Akdeniz diyeti ve benzeri beslenme şekilleri; hastalık riskini, bilişsel gerilemeyi ve erken ölümü azaltma konusunda uzun süredir ilişkilendiriliyor. Şimdi yapılan yeni bir araştırma, bu beslenme tercihlerinin bunamaya (demans) karşı koruyucu olabileceğine dair daha fazla kanıt sunuyor – ve bunun nedenlerine dair ipuçları da veriyor.
Chicago’daki Rush Üniversitesi Tıp Merkezi’nden bir ekip, Akdeniz diyetinin DASH (Tansiyonu Durdurmak İçin Diyetsel Yaklaşımlar) diyeti ile birleştirilmiş hâli olan MIND (Mediterranean-DASH Intervention for Neurodegenerative Delay) diyetini özellikle incelemek istedi.
Bu diyet bol sebze, tam tahıl, balık ve kümes hayvanı içerirken; süt ürünleri, kırmızı et ve kızartma gibi yiyecekleri sınırlıyor.
Araştırmacılar, bu beslenme dengesinin, beyindeki hipokampüste nöronların ölmesiyle karakterize edilen ve demans ile Alzheimer’la ilişkilendirilen hipokampal skleroz ile bağlantılarını inceledi.
Ölümünden önce yıllar boyunca beslenme bilgileri kaydedilmiş 809 kişinin otopsi sonrası beyinleri analiz edildi. MIND diyetine en sıkı uyanların, hipokampal skleroz belirtileri gösterme olasılığının daha düşük olduğu bulundu.
Araştırmacılar makalelerinde, “Bu bulgular, MIND gibi sağlıklı bir diyetin hipokampal skleroz olasılığını azaltabileceğini ve hipokampal sağlığı destekleyebileceğini gösteriyor,” dedi.
Daha önceki çalışmalar, bu diyetin demans riskini düşürdüğünü zaten ortaya koymuştu. Yeni bulgular ise bu ilişkinin nedenlerinden birinin hipokampusu korumak olabileceğini gösteriyor. Öğrenme, hafıza ve mekânsal yön bulma açısından kritik olan hipokampustaki hasar, demansla yakından bağlantılı.
Araştırma, çeşitli demografik ve genetik faktörler göz önüne alınarak yapıldı, ancak doğrudan neden-sonuç ilişkisini kanıtlamıyor. Yine de, önceki verilerle birlikte düşünüldüğünde, beslenmenin demans riskini etkileyebileceğine dair güçlü bir olasılık ortaya koyuyor.
MIND diyetindeki besinlerin anti-inflamatuar (iltihap önleyici) ve antioksidan etkilerinin, beyin nöronlarını zarardan koruyor olabileceği düşünülüyor. Araştırmacılar, gelecekte yapılacak çalışmaların bu biyolojik mekanizmaları daha net ortaya koyacağını belirtiyor.




