Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğu üzere, “Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 21. Ayrıca bk. Ebû Dâvud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 15; İbni Mâce, Mukaddime 16). Bu haftaki yazımızda Peygamber Efendimiz’in hadisini şiar edinerek hafız olan kardeşimizin yazısını sizlerle baş başa bırakıyoruz.

İsmim Abdul Rahman Mohammd Şerafettin. Ganalıyım. Babam iki eşi var ve biz on sekiz kardeşiz. Babam Suudi Arabistan’da Câmiatü’l-İslâmiye’den mezun olmuş ve sonrasında orada yüksek lisans yapmış. Erken yaşta evlenen babamın ikinci eşinden dünyaya gelmişim ben. Ancak ne yazık ki ben Müslüman bir ülkede doğmadım. Bu yüzden benim ülkemde Müslüman ülkelerdeki gibi Kur’an eğitimi, ramazan etkinlikleri, teravih, mukabele, Türkiye’de olduğu Kur’an’ı güzel okuma yarışmaları vs. yoktu. Buna rağmen ben hafızların içinde yetiştim. Benim ailem aslında hafızlar ailesidir. Bizim evdeki herkes ya tam hafızdır ya da yarım hafız. Ailemde babam -Allah Rahmet eylesin- annem, büyük ablalarım ve ağabeylerim ve yakın akrabalarımın hepsi hafızdır. Böyle olunca bir noktadan sonra hafızlık bizde bir zorunluluk hâline geldi. Böyle bir ailede şartlar ne olursa olsun Kuran’ı ezberlemelisin. Ancak bu zoraki, istenmeden yapılan bir iş olarak görülmemelidir. Mahallemdeki insanlar evimize “Kur’an evi” derler. Bu da bizim için çok şerefli bir sıfattır. Bir anlamda bizim evimiz zenginler evidir. Dünyanın en zenginleriyiz biz yani.

“KUR’AN EVİ”

Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı ve ayrıca Kur’an’a karşı büyük sevgimden dolayı hafızlığa elbette özel bir önem veriyorum. Bunun yanında Peygamber Efendimizin (sav) Kur’an’ı ezberleyen kişiye müjdeleri olduğu gibi hafızın anne ve babasının ahrette ne tür nimetlere kavuşacağına dair sevindirici hadisleri de vardır. “Kim Kur’ân’ı okur; onu güzelce ezberler; helalini helal, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa Allah bu sayede o kimseyi cennetine koyar. Ailesinden cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 13/2905; Ahmed, I, 148) hadis-i şerifinden daha büyük müjde olabilir mi?

Ben bir taraftan hafızlık yaparken bir taraftan da evimizde Kur’an eğitimi devam ediyordu. Mahallemizde Kur’an bilmeyen kişilere evimizde Kur’an dersi veriliyordu. Tabii ben hafızlık yaptığım için onlardan ilerideydim. Bu şekilde evimizde Kur’an öğrenenlerin sayısı çoğaldı hatta iki grup hâline geldi. Yarım hafızlar, öğrenmek isteyenlere yardım etmeye başladı.

“KUR’AN ÖĞRENENLERİN SAYISI ÇOĞALDI”

Hafızlık yaparken önce Fatiha Suresi’nden ezber yapmaya başladım. Ancak daha sonra Kur’an’ın sonuna, Nâs Suresi’ne geçiş yaptım. Sondan başa doğru sure sure gitmeye başladım. Sondaki sureler kısa olduğu için tabii kısa sürede bunları bitirdim. Sonrasında yine sayfa sayfa gitmeye başladım. Bazen yarım sayfa, bazen bir sayfa… İlerledikçe iki sayfa ezberlediğim de oluyordu. Tam olarak hatırlayamıyorum ama sanırım on beş yaşında iken hafızlığımı bitirdim. Ne kadar sürede hafızlığımı tamamladığımı tam olarak bilemiyorum.

Ağabeylerim hafızlık yaparken bana çok yardımcı oldular. Hafızlığa evde kalarak devam ettim. Hafızlık dönemimde buradaki gibi bir yurt hayatım olmadı. Hafızlık yaparken eğer dersi zamanında veremezsen mesela iki gün üst üste veya üç gün ara verirsen bunun bir cezası oluyordu elbette.

“HAFIZLIK YAPARKEN BANA ÇOK YARDIMCI OLDULAR”

Hafızlığın hayatında değişiklik yapmadığı bir insan olamaz herhâlde. Çünkü sürekli Kur’an-ı Kerim ile muhatap oluyorsunuz. Sizi daha samimi hâle getiriyor. Bu bakımdan kendimi çok nasipli bir insan olarak görüyorum. Süreç her ne kadar zorlu olsa da sonuç çok tatlı olduğu için herkese tavsiye ederim.

Beynimiz bir kas gibidir, ne kadar çok çalıştırılırsa o kadar güçlenir. Ezberleme sayesinde beyin, aktif olarak bilgiyi ezberlemeye çalışmasa bile bu vesileyle daha fazlasını hatırlamak için eğitilir. Ayrıca küçük yaştan itibaren ezberlemek çocuğun gelişimine yardımcı olur ve uzun vadede kişiye olumlu katkıları olur.

Abdul Rahman Mohammd Şerafettin

***

İsmim el-Hasan el-Keylani. Benim ailemde küçük kardeşim hariç hepimiz hafızız. İnşallah yakında küçük kardeşim de aramızı katılacak. Ben, küçükken yedi yaşında başladım hafızlığa. Annemin isteği ve babanın teşvikiyle. Çetin ve zor olduğu kadar kutlu bir yolculuğa adımımı atmıştım. O zamanlar bilmezdim neden hafızlık yaptığımı ve hafızlığın ne olduğunu ama anlardım insanların bana imrenerek bakmasından, büyük insanların bile benden dua istemelerinden güzel bir iş yaptığımı. Beni sevenler, bana özenenler olduğu gibi yaptığım işi cahilce görüp surat ekşitenler de oldu.

Günler ve aylar geçiyordu, bazen gülerek ama çoğu zaman ağlayarak… Bazen isteyerek gidiyordum kursa, bazen de gitmemek için ipe un seriyordum. Gülünç bahanelermiş, büyüyünce anladım...

“ALLAH’IM BANA UNUTTUĞUM SURELERİ VE AYETLERİ HATIRLAT”

Ben hafızlığıma başladığımda ülkemde değildim ve ortaokula geçmeden yaklaşık sekiz cüzü bitirmiştim. Sonra diğer bir ülkeye ailemle birlikte gitmiştik. O ülkede de Kur’an’ın yarısını bitirebilmiştim ancak. O zaman 14–15 yaşlarındaydım. Ve en son ülkeme dönerek orada bitirmiştim hafızlığı çok şükür.

Bir dönem geldi ki çocukluğun verdiği yaramazlık ve ihmalkârlıkla Kur’an’ımı rafa kaldırmıştım. Okumuyordum, ezberlerimi tekrar etmiyordum. Ne zaman Kur’an’dan uzaklaşsam çok bariz bir şekilde o zamanlarda gönlümün neşesini gittiğini fark ettim. Artık büyük bir vicdan azabına dönüşmüştü bendeki bu durum. Çünkü onu ihmal etmiştim ve ayetlerinin çoğunu unutmuştum, hem de ezberlediğimi hayatıma geçirmeyerek. Hayatın tadı yoktu… Dilimde ve kalbimde sadece tek bir dua vardı: “Allah’ım bana unuttuğum sureleri ve ayetleri hatırlat ve hayatıma yansıtmayı nasip eyle.”

Sonra ailemin sayesinde birçok programa katıldım. Büyüdükçe Kur’an ezberlemenin önemi bir bilinç hâline gelmeye başladı. Dolayısıyla Kur’an benim ufkumu, gönlümü açtı.

Bir 29 Mayıs sabahı, Fatih’in İstanbul’u fethettiği gün ben de yeniden kalbime Kuran’ı oturtmuş, kendi gönlümü fethetmiştim.

Tabii Fatih’in Hacı Bayram-ı Veli’si, II. Murat’ı ve Akşemseddin’i gibi benim de hocalarım, annem ve babam vardı. Rabbim okuduğum, öğrendiğim her harfin sevabından onları da hissedar eylesin. Şimdi artık dilimde ve gönlümde tek bir dua var: “Ey Allah’ım beni senden ayırma, beni senin Kur’an’ından ayırma.”

Hasan el-Keylani

Editör: TE Bilisim