ABD merkezli yayın kuruluşu Foreign Policy 2024 seçimleri öncesinde Biden yönetiminin Suriye'den çekilme planları yaptığına dair iddiaların yer aldığı bir analiz yayınlandı.
Analizde ise öne çıkan ifadeler şu şekilde:
Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e karşı giriştiği acımasız saldırı ve bunun sonucunda İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılardan bu yana Orta Doğu'daki gerilim ve düşmanlıklar had safhaya ulaştı.
Böylesine karmaşık bir bölgesel kriz yaşanırken, Biden yönetiminin bölgedeki askeri önceliklerini yeniden gözden geçirmesi sürpriz olmamalı.
Ancak bunun, ABD askerlerinin Suriye'den tamamen çekilmesini de içerebilecek olması ciddi bir endişe kaynağı.
Henüz kesin bir ayrılma kararı alınmamış olsa da, Savunma ve Dışişleri Bakanlıkları'ndan dört kaynak Beyaz Saray'ın artık gereksiz gördüğü bir misyonu sürdürmeye yatırım yapmak istemediğini belirtiyor.
Bu kaynaklara göre; şu anda çekilmenin nasıl ve ne zaman gerçekleşebileceğini belirlemek üzere aktif iç tartışmalar yürütülüyor.
Çekilmenin ABD ve müttefiklerinin Suriye'deki kriz üzerindeki yıkıcı etkisi ihtimali olacağı gibi, bu aynı zamanda DEAŞ'a da de bir hediye olacaktır. Zira DEAŞ, önemli ölçüde zayıflamış olsa da, eğer fırsat verilirse örgüt Suriye'de yeniden canlanmaya hazır.
ABD ve 80'den fazla ortak ülke tarafından terör örgütünün sözde bölgesel devletini yenilgiye uğratmak için 2014 yılında başlatılan eşi benzeri görülmemiş uluslararası müdahale yürütüyor. Bu koalisyon, 2019'un başlarında Suriye'deki son toprak parçasının da kurtarılmasıyla kayda değer ölçüde başarılı oldu.
Irak'ta da DEAŞ neredeyse yok oldu ve 2014'te ayda yaklaşık 850 saldırı düzenlerken 2023'te ayda ortalama sadece dokuz saldırı düzenleyecek kadar zayıfladı.
Sahada yaklaşık 900 askeri bulunan ABD, “yerel ortakları” Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte çalışarak Suriye'nin kuzeydoğusunda süregelen DEAŞ isyanının kontrol altına alınması ve geriletilmesinde önemli bir rol oynuyor. Anca yine de tehdit devam ediyor.
16 Ocak günü erken saatlerde, SDG tarafından kontrol edilen ve 5,000 kadar DEAŞ mahkumunu barındıran bir hapishaneye DEAŞ tarafından roket saldırısı düzenlendi ve toplu bir firar girişimi tetiklendi.
Bu operasyon nihayetinde engellenmiş olsa da, ABD'nin bölgede bulunması, 10,000'den fazla DEAŞ militanının en az 20 hapishanede tutulduğu ve 50,000 ilişkili kadın ve çocuğun güvenli kamplarda tutulduğu bir bölgenin istikrara kavuşturulmasında hayati bir rol oynamaktadır.
ABD Merkez Komutanlığı'nın defalarca uyardığı üzere, DEAŞ'ın "bekleyen ordusunu" ve "yeni neslini" güvende tutmak ABD'nin ulusal güvenlik çıkarları açısından hayati önem taşımaktadır.
ABD birlikleri ve SDG'deki ortakları DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeydoğusundaki toparlanmasını kontrol altına almayı başarmış olsa da, Suriye rejiminin en azından kağıt üzerinde kontrolü elinde tuttuğu Fırat Nehri'nin diğer yakasında durum daha endişe verici. DEAŞ bu uçsuz bucaksız çölde, rejimin kayıtsızlığından faydalanarak yavaş ama metodik bir toparlanma sürecine girdi.