Hayat denizi her zaman sakin değildir. Bu denizde bazen fırtınalar kopar. Bazen insan Hz. Âdem gibi yasakla sınanır. Bazen Habil ve kabil gibi infakla… Bazen Hz. Nuh gibi evladıyla sınanır, bazen de Hz. İbrahim gibi babayla, eşle ve evlatla… Bazen Hz. Yakup gibi sevgi ve şefkatle, bazen kıskanç kardeşler gibi hasetlik ve nefretle… Bazen Hz. Yusuf gibi iffet ve zindanla sınanır, bazen Hz. Musa gibi zalim firavunla… Gün olur insan Hz. Davud ve Hz. Süleyman gibi sultan olmakla, gün olur Hz. Zekeriyya ve Hz. Yahya gibi kurban olmakla sınanır.

Hasbünallahu ve ni’mel vekil…

Tüm çaresizliklerin çaresi, tüm köşeye sıkışmışların önünde açılan kapı... İnsan tam bittiğini hissetmeye başladığında, gündüzleri kararıp geceye döndüğünde, etrafındaki herkes dağıldığında, en yakınları dahi kendisini terk ettiğinde, kendisini terk etmeyen tek dostun varlığını hissetme ve “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.” deme…

Onulmaz zannedilen zorlukların, acizlik ve çaresizliklerin galebe çaldığı anda; ne kavî bir kulluk ve ne kavî bir dayanaktır bu. “Kuluna Allah kâfi değil mi?” (Zümer, 39/36) hitabına muhatap olurken ‘Bittim’ dediğin bir anda, Rabbimizin ‘yettim’ demesi…

“(Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir.” (Tevbe, 9/129) buyururken Mevla, “Hasbünallahu ve ni’mel vekil” şeklinde dillerden dökülür cümle…

Öyle ki bu cümle, bazen çaresiz bir derde duçar olan hastanın tek dermanı olur. Bazen de zulme ve haksızlığa uğramış bir mazlum ve mağdurun hayata tutunduğu tek dal…

Kalbimiz ağrıdığında, dilimiz dolandığında, sıkıldığımızda, daraldığımızda, çaresiz kaldığımızda... Yorulduğumuz zaman, direnmekten vazgeçmeyi düşündüğümüzde, hata ettiğimizde günahın pişmanlığıyla tükenirken... Velhasıl yandığımız zaman zulmetin alevinde, ateşi serin ve selametli kılan bir tılsımdır. Hasbünallahu ve ni’mel vekil…

Hz. Peygamber’in sihirli beyanında buyrulduğu gibi, “Allah acizliği kınar, hâlbuki akıllı olmalısın. Bir işin üstesinden gelemediğin zaman, ‘Allah bana yeter, O ne güzel vekildir.’ de.” (Ebû Dâvûd, “Kadâ’ (Akdiye)”, 28)

Velhasıl… Bir imtihan dünyasından geçiyoruz… Var oluşumuz bir imtihan, varlığımız imtihan, yokluğumuz, yoksunluğumuz imtihan. Açlık imtihan, zenginlik imtihan. Ve ömür... Bütün bir ömür imtihan... İmtihandayız. Ve bundan sonra dillendirilecek dua:

“Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hû, aleyhi tevekkeltu ve Hüve rabbü’l arşil azîm,” (Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir.)

“Hasbunallahu ve nime’l-vekîl nime’l-Mevla ve nime’n-nasîr, gufrâneke rabbenâ ve ileyke’l-masîr.”

(Allah, bize yeter, O ne güzel vekildir. Ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır. Bağışlamanı dileriz, ey Rabbimiz! Dönüş sanadır!”)

●Günün Ayeti

Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.(Hucurât, 49/10)

●Günün Hadisi

“Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur; ahde vefa göstermeyenin ise dini yoktur.”

 (İbn Hanbel, III, 134)

●Günün Duası

“Allah’ım! Cimrilikten, tembellikten, ömrün en rezil/düşkün zamanından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”

(Müslim, “Zikir, dua, tevbe ve istiğfar”, 52)

●Ramazannâme (Ramazan Manileri)

Elveda ya şehr-i Ramazan

Oldun sen on bir aya sultan

Sende indi mübarek Kur’an

Dünyayı doldurdun hep nurlan.

●Sıkça Sorulanlar

Teheccüd namazı nasıl kılınır?

Teheccüd namazı, yatsı namazını kılıp bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp gece kılınan nafile bir namazdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Her kim geceleyin uyanır, ailesini de uyandırır ve iki rekât namaz kılarsa, Allah’ı çok zikreden erkekler ile kadınlardan yazılır.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 18) Başka bir hadiste de, “Farz namazlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.” (Müslim, “Sıyâm”, 202; Ebû Dâvûd, “Sıyâm”, 55) buyrulmuş olması, gece kılınan nafile namazların gündüz kılınanlardan faziletli olduğuna işaret etmektedir. Bunun gibi sözlü teşvikleri yanında fiilen de Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu namazı devamlı kılmaya çalışması, Teheccüd namazının bizim için sünnet olduğunu göstermektedir (İbn Âbidîn, Reddü’l- muhtâr, II, 467-468). 

Bazı rivayetlerde, Peygamberin (s.a.s.), yatsı namazını kıldıktan sonra vitir namazını kılmadan uyuduğu, gece yarısından sonra uyanıp bir müddet gece namazı kıldıktan sonra vitir namazını ve daha sonra da sabah namazı vakti girince sabah namazını kıldığı belirtilmektedir (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 182).

Teheccüd namazı kılacak kişi, “Niyet ettim Allah rızası için Teheccüd namazı kılmaya” şeklinde niyet edebilir.

Teheccüd namazının iki-sekiz rekât arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, dileyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekâtta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekâtta da selam verilebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 468-469). İki rekâttan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamışsa, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekât olarak kılındığında, ikinci rekât sonunda teşehhüd için oturulduğunda “tahiyyat”tan sonra “Allahümme salli” ve “Allahümme barik” okunur. Üçüncü rekât için ayağa kalkıldığında önce “Sübhâneke” okunur, sonra “Eûzü besmele” çekilir ve Fâtiha suresi okunur.

(Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetvalar)

●Esma-i Hüsnâ

Ya Afüv!

Sen ki affedicisin, Sen ki affetmeyi seversin;

Senin affındır biz isyankârların umudu.

Sen ki gizli ve açık pişmanlıklarımıza âşinâsın,

Sen ki dergâhına dönenlere nihayetsiz affınla kerem eylersin,

Sen ki kusurlarımızı bilirsin, yapıp ettiklerimizden haberdarsın;

Senin bağışlamanla aklanır yüzümüz.

Senin affınla temizlenir kalplerimiz.

Senin affınla silinir utancımız.

Sen ki, günahlarımızdan pişmanlık duymamızdan hoşnut olursun.

Dönüp kapına gelen kullarına af kapılarını sonuna kadar açarsın.

 *

Senin affındır sığındığımız,

Senin affındır güvendiğimiz,

Senin affındır ümidimiz.

***

Günahımızı bağışla.

İsyanımızı affeyle.

(Senai Demirci)

 *

el-Berr: Kulları hakkında bağışı, iyiliği çok olan, onlar için kolaylık ve rahatlık isteyen.

et-Tevvâb: Tevbeleri kabul edip günahları bağışlayan.

el-Müntakim: Suçluları, adaleti ile müstahak oldukları cezaya çarpan. Haddi aşanlara layık oldukları ile muamele edip toplumu ahlaken bozan, insanlara çeşitli eziyetler yaparak onların onurunu hiçe sayan, kişilerin din, namus, can, akıl ve mal emniyetlerini çiğneyenlerden intikam alan.

el-Afüv: Affı çok olan. Affeden, bağışlayan, acıyan.

er-Raûf:  Yarattığı varlıklara karşılıksız ikramda bulunan, cömert davranan, iyilik edip şefkat gösteren, tehlikelerden koruyan ve yardım eden.

●Bir İnci

“Ey can; kimseyi kırma. Sözden ağırı yoktur. Beden çok yükü kaldırır ama, gönül her sözü kaldıramaz.” (Mevlana)

●Peygamberimizden Hatıralar

Bulduğu her fırsatta gençlere özel tavsiyelerde bulunan Allah Resûlü’nün (s.a.s), Abdullah b. Abbâs’a (r.a) verdiği öğütlerden biri şöyledir:

“Delikanlı! Sana bazı sözler öğreteceğim: Allah’ı(n hakkını) koru ki Allah da seni korusun. Allah’ı(n hakkını) gözet ki O’nu hep yanında bulasın. Bir şey isteyeceğinde Allah’tan iste. Yardım dileyeceğinde Allah’tan yardım dile.

Şunu bilmelisin ki bütün toplum (varlık âlemi) bir konuda senin yararına bir şey yapmak için bir araya gelse ancak Allah yazmışsa sana destek verebilirler. Yine (bütün toplum) sana zarar vermek için bir araya gelse ancak Allah yazmışsa sana zarar verebilirler.”

(Tirmizî, “Sıfatü’l-kıyâme”, 59; İbn Hanbel, I, 293; Hadislerle İslam, VI, 396)

●Her Güne Bir Kavram

Tebliğ

●Ulaştırma, bildirme, haber verme, duyurma, açıklama.

(İnsanları) Allah’a çağıran, sâlih amel işleyen ve; «Ben müslümanlardanım.» diyen kişiden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 41/33)

“Benden bir âyet bile olsa insanlara tebliğ ediniz.” (Buhârî, Enbiyâ, 50)

2. Peygamberlerin Allah’ın kendilerine indirmiş olduğu vahiyleri insanlara eksiksiz olarak bildirmesidir.

“Peygamberin üzerine düşen (görev) sadece tebliğ etmektir…” (Mâide,5/99)

3. Açıklanması gereken dini bir hükmü, yerine göre örnekler vererek yerine göre nasihat ederek sözlü ve yazılı bir biçimde eksiksiz olarak anlatma; etkileyici bir dille insanlara duyurma.

“(Ey Musa ve Harun) Firavun’a gidin. Çünkü o azmıştır. Ona yumuşak ve tatlı bir sözle tebliğde bulunun. Belki o, aklını başına alır veya korkar.” (Tâhâ, 20/43-44)

4. Allah’ın kendi katından göndermiş olduğu ilahî emirleri inkârcılara duyurma, inkâra düştükleri hususlarda onları ikna etmeye veya inanç alanıyla ilgili şüpheleri varsa, şüphelerini gidermeye çalışma; İslam’ı inkârcılara anlatma.

“Bu Kur'an; kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir.” (İbrâhim, 14/52)

Editör: TE Bilisim