Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı Aksa Tufanı operasyonun ardından İsrail resmi olarak savaş durumuna geçti ve ardından Gazze Şeridi’ni bombalamaya başladı. Bir ayı aşkın süredir devam eden saldırılar sonucunda 13 binden fazla sivil hayatını kaybetti.

GAZZE HALKI İÇİN BULUŞACAKLAR

Türkiye’de bu duruma sessiz kalmayan ülkelerin başında gelirken, hukukçular yaşananlar karşısında ayağa kalktı ve Gazze’de yaşananların insanlık suçu olduğunu açıkladı. Avukatlar, “İnsan Hakları Doktrininin çöktüğünü” ifade ederek 26 Kasım Pazar günü saat 14.00’da Sultanahmet’te toplanma kararı aldı.

Yapılan açıklama şu ifadeler kullanıldı:

“İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Filistin’de süregelen soykırımının modern dünya tarafından "meşru müdafaa" olarak nitelendirilmesi, evrensel olduğu iddia edilen tüm modern insan hakları metinlerine meşruiyetini kaybettirmiştir.

Tüm hukukçuları soykırıma karşı sesini yükseltmek üzere bildirimize imza atmaya davet ediyoruz”

Filistin ile ilgili 2 anlaşma: TBMM'de resmen kabul edildi Filistin ile ilgili 2 anlaşma: TBMM'de resmen kabul edildi

İNTERNET SİTESİ ÜZERİNDEN BİLDİRİ YAYINLANDI

Bildiride şu ifadeler yer aldı:

“İnsanlık, Ekim ayının ikinci haftasından bu yana zorlu bir sınavdan geçiyor. Onlarca yıldır işgal, abluka ve baskı altında ezilen Filistin toprakları, artık akla hayale sığmayacak vahşetlere tanıklık ediyor. İşgalci İsrail güçleri, Gazze'de, yaklaşık iki aydır hedef gözetmeksizin insanları katlediyor; hastaneleri, okulları ve mülteci kamplarını hesapsızca bombalıyor. 7 Ekim'den bu yana yaklaşık 5.000'i çocuk olmak üzere 15.000'den fazla insan hayatını kaybetti, on binlerce insan yaralandı ve çok sayıda aile, nüfus kayıtlarından silindi. Bu eylemlerin soykırım olarak nitelenmesi için samimiyetini ve güvenilirliğini tamamen yitirmiş uluslararası toplum temsilcilerinin bir araya gelip oylama yapmasını beklememize gerek olmadığı kanaatindeyiz. Açık gerçek şudur ki, İsrail Gazze'de soykırım yapmaktadır.

Filistin topraklarında ortaya koyduğu bu vahşet, İsrail için yeni bir davranış biçimi değildir. Kanlı geçmişine bakıldığında İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soykırım, ne yazık ki insanlığı pek de şaşırtmamaktadır. Ancak asıl rahatsız edici ve şaşırtıcı olan; başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere dünyanın en güçlü ülkelerinin Gazze'deki soykırımı desteklemekle kalmayıp aynı zamanda gerçekleştirilen katliamları "İsrail'in meşru müdafaa hakkı" diye nitelemesi, soykırıma meşruiyet kazandırmaya çalışması ve açıkça İsrail ile suç ortaklığı yapmasıdır. Bu suç ortaklığı, artık vicdan sahibi insanların sabır ve hoşgörüsünü tüketmiştir. Sözde medeni dünyanın göz önünde gerçekleşen bir soykırımı -sırf faili İsrail olduğu için- meşrulaştırma girişimi, uluslararası toplumun ve uluslararası toplumca benimsenen insan hakları doktrininin samimiyetsizliğini ve başarısızlığını net şekilde ortaya koymaktadır. En temel insan hakkı olan yaşam hakkının bu denli ayaklar altına alındığı, soykırımın "meşru müdafaa" olarak nitelenebildiği bir düzlemde, “insan hakları” hakkında konuşmak kesinlikle anlamlı değildir.

Hukukçular, akademisyenler ve aydınlar olarak evrensel insan hakları doktrinine olan inancımızın yeniden inşası mümkün olmayacak bir şekilde yıkıldığını deklare ediyoruz. Hesapsız ve kitapsız bir şekilde soykırım yapılabilen bir dünyada, “insan hakları” içi boş bir masaldan fazlası değildir. Bundan böyle ne İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin, ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin, ne Cenevre Sözleşmesi'nin ne de dikkate değer bulunan diğer insan hakları metinlerinin bir geçerliliği kalmıştır. Sözde medeni dünya, Gazze'de yaşanan soykırımı “meşru müdafaa” olarak niteleyerek dikkate değer bulunan tüm insan hakları metinlerini tek taraflı olarak feshetmiştir. Bu münasebetle fiili durumu net şekilde ortaya koyuyor ve insan hakları doktrininin çöktüğünü ilan ediyoruz.

Suriyeli bir çocuğun hayatı, Alman bir çocuğun hayatıyla eşit değere sahip olmadıkça; Yemenli bir çocuğun hayatına, Fransız bir çocuğun hayatıyla aynı değer verilmedikçe; Filistinli bir çocuğun ölümüne Ukraynalı bir çocuğunun ölümü kadar tepki verilmedikçe evrensel insan hakları kavramını kabul etmeyi reddediyoruz.

Ve artık dünyaya şu soruyu her zamankinden daha ciddi bir tonda soruyoruz:

Bugün görmezden geldiğiniz insan haklarına, ya bir gün, herkesten çok sizin ihtiyacınız olursa?”

Editör: Berfin Bitirim