılaşan tarzlara kapı aralıyor. Bu denemelerin kimi piyasa işi hüviyetinde oluyor, kimiyse sinema sanatına katkı sonucunu doğuruyor.
Her iki durumun da sinemanın varlığına önemli destek oluşturduğu aşikar. Ne piyasayı sinemadan, ne sinemayı sanattan gayrı düşünebiliyoruz. Hem çaresizliğimiz, hem çaremiz oluyor.
Yeni bir şey yapma bağlamında bir film örneği olarak Tatlım Tatlım’ı ele alabiliriz. Geçtiğimiz Cuma vizyona giren filmin senaristi ve yönetmeni Yılmaz Erdoğan… Açıkçası, Ekşi Elmalar’ın üzerinden az zaman geçmişken vizyonda bir Yılmaz Erdoğan filmi görmek sürpriz oldu. Dahası ‘kıllandım’. Zira benim bildiğim Yılmaz Erdoğan bu kadar hızlı film ‘çekmez’.
Film hayli tanıdık. Erdoğan’ın uzun süre sahnelediği Haybeden Gerçeküstü Aşk oyununun sinema uyarlaması olarak lanse ediliyor. Fekat sıkıntılı nokta burası.
Önce konudan bahsedelim…
Bir partide tanışan dört çiftin tanışmalarından itibaren geçirdikleri aşamaları, evliliğe varan ve sürekli sarsıntılı geçen ilişikleri mizahi bir dille anlatılıyor. Kadro da bu çerçevede dikkat çekici. Özellikle televizyonda yıldızı parlayan Gupse Özay, Büşra Pekin, Aylin Kontente, Şebnem Bozoklu, Fatih Artman, Çağlar Çorumlu, Serkan Keskin ve Bülent Emrah Parlak oyuncu kadrosunun tamamını oluşturuyor. Burada da bir sıkıntı yok. Oyunculuklar gayet kıvamında.
Söz konusu Yılmaz Erdoğan olunca, ‘yazan-yöneten’ denince ve uyarlamadan bahsedilince heyecanlandım. Ancak yine de iki film arasını bu kadar az tutmasından doğan rahatsızlığım kendini muhafaza etti. Ve sonuçta korktuğun gibi oldu. Bir sinema uyarlaması değil, sahne oyununun doğrudan beyaz perdeye aktarılması karşımızdaki…
Gönül umduğundan kırılırmış ya, Yılmaz Erdoğan’ın son senelerde sanatında, kaleminde ve elbette sinemasındaki gelişimi takdirle izleyen biri olarak Tatlım Tatlım’da kırıldığımı ifade edebilirim. Erdoğan, filmografisinde geldiği nokta açısından bu denemeye girişmeseydi daha mı iyi olurdu diye düşünmeden edemiyorum.
Çünkü sahnede izlediğimiz oyunu, neredeyse ‘4. duvar olmadan’ beyaz perdede görmek bize bir şey katmıyor. Sinemaya da öyle… Yılmaz Erdoğan sinemasına da…
Alemi anlama ve algılama hususunda nereden nereye geldiğine şahit olduğumuz Yılmaz Erdoğan’ın, izleyiciyi göz ardı etmeden hayata geçirdiği ve sinema sanatı bakımından da gittikçe daha kalıcı olma noktasına varan filmlerinin yanında Tatlım Tatlım, bir heyecan anında tamamlanmış proje gibi duracak.
BKM’nin televizyondan sinemaya aktardığı komedi filmler kategorisinde görünen Tatlım Tatlım, komedisinde duygulandığımız Yılmaz Erdoğan’dan beklediğimiz bir tarz değil. Vizontele ve Neşeli Günler gibi filmleri, Kelebeğin Rüyası sonrası yürüyüşü açısından bakınca Yılmaz Erdoğan’dan mutlaka ama mutlaka yeni bir şey bekliyoruz. Sahne izleyemeyenlerin sinemada tanışmaları dışında bir etkisi olmayacak bu filmin. Ticari film kategorisine rahatlıkla ve üzülerek koyuyoruz.
Ne yapılmalıydı?
“Yılmaz Erdoğan’ın tiyatro oyunundan sinemaya uyarlanan filmin senaryosunu Ahmet yazdı, Mehmet yönetti” gibi bir duyuru olsaydı makbule geçerdi. Yeni isimler, gençler taptaze şeyler yapabilirdi.
Yılmaz Erdoğan’ın, sinemaya ve sanata ve hayata bakışını yansıtacağı bambaşka filmler yapması gerekirdi.
Tiyatrodan sinemaya uyarlamanın ötesinde tiyatro sahnesini beyaz perdeye olduğu gibi taşıyan çok fazla film izledik. Hatta ‘tiyatrocular dönemi’ gibi bir şey de yaşadık. Mevzubahis 4. duvarın olmadığı, izleyicinin hep dışarıda kaldığı, bir türlü filme dahil olamadığı ‘yabancı yerli’ filmlerin sinemamıza bir katkısı olmadı. Gişe hariç elbet. Tatlım Tatlım da gişede etkisini göreceğimiz ve fekat bununla kalacak bir eser.
Yılmaz Erdoğan, bunu böyle yapmadan, bunun böyle yapılmaması gerektiğini bize anlatabilir.
Bekliyoruz…