Zamanın Yusuf’ları olmak

Abone Ol

Âdil imâ /devlet reisi/yetkililer, Rabbine ibâdet içinde yetişmiş genç, gönlü mescitlere bağlı olan kimse, Allah için birbirlerini seven, buluşmaları da ayrılmaları da buna dayalı olan iki kimse, Mevki ve güzellik sahibi bir kadının gayri meşru bir isteğine: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyen kimse, infâk ettiğinde sağ elinin verdiğini, sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren kimse, tenhâ yerlerde Allah ‘ı zikredip de iki gözü ağlayan kimse…  Bu kimseleri, Allah kendi (arşının) gölgesinden başka gölgenin olmadığı günde, onları (arşının) gölgesi altında gölgelendirecektir…

 

İnsan olmak, mü’min olmak, insanca yaşamak…

Mü’min kalmak, harama meyletmemek,

Hakaret ve musibetlere sabretmek…

Kuyulara atılmak…

Saraylara kavuşsa da, şehevata meyletmemek…

Zindana razı olup, harama yüz çevirmek…

İşte buna, Yûsuf ne güzel örnek.

Onun için Kur’an ifadesiyle;

“Ahsenü’l-Kasas…”

Kıssaların en güzeli…

Şimdi, Yûsuf’ları arıyor gözlerimiz…

Genç insanlarımızda…

 

YÛSUF DİRİLİŞİ

İnsanlık ancak Yûsuf’larda dirilir…

Yoksa hep ölüdür.

Bugün şehvet tuzağına düşürülen insanlığa,

Yusuf dirilişi gerek…

Yoksa gençliğe yazık…

Kıssası müthiş gerçekten…

Önce Rüyası;

Alınacak dersler…

Olacak şeyler…

Sonra kuyuya atılması;

Bulunup köle diye satılması,

Bir saraya konması,

Ayrılık ve hasret…

Güzellik ayrı bir imtihan…

Sahibesinin göz koyması…

Büyüdükçe ona sahiplenme hırsı…

Bitmeyen şehveti…

Ona yüz vermeyince,

Planlar kurması…

Gömleğini ardından yırtması…

Sonra da;

Kendini temize çıkarmaya çalışması…

Asil kadınlara göstermesi ve

Onların ellerinin kesilmesi…

Yine reddedilince hırsını alamayıp,

Onu hapse attırması…

İmtihan, yine imtihan…

Acılar ve işkenceler yaşaması…

Ama artık, Peygamberliğini ilan etmesi…

Mahpusların onu sevmesi ve iman etmesi…

Bazen bataklıklarda güller doğar ya!

Hayret eder insan!

İşte öyle, mahpusların hidâyeti…

***

Âh İnsan!

 

Hiç bir şey karşılıksız verilmiyor insana…

İstersen bak bir daha Yûsuf’a…

Peygamberlere, Muhammed Mustafa ‘ya…

Yattığı yerden ulaşan yok,

Cennet ve Cemal-i İlâhi’ye…

Hep çile, hep sabır…

Hep acı, hep pişme…

Öyle ki;

“Ne zaman gelecek Allah’ım yardımın?”

O derece zorluk ve sıkıntı…

***

Yıllar, acılar, sevinçler…

Rûyalar ve yorumlar…

“Beni efendinin yanında an” deyince;

Yine unutulmalar…

Âh, bir anlık gafletler…

***

Yûsuf güzelliği zindanlara yansır,

Nûr olur karanlık duvarlarında…

Ve iman olur, aşk olur,

Gönül derûnlarında…

Görevi vardır Yûsuf’un oralarda.

Kaderin bilgisi ol Kadir’ de…

Bugün de Yûsuflar vardır,

OL KADİR‘İN Yed-i Kudretinde…

Farkında olmadan kaderini yaşayan,

Hakk’ın rızasını nesillere taşıyan…

Filistin’de, Arakan’da, Türkistan’da,

Suriye’de, Türkiye’de,

Daha nerelerde…

Âh Yûsufâh!

Nasıl da örneksin…

Medrese-i Yûsufiyye dolaşır hep dillerde…

Niceleri iman bulmuş gönüllerde…

O karanlık dehlizlerde…

İŞTE AYETLER/İŞTE EN GÜZEL KISSA

 

1.Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.2.Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.3.Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.4.Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.5.Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”6.“İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”7.And olsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.

8.Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”9.“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.”10.Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.11.Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”12.“Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”13.Babaları; “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum.”14.Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz,” dediler.15.Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.16.(Yûsuf’u kuyuya atıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.17.“Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın,” dediler.18.Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”

19.Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.20.Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.21.Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.22.Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.23.Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler,” dedi. (Yusuf Sûresi)

ELLLERİNİ KESEN KADINLAR

 

31.Kadın, (ileri gelen kadınların) dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir,” dediler.32.Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. And olsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. And olsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”

33.Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.

Ne kadar ibretli değil mi?

Hani hadiste geçen yedi sınıf insandan bahsedilir de onlardan biri de “Allah’tan korkarım” diyendi:

“Yedi kişi/grup var ki, Allah kendi (arşının) gölgesinden başka gölgenin olmadığı günde, onları (arşının) gölgesi altında gölgelendirecektir: Bunlar:

– Âdil imâ /devlet reisi/yetkililer,

– Rabbine ibâdet içinde yetişmiş genç,

– Gönlü mescitlere bağlı olan kimse,

– Allah için birbirlerini seven, buluşmaları da ayrılmaları da buna dayalı olan iki kimse,

– Mevki ve güzellik sahibi bir kadının gayri meşru bir isteğine: ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyen kimse,

– İnfâk ettiğinde sağ elinin verdiğini, sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren kimse,

– Tenhâ yerlerde Allah ‘ı zikredip de, iki gözü ağlayan kimse.” (Buharî, Ezan, 36).

Rabbim! Bu ümmetin dirilişine vesile olacak nice Yûsuf’lar ver bize!