Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

İstanbul daha önce birçok kez fethedilme girişimlerinde bulunulmuş bir şehirdir ama Fatih’in teşebbüsü dışındaki hiçbir teşebbüs başarılı olamamıştır. Bunun sebepleri arasında yeterli teknolojinin olmaması, orduların yeterli olmaması, Rum ateşinin etkili biçimde kullanılması vb. örnekler gösterilebilir.

Bizans savunması

Surlar

İstanbul’un muhafazasındaki en önemli araçlardan birisi surlardı. İstanbul’u çepeçevre saran bu surlar deniz ve kara surları olarak ikiye ayrılıyordu. Kara surları iç ve dış olmak üzere çift duvarlıydı, iç surlar daha yüksek ve daha kalındı. Kara surlarının en zayıf kısmı Bayrampaşa vadisine doğru inen hattın meyilli olması sebebi ile Topkapı ve Edirnekapı arasındaki surlardı. Dış surların en kuvvetlisi Marmara’dan Haliç’e uzanan deniz surlarıydı. Haliç kıyılarını çeviren surlar ise kara surlarına nazaran İstanbul’un en zayıf surları idi. Bu surlar 10 metre yüksekliğinde ve tek katlı idi. Surlar ile deniz arasında dar bir alan mevcuttu.


Hendekler

Kara surlarının dış duvarının tamamının önünde devasa hendekler vardı. Bu hendekler ile İstanbul âdeta bir ada şeklini alıyordu. Hendeklerin dış surlara bakan kısmında ise 2 metrelik müdafaa duvarları bulunuyordu.


Bizans İmparatorluğu’na gelen dış yardımlar

Fetihte en büyük problemlerden biri de Bizans’a deniz yoluyla yapılan yardımların önünün alınamamasıydı. Bu yardımlar şehrin uzun süren muhasaralara dayanmasını kolaylaştırıyor, kuşatanlara ise bıkkınlık veriyordu. Boğaz’ın girişinde kontrolün olmaması sebebiyle yardımların önü kesilemiyordu.

Grejuva

Grejuva, üzerine su döküldüğünde daha fazla tutuşan sıvı bir maddeydi. Ağaç gibi yanıcı maddeleri hızlıca tutuşturuyor, düştüğü her yeri yakıyordu. Deniz üzerinde dahi yanabiliyor, çömleklere konup uzaklara fırlatılabiliyordu. Surlardan tırmanmaya çalışanlara atılınca çabucak tutuşturuyordu. Surlardan sonra Bizans’ın elindeki en önemli savunma aracı buydu. Surlar Bizans'ı muhafaza ederken bu madde Türklerin surlara yaklaşmasını engelliyordu.

Haliç’e gerilen zincir

Bizans’ın Haliç’in önüne gerdiği zincir dışarıdan gelen yardım gemilerinin muhafaza edilebileceği güvenli bir bölgeyi oluşturuyordu. Hem gerilen zincir hem de zincirin arkasında bulunan donanma, en zayıf surları teşkil eden Haliç surlarına ulaşmayı imkânsız kılıyordu. Bizans için açılmayan bir cephe olan Haliç kısmı, âdeta bir nefes alma bölgesiydi. Ciddi bir çaba içine girmeden, az insanla bölge muhafaza edilebiliyordu.

Sultan Mehmed’in fetih stratejisi

Zeki bir genç olan Mehmed Han, Bizans’ın her savunma ögesinin karşısına bir strateji geliştirdi. Çok detaylı bir plan yaptı, hiçbir şeyi şansa bırakmak istemiyordu. Planında boşluk yoktu.

Haçlı ordusunu engellemek

İlk padişahlık deneyiminde Haçlı ordusuna karşı II. Mehmed’in muvaffak olamayacağını düşünen Çandarlı, II. Murat’ın geri gelip ordunun başına geçmesinde büyük rol oynamıştı. Bu olay II. Mehmed’in saltanatına gölge düşürdüğü gibi tahta ikinci kez çıktığında Avrupa’da ona karşı “beceriksiz bir çocuk sultan” kanaatini oluşturmuştu. Hatta İstanbul’da yaşayan Francesso, Sultan Mehmed’i “içki ve kadın düşkünü beceriksiz bir genç” olarak lanse edip derhal bir Haçlı ordusu toplanması hâlinde Türklerin Avrupa’dan, hatta Anadolu’dan bir an önce atılabileceğinin garanti olduğunu bir mektupla iletmişti. Mehmed bu imajının farkındaydı. Yaptığı şey ise hasımlarının bu şekilde düşünmesini devam ettirmekti. Tahttan inmesinde büyük rol oynayan, yeniçeriler üzerinde ciddi nüfuzu olan babasının veziri Çandarlı’yı azletmedi çünkü Çandarlı’nın Avrupa’ya ve Bizans’a karşı bir sulh politikası vardı. Sultan Mehmed, tahta çıkışını tebriğe gelen elçilere müsamahalı davranıyor, makul istekleri yerine getiriyordu. Venedik ile yapılmış barış anlaşmasını yeniledi, Macar elçilerle üç yıllık bir barış anlaşması imzaladı, Sırp elçilere yakınlık gösterdi hatta Alacahisar Kalesi’ni anlaşmayla Sırplara bıraktı. Eflak, Midilli, Sakız ve Rodos gibi başka devletlerle de anlaşmaları yeniledi. Bizans’ın elindeki Osmanlı şehzadesi karşılığı verilen parayı yıllık üç yüz bin akçe olarak yeniledi. Böylelikle sulhçu vezirinin etkisinde kalmış zararsız ve pasif bir sultan imajını çiziyor, bu durumu lehine kullanıyordu. Böylece Batı, dikkatini Osmanlı üzerinden çekecek, genç padişahın fetih hazırlıklarından şüphe duymayacaktı. Avrupa’yı, böyle bir fethe kalkışırsa dahi başarısız olacağını düşündüren hülyalara daldırdı. Bu sayede de Sultan Mehmed İstanbul’u muhasara ettiğinde Avrupa âdeta kendi sorunlarına odaklanmış bir durumda bulunmaktaydı. Kuşatmanın hızlı bir şekilde fethe dönüşmesi için oldukça ciddi hazırlık yapan genç sultana karşı Bizans imparatoru umduğu desteği göremedi.

Dış yardımların önünü kesmek

Sultan Mehmed, Karadeniz’de giriş çıkışları kontrol altına almak ve dışarıdan gelen yardımların önünü kesebilmek adına Anadolu Hisarı’nın karşısında bir hisar yapmaya koyuldu. Dört ayda inşa edilen Sultan’ın “Boğazkesen” adını verdiği Rumeli Hisarı, İstanbul’u Karadeniz iaşe merkezlerinden ayıracak, Anadolu-Rumeli arasında donanmaların geçişini güvence altına alacak ve gerektiğinde kuşatma ordusuna üs hizmeti görecekti. 1452 Ekim ayında Boğaz’dan destursuz geçmeye çalışan arpa yüklü bir gemi tek top güllesi ile batırıldıktan sonra bir daha hiçbir gemi demirlemeden Boğaz’ı geçemedi.

İstanbul’un surlarını aşmak

Toplar

Mehmed, İstanbul’un güçlü surlarını yıkabilecek kuvvette harp vasıtalarına sahip olması gerektiği kanaatindeydi. Bu yüzden kendisini topçuluk konusunda yetiştirmişti. Bu onun uzmanlık alanlarından biriydi ve balistik hesaplar yapabiliyordu. Hatta fetih sırasında havan topunu icat etmişti. Gemilerin yan atışlarla batırılamaması üzerine kendi tarifi ile döktürülen ve mermi yoluna dik bir şekilde verilen bu havan topları ile gemileri batırmaya muvaffak olmuşlardı.

Yapmak istediği şey devasa toplar döktürmekti. Çünkü Bizans’ın surlarına kendi geliştirdiği bir yöntemle, batarya sistemi ile durmadan top atışı yapmayı planlıyordu. Önce farklı kalibredeki toplarla üçgen şeklinde bir bölüme hasar verecek, sonra devasa topu orta bölüme atarak surları yerle bir edecekti. Fetih sırasında tek top değil gruplar hâlinde büyüklü küçüklü karma toplar kullanacaktı. Aklındaki bu devasa topların dökülmesi için Osmanlının usta topçularına başvurdu. Osmanlı ise bu dönemde topçuluk konusunda epey gelişmişti. Mimar Muhiddin, Sarıca Paşa ve Macar Urban’a bu topları döktürdü. Şahi toplar denilen bu devasa topların bazıları 15-17 ton gelen, 200 ile 700 kg ağırlığında gülle atan, dönemin en büyük silahlarındandı. Bu topları ustalar dökerken güllesinin geliştirilmesini bizzat genç padişah üstlenmişti.

Yürür kuleler

Devasa surları aşabilmek gayesiyle meydana getirilen vasıtalardan biri de yürür kulelerdir. Mehmed, Büyük İskender ve Jül Sezar gibi komutanların tarihte bu kuleleri, kale kuşatmalarında başarıyla kullandıklarını biliyordu. Rum ateşinde yanmasını önlemek amacıyla dış kısmına iki üç kat öküz derisi gerilmişti. Her ne kadar muhasara sırasında Bizanslılar Rum ateşiyle bu kuleyi yakmaya muvaffak olduysalar da kulelerin inşasından vazgeçilmedi. Bu kuleler surların aşılabilmesi, hendeklerin doldurabilmesi, sur altına tünel açma faaliyetlerinin emniyete alınması amacıyla kullanıldı.

Editör: TE Bilisim