Yetersiz ve güvensiz gıda, tüm insanlığın birinci gündemi olmaya devam ediyor.

Bir ülkenin kalkınmasında “özellikli insan gücü”nün büyük önem taşıdığını unutmamalıyız. Bunun da ilk şartı, sağlıklı ve dengeli beslenmeden geçiyor.

Güvenli gıdaya ulaşmak ve yeterli beslenme, yüzyılımızın önde gelen problemlerinden bir tanesi olmuş durumda!

Bugün birçok ülke kendi insanını nasıl besleyeceğini kara kara düşünür hâle gelmiş/getirilmiştir!

İnsanoğlunun kurtuluşu da, helakı da gıda ile olacak. Bu kesin!.. Yediklerimiz bizi değiştiriyor, dönüştürüyor.. Hastalıklarımızın kaynağında beslenme alışkanlıklarımız yatıyor!

Ne yersek ‘o’yuz!

İşte bu sebepledir ki gıdayı iyi tanımalıyız, gıdaya adil olarak ulaşabilmeliyiz.

Yetmez!.. Gıdayı anlayan, beslenmenin önemini kavrayan bir nesil yetiştirmeliyiz.

Helal, temiz, sağlıklı, faydalı olan gıdaları üreten, satan ve talep eden bir nesil.

Kendi sağlığını düşündüğü gibi diğer insanların sağlıklarını da önceleyen ve önemseyen…

Kendi yiyebileceğini paylaşan, kendi sofrasında tüketemediği gıdaları üretmeyen, başkalarına yedirmeyen sorumlu bir nesil…

Bunun için işe eğitimle başlamalıyız. Evde, okulda, medyada, sokakta, ekranda…

Gıdanın önemi, gıda güvenliği, açlıkla mücadele, gıda israfının önlenmesi, etiket okuma, gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar ve su kaynaklarının ekonomik değerlendirilmesi gibi konular yeni nesle iyi anlatılmalı.

Dünyada gıda güvencesi her geçen gün azaltılıyor! Açlık tehlikesi, iklim krizi vb. yapay korkularla insanlık katkılı gıdalara mahkûm ediliyor!

İsraf var, kanaatsizlik var, bilinçsizlik had safhada, sağlıklı beslenme sizlere ömür..

Ama şikâyetimiz ortak: Bize ne oldu, iki yakamız neden bir araya gelmiyor, niye hastalanıyoruz?

Cevap çok basit aslında! Özellikle tarımda kullanılan ve ilaç diye yutturulan kimyasal zehirler geleceğimizi karartıyor.

Yetmiyor! Hem Türkiye özelinde hem de dünya genelinde gıda endüstrisi “daha çok kazanmak” uğruna insanların sağlığıyla oynuyor! Kullanılan gıda katkı maddeleriyle toplum sağlığı yok sayılıyor.

Dayatma yasalarla, uydurma “reçete” ve “kodeksle”, “yasal mevzuat” komedisiyle insanlar göz göre göre hasta ediliyor. Bunun adına da “açlık tehlikesiyle mücadele” deniyor! Ortada bir mücadele var. Ancak bu mücadele açlıkla değil, “açgözlüler” tarafından insanlığın geleceğiyle yapılıyor.

Ne diyordu Prof. Dr. Alev Alatlı; “Yasal olan her hak, helal değildir.”

Evet!

Gıda kodeksi müsaade ediyor diye ete süte haram bulaştıramazsınız, gıdaya zehir katamazsınız, içeceğe alkol atamazsınız!

“Bilge Ana” merhum Alev Alatlı’nın işaret ettiği helal yaşama hassasiyeti, helalleşme bilinci topluma hâkim kılınmalı. Ki geleceğimiz aydınlansın, yarınlara umutla bakabilelim.

Gıda sanayiinin en önemli sorunu güvenilir, helal, kaliteli ve yeterli ham madde teminidir.

Gıda güvenliği hakkında gıda endüstrisinin çok hassas olması gerekiyor. Tüketicinin güvenli ve yeterli beslenmesinin sağlanması için belgelendirme süreci tavizsiz yönetilmeli. Burada Helal Sertifikası, Kritik Kontrol Noktaları Tehlike Analizi (HACCP), İyi Üretim Uygulamaları (GMP), İyi Hijyen Uygulamaları (GHP) esaslarının uygulanması hayati önem taşıyor.

Bir yanda yetersiz beslenme, diğer tarafta ise aşırı israf

Üretilen gıdaların dünya nüfusuna adil olarak dağıtılmayışı nedeniyle beslenme sorunu her geçen gün daha da büyümekte.

Dünya nüfusunun bir milyardan fazlası açlık tehdidi altında kıvranıyor. İki milyar insan yetersiz beslenme ile karşı karşıya. Yaşadığımız dünyanın acı gerçeği bu!
Gıda üretim ve tüketimine ilişkin dağılımın adaletli olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Bazı ülkelerde her gün tonlarca gıda israf edilirken dünyanın büyük bir bölümünde yaşayanlar için yaşamalarını sağlayacak gıdaya ulaşım, en önemli sorunların başında gelmekte. Her gün 20 binden fazla çocuk, yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını kaybetmekte. Herkes için yeterli gıda sağlanması, insanlığın ortak ve en önemli meselesi olmalı.

Öte yandan yeterli gıdanın sağlanmasının yanında, gıdanın güvenli olması da gerekiyor. Her yıl milyonlarca insan güvenli üretilmeyen gıdalar nedeniyle hastalanmakta ve bir kısmı da maalesef yaşamını yitirmekte!

Gıda israfına karşı Türkiye’de “Ulusal Gıda Bankası” kurulmalı. Gıda üreticileri, çiftçiler, gıda perakende mağazaları, yeme içme mekânları bu sisteme entegre edilerek israf en aza indirilebilir. Değilse bu vurdumduymazlıkla ve bilinçsizlik ortamının devam etmesiyle yakın gelecekte daha büyük gıda krizleriyle karşı karşıya kalacağız.