Güney Afrika'nın 29 Aralık 2023 tarihinde Uluslararası Adalet Divanına (UAD) İsrail aleyhine açtığı dava, uluslararası hukuk açısından önemli bir gelişmedir. Bu dava, İsrail'in Filistinlilere yönelik politikalarının soykırım teşkil edip etmediğinin tespiti açısından da önemlidir.

Duruşmalarda Güney Afrika, İsrail'in Filistinlilere yönelik sistematik saldırılarını ve soykırım kastının bulunduğunu ileri sürerek, geçici tedbir talep etti. İsrail ise soykırım iddialarını reddederek, Hamas'ın saldırılarına karşı meşru müdafaa yaptığını savundu.

Duruşmalarda sunulan deliller ve iddialar göz önüne alındığında, Güney Afrika'nın iddialarının daha güçlü olduğu söylenebilir. İsrail'in savunması ise beklentilerin altında kaldı.

UAD'nin vereceği tedbir kararının önemi

UAD'nin vereceği tedbir kararı, dava sürecinin gidişatını belirleyecektir. Tedbir kararının İsrail'in eylemlerini sınırlayıcı nitelikte olması beklenmektedir.

Tedbir kararının ateşkese yönelik olması beklenmemelidir. İsrail savunmasında, silahlı çatışma halinin Hamas ve İsrail arasında olduğunu defalarca ileri sürdü. Hamas ise UAD'nin yetki alanı dışında devlet dışı bir aktör olduğundan, Divanın vereceği bir ateşkes kararı yalnızca İsrail'i kısıtlayacaktır. Bu sebeple çıkacak tedbir kararının iki tarafa yönelik değil de doğrudan İsrail'in eylemlerini engellemeye yönelik olması beklenmeli. Nüfus göçüne sebep olan fiillerin engellenmesi, sivillerin korunması, bölgeye gönderilen insani yardımın denetim altına alınması, bölgeye gözlemcilerin ve araştırmacıların gönderilmesi veya başka yollarla denetim mekanizmalarının kurulması gibi tedbir kararlarının verilmesi mümkün gözüküyor.

İsrail'in tedbir kararına uyması mümkün mü?

Kamuoyunda muhtemel bir tedbir kararına İsrail'in uymayacağı endişesi var. UAD kararlarına uymama durumunda pratikte bir yaptırım olmadığından ilk bakışta bu endişe makul gözükebilir.

Bununla birlikte, ilerleyen günlerde Güney Afrika'nın yanında davaya başka devletlerin katılması muhtemel. Bu durum İsrail üzerindeki baskıyı artıracaktır. Bu baskı unsurunun yanında, Avrupa ülkelerinin iç hukuk sistemlerindeki düzenlemeler hatırlanmalıdır. Geçmişte çeşitli ülkelere silah satışlarının yasaklandığı ve ticari, diplomatik ilişkilerin iç hukuk düzenlemelerine bağlı olarak kesildiği biliniyor. İsrail'in UAD tedbir kararlarına uymaması durumunda özellikle ABD ve İngiltere'de iç hukuk alanında çeşitli gelişmeler yaşanabilir. Nitekim halihazırda iki ülke içinde siyasetçilere ve hükümetlere yönelik açılmış veya açılması gündemde olan davalar var. Tedbir kararı iç hukuk yargılamalarını da etkileyecektir. Bu da İsrail ile olan ilişkileri yeniden düzenleyebilir.

Güney Afrika'nın İsrail'e açtığı dava, Filistinliler için umut verici bir gelişmedir. Ancak, davanın olumlu sonuçlanması için İsrail'in tedbir kararına uyması ve yargılama sürecine saygı duyması gerekmektedir. Bu gerçekleşmezse, dava Filistinliler için bir hayal kırıklığı olabilir.

İsrail'in tedbir kararına uymaması durumunda, uluslararası toplum tarafından yaptırımlar uygulanması ve İsrail'in Filistinlilere yönelik politikaları üzerinde baskı kurulması muhtemeldir. Bu da İsrail'in Filistinlilere yönelik politikalarını yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.

Dava sürecinin seyrine bakarak, Filistinliler için umut veya hayal kırıklığı olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.