GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el Kassam Tugayları’nın, İsrail’e yönelik başlattığı Aksa Tufanı Operasyonu’nda karşılıklı çatışmalar devam ediyor. Peki Gazze şeridine kara harekatı olacak mı, Ortadoğu’da yeni bir 11 Eylül sürecine mi girildi, İsrail ordusunun ağır darbe alma sebepleri neler, ABD, İran, Mısır ve Lübnan’ın tavrı ne olacak? Ankara Hacı Bayram Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, Diriliş Postası’na değerlendirdi.
“Aksa Tufanı Operasyonu geniş alanı kontrol altına alma açısından önemli!”
Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, Hamas’ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı Operasyonu’nun, geniş alanı kontrol altına alma açısından önemli olduğunu belirterek, “Ama aynı zamanda da İsrail’in, savaş hali ilanından sonra Gazze şeridini de özellikle önceki gece şiddeti arttırarak çok şiddetli vurduğunu, iki taraf içerisinde de ölü ve yaralı sayısının son hızla arttığını gördüğümüz bir sürecin içinden geçiyoruz. Tabi sahadaki durumda ilk defa bu çatışmanın içerisinde karşımıza çıkan, zaman zaman yerelde daha küçük lokasyonlarda da devam eden çatışmaların olduğu haberleri geliyor. Ama bütüncül olarak baktığımızda, henüz kendi açısından iç güvenliği sağlayamamış bir İsrail var. Bu noktada da karşılıklı şiddetin arttığı bir saha durumunu görüyoruz çatışma perspektifinde.” şeklinde konuştu.

Ortadoğu’da yeni bir 11 Eylül süreci!
İsrail ordusu tarafından onlarca savaş uçağıyla Gazze şeridine yapılan saldırılar, Ortadoğu’da yeni bir 11 Eylül sürecine girilip girilmeyeceğini de düşündürürken, Doç. Dr. Açıkalın, “Ben genel olarak uluslararası ilişkilerdeki tarihsel dönemeçlerde kullanılan kavramların, artık 21. Yüzyılın içerisinde ve içinden geçtiğimiz son on yıllık dönemde, çok aynı anlamları ifade ettiğini düşünmeyenlerdenim. Bundan neyi kastediyorum? Bu yaşanan olaylar Ortadoğu’nun, 11 Eylül’ü olur mu, bu henüz bence bir soru işareti. Ama şunu hatırlamak lazım, 11 Eylül saldırılarının olduğu dönemde, bunun dünyanın ve uluslararası sistemin kaderini değiştirecek bir saldırı olduğunu henüz hiç kimse anlamamıştı. 11 Eylül’ün arkasından ABD’nin, Ortadoğu bölgesine yaptığı saldırılar, tüm bunların yarattığı domino etkileriyle hala bu bölge ve dünya başa çıkmaya çalışıyor. Ama bu yaşananlar, Ortadoğu’nun 11 Eylül’ü mü, bence 11 Eylül kadar sonuçları uzun vadeye yayılmayan bir süreç. Çünkü kaos ve karmaşanın boyutuna baktığımızda, artık her şeyin günlük ve anlık değiştiği bir uluslararası sistemin içerisindeyiz. O yüzden buna 11 Eylül demek doğru mu bilmiyorum. Ama 11 Eylül’ün anlaşıldığı uzun vadeden daha kısa ve orta vadede bu sürecin hem bölge ülkeleri için hem de bölge dışı aktörler adına ciddi sonuçları olacağı kesin.” İfadelerini kullandı.

İsrail ordusunun ağır darbe alma sebepleri!
ABD’li kaynaklardan İsrail’in, Gazze şeridine kara harekatı başlatacağının duyurulmasından sonra İsrail’in, kara harekatı başlatıp, başlatmayacağı merak ediliyor.
Doç. Dr. Açıkalın, Hamas ve İsrail arasında başlayan çatışmaların, ilk saatlerinden itibaren hem İsrail hem de dünya kamuoyunda tartışılan meselelerden birinin kara hareketi olduğunu aktarıp, “Çünkü Hamas’ın, yaptığı ilk girişimde özellikle karadan saldırı açısından hiç görmediğimiz bir sürece tanıklık ettik. Bu tabi İsrail ordusunun da aynı zamanda kara kuvvetlerinin zafiyetini gösterdi. Ama burada şunu da hatırlatmak lazım, 2013 yılından itibaren İsrail ordusunun kara kuvvetlerinde ciddi bütçe kesintileri vardı. Buna dayalı olarak da zaten kara kuvvetleri meselesinde İsrail iç kamuoyunda da tartışılan ciddi bir zayıflama vardı. Bunun devamında da aslında son bir senedir Netenyahu karşıtı protestolar ve olaylar içerisinde İsrail ordusundan bine yakın ismin istifa ettiğini biliyoruz. Bunların içerisinde hava ve kara kuvvetlerine ait olduğu bilinen üst düzey askerler var. Dolayısıyla İsrail ordusu açısından son dönemde belki sadece Filistin meselesinin ötesinde operasyonel kabiliyet ve hava kara kuvvetlerinin ortak bir doktrin belirlemesi konusunda ciddi sıkıntılar vardı. Dolayısıyla İsrail’in, bu kısmi yaşadığı şokun en önemli sebeplerinden bir tanesi de karadaki kuvvetlerin yetersiz kalması ve refleks verememesi meselesiydi. Ancak tabi ki çok hızlı gelişiyor her şey. Son birkaç saat içerisinde ve önceki gün yapılan açıklamalara baktığımızda İsrail’in yakın zamanda bir kara operasyonu başlatacağını duyurduğunu da biliyoruz.” dedi.

Hamas ve İsrail arasında yaşanan sürecin işeyişi, olası bir kara harekatının nasıl olacağına dair bazı şeyleri söylemek için erken olduğunu belirten Doç. Dr. Açıkalın, sözlerine şu satırları ekledi, “Ama şunu da hatırlatmak lazım ki ilk soruda da bunu kısmi olarak söyledim. İsrail şu anda hala kendi iç güvenliğini sağlayabilmiş değil içeride. Dolayısıyla önce buradaki Hamas’ın varlığını, bir şekilde kontrol altına alıp, bundan sonraki süreçte de herhalde bir kara operasyonu planlamasına girmeyi düşünecektir diye söylemek mümkün.”
“İsrail’in şiddeti artırma eğilimi ABD’nin ortaya koyduğu desteğe bağlı!”
İsrail tarafından gerçekleştirilecek olası kara harekatına ABD’nin dahil olması durumunda sürecin nereye evrileceği merak edilen konular arasından yer alırken, Doç. Dr. Açıkalın, ABD’nin çatışmanın ilk başladığı andan itibaren İsrail’e destek açıklaması yaptığı hatırlatarak, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “ Hatta 24 saat geçmeden, 8 Milyar Dolarlık gibi çok büyük bir askeri yardım paketinin de verileceğini açıkladı. Önceki gün de bazı iddialara göre bazı Amerikan uçakları, hem askeri mühimmat hem de insan kaynağı noktasında asker anlamında değil ama daha üst düzey noktasında İsrail’e destek için uçak gönderdiğini biliyoruz. Bununla beraber de donanma kuvvetlerinin bir kısmını da burada destek amaçlı göndereceğini de açıkladı.”

ABD’nin mühimmat yardımı veya hem istihbaratı hem de stratejik bağlamda İsrail’e yardım yapmasını beklemenin çok da şaşırtıcı olmadığının altını çizen Doç. Dr. Açıkalın, “Bu açıdan da baktığımız zaman şunu söylemek lazım, İsrail’in şiddeti artırma eğilimi, ABD’nin ortaya koyduğu yoğunluklu destekle beraber ciddi anlamda artacaktır.” dedi.
İran Lübnan Mısır üçlüsünün tavrı!
Aksa Tufanı Operasyonu başladıktan sonra ABD ve diğer Batılı ülkelerin İsrail’e destek mesajlarının gecikmeden gelmesinin beklenmeyen bir şey olmadığını aktaran Doç. Dr. Açıkalın, “Fakat bundan sonraki süreçte, bölge ülkelerinin bu noktada nasıl bir dahli olur? Özellikle İran Lübnan ve Mısır Üçlüsü karşımıza çıkıyor. Biliyorsunuz Mısır aslında bir dönem arabuluculuk noktasında da bir perspektif kazanmaya çalışmıştı. Ancak şu anda Mısır’ın, öyle bir rolü üstlenebilmesi çok kolay gözükmüyor. Öte yandan Lübnan konusunda da henüz bir şey söylemek için erken. Lübnan Hizbullahı’nın zaten çatışmalara dâhil olmak konusunda onların yaptığı bir açıklama vardı. İsrail Cumhurbaşkanı Hertzog, ilk saatlerden itibaren İran’ı açıkça zaten hedef göstermişti.” İfadelerini kullandı.

“Amerika ve İran normalleşmesi çok gerçekçi değil!”
İsrail ve İran meselesinde olaylara daha geniş boyutta bakıldığında Amerika ve İran normalleşmesinin çok da gerçekçi olmadığını gelecek dönemde göreceğimizi dile getiren Doç. Dr. Açıkalın, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Şunu da söylemek lazım, uzun ve geniş açıdan baktığımızda İsrail Filistin çatışmasında İran’ın, tarihin farklı dönemlerinde, farklı roller oynadığını görüyoruz. Ama bundan sonraki süreçte nasıl bir rolün karşılığı veya yansıması olacak, bunu da hep beraber göreceğiz. Henüz bazı şeyleri söylemek için çok erken. Çünkü bir kere daha şunu vurgulamak lazım, İsrail Filistin çatışması içerisindeki farklı dönemlere baktığımızda, bu süreçte belki en karmaşık, en katmanlı ve en farklı boyutları içeren bir döneme şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla da bunun dinamikleri ve ortaya çıkaracağı sonuçlar hiçbir dönemkine benzemeyecek.”






