Pazar sabahları… Market raflarının önünde ne alacağını bilmeden duran bir annenin gözlerindeki yorgunluk, herkesin gözü önünde ama kimsenin fark etmediği bir çığlık gibidir!!! Sebzeler, meyveler, ekmek… Her bir fiyat etiketi, ailenin günlük hesap kitap mücadelesinin sessiz tanığıdır!!! Raflara bakan çocuklar, protein ihtiyacını karşılayamadan büyümek zorunda kalıyor!!! Bazen bir paket süt bile bütçeyi altüst ediyor!!!
Ekonomik kriz, sadece sayılardan ibaret değildir!!! Kriz, masada yemek eksikliği ile başlar, çocuğun beslenememesiyle devam eder, aile içinde tartışmalara, boşanmalara ve derin yaralara dönüşür!!! Bir annenin geceleri endişeyle uyumaması, babanın gün boyu ikinci işlerde koşturması, komşuların yardımlaşması… Hepsi ekonomik krizin görünmeyen yüzüdür!!!
Ve işte tam o anda, halkın “koruyucusu” olması beklenen, ülkenin yasalarını yapan milletvekilleri, görev süreleri boyunca maaşlarını alır, hatta görev biter bitmez yüksek emekli maaşı hak eder!!! Ve bu maaşlar, sıradan vatandaşın yıllarca çalıştığı, her kuruşunu hesaplayarak yaşadığı yaşamla kıyaslandığında, inanılmaz bir uçurum yaratır!!! Halkın pazar sepeti ile milletvekili maaşı arasında uçurum öylesine büyüktür ki, vicdanlar sarsılır!!!
Ama dikkat edin!!! Dünyada bazı ülkeler, bu adaletsizlik algısını dikkate alarak milletvekili maaşlarını düşürme yoluna gitmişlerdir!!! Sint Eustatius’ta milletvekilleri ve bakanların maaşları %5 oranında düşürülmüştür!!! Bu karar, hükümetin maliyetleri azaltma ve ekonomik denetimi güçlendirme çabalarını yansıtmaktadır!!! Singapur’da 2012 yılında hükümet yetkililerinin maaşlarında %28 oranında kesinti yapılmıştır!!! Kenya’da ise mali kriz nedeniyle kabine üyelerinin maaş artışları durdurulmuştur!!! Bu örnekler, halkın ekonomik sıkıntılarını dikkate alan devlet politikalarının mümkün olduğunu gösteriyor!!!
Düşünün!!! Bir aile, ayın sonunu getirebilmek için mutfakta birden fazla hesap yapmak zorunda kalıyor, çocuklar protein eksikliğinden sağlıksız besleniyor!!! Bu ailelerin ödemek zorunda kaldığı faturalar, kira, okul masrafları, gıda giderleri… Hepsi ayrı bir yük!!! Ve aynı şehirde, aynı ülkenin temsilcisi olan vekil, hem görevdeki maaşını hem de emekli maaşını alıyor, toplamda yüz binlerce liraya ulaşabiliyor!!!
Bu adaletsizlik, toplum vicdanını derinden yaralıyor!!! Çocukların sabah kahvaltısında süt ve yumurta bulamaması, bazı ailelerin borçlanması, boşanma masasına oturması… Bunlar ekonomik krizden kaynaklanan gerçek acılardır!!! Ve işte bu acının karşısında “Milletmatik” diye adlandırabileceğimiz sistem var!!! Görev süresi kısa, maaşlar yüksek, ayrıcalıklar sınırsız!!! Halkın her kuruşu, vergi olarak toplandığında, bu yüksek maaşların bir kısmını finanse ediyor!!!
Peki, vicdan nerededir?! Peki, adalet nerededir?! Halk, sadece geçim sıkıntısı çekmekle kalmıyor!!! Aynı zamanda kendi emeği ile elde edilen verginin adil kullanımını da görmek istiyor!!! Çocuklarının sağlıklı beslenmesini sağlamak, aile huzurunu korumak, ekonomik güvenlik hissetmek istiyor!!! Ama sistem, kısa sürede yüksek maaş alan ayrıcalıklı sınıfı besliyor!!!
Marketlerdeki fiyatlar yükseliyor, sebzeler pahalanıyor, ekmek fiyatları cep yakıyor!!! Çocukların protein ihtiyacı karşılanamıyor, bazı aileler boşanma masasına oturuyor, birçoğu ikinci veya üçüncü işlerde çalışıyor, ama hâlâ ayın sonunu zor getiriyor!!! İşte halkın çığlığı budur!!! Bu çığlık, her sabah pazarın girişinde, market raflarında, çocukların gözlerinde yankılanıyor!!!
Ve tam o anda, emekli milletvekilleri, aylık onbinlerce hatta yüzbinlerce TL emekli maaşını alıyor!!! Bu maaşlar, halkın yıllarca çalışıp biriktirdiği parayla kıyaslandığında, adaletsiz bir uçurum oluşturuyor!!! Bu uçurum, sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir yara!!! Ama biz susmayacağız!!! Halkın sesi olacağız!!! Milletvekillerinin yüksek maaşlarını eleştirmek, halkın acısını dile getirmek suç değildir!!! Aksine, vicdanın ve adaletin sesi olmaktır!!! Çocukların sağlıklı büyüyemediği, ailelerin geçim sıkıntısından dağıldığı bir ülkede, ayrıcalıklı maaşlar sorgulanmalıdır!!!
Bu yazı, sadece eleştiri değil, aynı zamanda bir uyarıdır!!! Halkın ekonomik krizini görmezden gelmek, toplumsal barışı zedelemek demektir!!! Raflara bakan çocuklar, açlıkla mücadele eden aileler, ikinci işlerde çalışan babalar ve endişeli anneler… Hepsi bizim sorumluluğumuzdur!!! Ve Milletmatik sistemi, halkın bu sesi duymasını engelleyemez!!!