Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Liderler Zirvesi sonrası IFEMA Kongre Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya ile imzalanan muhtıra için "Üçlü muhtıra diplomatik bir zaferdir" dedi. Erdoğan, "İsveç, 73 teröristin Türkiye'ye iadesi için söz verdi" dedi. Erdoğan, "İsveç ve Finlandiya üzerlerine düşen görevlerini yerine getirmeleri lazım. Üzerlerine düşenleri yapmazlarsa mutabakat Meclis'e gitmez" ifadelerini kullandı. Erdoğan, ABD Başkanı Biden'ın F-16 konusunda adım atacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

NATO Madrid Zirvesi’ni biraz önce son eren üçüncü çalışma oturumuyla birlikte tamamladık. NATO’nun tarihindeki en önemli zirvelerden birini böylece başarıyla neticelendirdik. Zirve, müttefiklerin mevcut meydan okumalar karşısında birlik ve dayanışma anlayışının teyit edilmesine vesile oldu.

Öncelikle Kral 6. Felipe ve hükümet başkanı sayın Sanchez başta olmak üzere tüm İspanyol makamlarına sergiledikleri misafirperverlik ve başarılı organizasyon için şükranlarımı sunuyorum.

Zirvenin başarısı için gösterdikleri gayret nedeniyle Genel Sekreter Stoltenberg ve ekibine de teşekkür ediyorum.

Ukrayna'daki savaşın başlamasının ardından biri video telekonferans, biri de Brüksel’de düzenlenen toplantı olmak üzere liderler düzeyinde bu yıl üçüncü kez bir araya geldik. Madrid Zirvesi gelinen noktayı tahlil etmemiz ve geleceğe yönelik bir vizyon oluşturmamız için önemli bir fırsat oluşturdu. İttifakımızın Ukrayna’ya desteği tamdır. Fakat bu desteğimizi bir barış vizyonuyla birlikte ortaya koymalı, insani dramın, yıkımın ve gözyaşının bir an önce durdurulması için çaba göstermeliyiz. Kalıcı bir ateşkesin sağlanmasına dönük diplomatik girişimlerimizi yoğunlaştırmalıyız.

"ZELENSKİY VE PUTİN'LE TEMAS HALİNDEYİM"

Zirvenin dün gerçekleştirdiğimiz ilk oturumunda Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, bizlere video mesajla hitap etti. Sürecin başından itibaren kendisiyle yakın diyalogumu sürdürüyorum. Aynı zamanda bilindiği üzere Rusya Devlet Başkanı Putin’le de düzenli temas halindeyim. Tüm bu çabalarımız kalıcı barışın yolunu açacak adımların atılması içindir.

Çatışmalar uzadıkça maalesef can kayıpları ve yıkım da artmaktadır. Savaşın başta enflasyon olmak üzere küresel ekonomideki olumsuz yansımalarını hepimiz hissediyoruz. Türkiye olarak adil bir barışın kaybedeninin olmayacağına inanıyoruz. İstanbul süreciyle yeşeren umutları daha da güçlendirmemiz gerekiyor. Türkiye’nin sorumluluk üstlenen, tüm taraflarla konuşabilen, elini taşın altına koyabilen bir müttefik olarak oynadığı rolün NATO içinde de takdirle karşılandığını bir kez daha memnuniyetle gördüm.

Buradaki temaslarımızda savaşın başından bu yana bu öncelikler arasındaki krizin insani etkilerinin en aza indirilmesi, ateşkesin ivedilikle temini yönündeki girişimlerimiz hakkında bilgi verdi. Ukrayna tahılının Karadeniz’deki limanlardan ihraç edilmesine yönelik BM planına ilişkin katkılarımızın paylaştım. BM’nin ve tarafların katılacakları dörtlü toplantıyı İstanbul’da en kısa zamanda düzenlemeye matuf çalışmalarımızdan bahsettim.

Müttefiklerimizden sözde değil eylemlerinde de hakiki bir dayanışma beklediğimizi güçlü bir şekilde vurguladım.

"TEHDİT OLARAK MUHATAPLARINA GERİ DÖNDÜ"

Zirvede uluslararası kamuoyunun en çok ilgisini çeken belgelerden biri dün kabul ettiğimiz yeni stratejik konsept oldu. 2010 Lizbon Zirvesinde kabul edilen stratejik konseptin yerini alacak bu belge, NATO’nun temelini oluşturan birlik ve dayanışma ilkelerinin önemini bir kez daha teyit etmiştir. İttifakın gelecekteki güvenlik ortamına kendini adapte etmesine yönelik bir vizyon ortaya koymuştur.

Bu sene ittifaka katılımının 70’inci yılını kutlayan ve NATO içinde oynadığı etkin rol ve verdiği kapsamlı katkılarla müttefiklik ruhuna her zaman uygun hareket eden Türkiye, şüphesiz gelecek vizyonunda da söz sahibi müttefikler arasında yer alacaktır. Stratejik konseptte terörizmin en ciddi asimetrik tehdit olarak tanınması ve NATO’nun terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadele yönündeki kararlılığının ortaya konulması elbette önemlidir. Ancak bu kararlılık kağıt üzerinde kalmamalıdır. Fiiliyatta terör örgütleri arasında hiçbir ayrıma gidilmeden mücadelenin tam bir dayanışma içinde sürdürülmesi zaruridir. Oturumlardaki hitaplarımda ve ikili temaslarımda bu konunun Türkiye için ne denli büyük hassasiyet arz ettiğini özellikle vurguladım.

Ayrıca bunun sadece bizim değil, NATO’nun da meselesi olduğuna işaret ettim. Masumların canları ve kanları üzerinden ikbal devşirmeye çalışan cinayet şebekeleri hepimizin ortak düşmanıdır. Bugün bize karşı kullanılan silahların, yarın başka müttefiklerimize karşı kullanılmayacağının hiçbir garantisi yoktur. Tarih bize bu tür ihmalkarlıkların daha sonra ölümcül tehditler olarak muhataplarına geri döndüğünü göstermiştir.

"TERÖRÜN TÜM YÖNLERİNE KARŞI ADIM ATMALIYIZ"

Son günlerde PKK ve uzantılarının kendilerine yönelik en küçük bir müdahale karşısında sergiledikleri pervasızlıklar bunun açık örneğidir. Tıpkı habis bir ur gibi günden güne büyüyen, toplumsal barışı, huzuru ve güvenliği tehdit eden bu beladan kurtulmamız gerektiğini dile getirdim. Müttefiklerimizden sözde değil, eylemlerinden de hakiki bir dayanışma beklediğimiz mesajını güçlü biçimde vurguladım.

Türkiye’nin terör örgütlerine karşı yürüttüğü uzun ve kararlı mücadeleyi anlatan bir videoyu liderlerle beraber izleme fırsatı bulduk. Böylece PKK, PYD, YPG, FETÖ ve DEAŞ’ın kanlı yüzünü bir kez daha tüm muhataplarımıza anlatmış olduk. Gelinen noktada hepimiz şu gerçeği görüyoruz. Şayet NATO’nun güvenilirliğini ve inandırıcılığını korumak istiyorsak müttefikler olarak terörün tüm tezahürleriyle mücadelede daha net, tutarlı ve samimi adımlar atmamız şart.

Terörün finansmanı ile militan devşirme faaliyetlerinin engellenmesi, bu mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden, binlerce evladını teröre kurban vermiş ülke olarak oyalamalara tahammülümüz kalmamıştır. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları bağlamında yaşananlar, Türkiye’nin bu konudaki kırmızı çizgilerini ortaya koymuştur. İlk günden itibaren hassasiyetlerimizi ifade ederek yapıcı ama kararlı bir tutum sergiledik.

Salı günü Sayın Genel Sekreterin kolaylaştırıcılığında İsveç ve Finlandiya liderleriyle dörtlü zirvemizi gerçekleştirdik. İmzalanan mutabakat muhtırasını Türkiye’nin hassasiyetlerinin anlaşıldığının bir işareti olarak görüyoruz. Elbette bu bir başlangıçtır, bir davettir. Asıl olan verilen sözlerin hayata geçirilmesidir. Bundan sonraki süreçte muhtıradaki kayıtlı hususların uygulamasını titizlikle takip edecek, adımlarımızı da buna göre atacağız.

"DİPLOMATİK BİR ZAFER"

Özellikle diplomasiye bir tarafın kazanıp diğer tarafın kaybettiği sıfır toplamlı bir oyun nazarıyla bakmak yanlıştır. Bilakis diplomasiyi bizleri ortak paydaya ulaştıracak en kestirme, en garanti yol olarak görmek gerekir. Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan muhtıraya bu zaviyeden bakılmasının daha doğru olacağına inanıyor ve ben de böyle anlıyorum. Hiç şüphesiz bu muhtıra, Türkiye ve milletimiz açısından zorlu müzakere sürecinden sonra elde edilmiş diplomatik bir zaferdir.

Üçlü muhtırayla Türkiye, PKK ve uzantılarıyla mücadelede tam işbirliği, terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle dayanışma, PYD, YPG ve FETÖ’ye destek sağlamama taahhüdü, savuma sanayii alanında ambargo ve kısıtlamalara gidilmemesiyle işbirliğinin artırılması, İsveç ve Finlandiya’nın terörizmle mücadele ve savunma sanayii konularındaki ulusal mevzuatlarını ve uygulamalarını tadil etme sözü, terör suçlularının iadesi konusunda somut adımlar atılması ve ikili düzeyde hukuki düzenlemeler yapılması, ki İsveç’in verilmiş olan sözü 73 teröristin Türkiye’ye iadesi. PKK ve uzantılarının para toplama ile eleman devşirme faaliyetlerinin yasaklanması ve bunların soruşturulması, Türkiye’ye yönelik terör propagandasının engellenmesi hususlarında net, somut ve sağlam garantiler almıştır. Bu adımların uygulamasını denetlemek üzere adalet, istihbarat ve güvenlik kurumlarının katılımıyla daimi ortak mekanizma kurulması kararlaştırılmıştır.

Finlandiya ve İsveç, daimi yapılandırılmış işbirliği süreci PESKO dahil, Avrupa Birliği güvenlik mekanizmalarına ülkemizin en geniş şekilde katılımını destekleyeceğini beyan etmiştir. Böylece Türkiye’nin ilk günden itibaren dile getirdiği hassasiyetlerin tamamı, üçlü muhtıraya girmiştir. Türkiye ve NATO ile birlikte bu muhtıranın kazananı aynı zamanda İsveç ve Finlandiya haklarıdır.

Terörle mücadele yönünde atılacak her müspet adım, bu ülkelerin barış, huzur ve güvenliğine katkı yapacaktır.

"NATO'DA SÖZ SAHİBİYİZ"

Zirve toplantılarında ve marjında birçok devlet ve hükümet başkanıyla da bir araya gelme fırsatı bulduk. Bu çerçevede NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı ve İsveç Başbakanı ile dörtlü zirvemizi gerçekleştirdik. Zirvemizin yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Birleşik Krallık Başbakanı Johnson, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Michel, ABD Başkanı Biden, Avusturya Federal Şansölyesi Nehammer, İspanya Hükümeti Başkanı Sanchez, Almanya Başbakanı Schulz, Hollanda Başbakanı Rutte, Romanya Başbakanı Iohannis ve Güney Kore Cumhurbaşkanı Yoon ile görüşmelerimiz oldu.

Keza toplantılar sırasında Macaristan ve Karadağ liderleri dahil pek çok devlet başkanıyla sohbet ettik. Bu görüşmelerde mevkidaşlarımla ağırlıklı olarak Ukrayna’daki gelişmeleri ele aldık, ittifak gündemi çerçevesinde fikir teatisi gerçekleştirdik. Ayrıca, ikili gündemimizdeki konuları farklı yönleriyle değerlendirdik. Zirveyle Türkiye’nin 70 yıldır NATO üyesi olan ittifakın en büyük ikinci ordusuna sahip, harekat ve misyonlara en fazla katkı veren beşinci ülkesi olarak NATO’nun dününde ve bugününde olduğu gibi geleceğinde de söz sahibi olacağı bir kez daha açıkça görülmüştür.

Biz kendi bağımsız dış politikamızı izlerken, müttefiklik ruhu içinde NATO’ya gerekli katkıları vermeye devam edeceğiz. Müttefiklerimizden de aynı samimi dayanışmayı görmek istiyoruz. Madrid Zirvesi’nin bu noktada yeni bir dönemin kapılarını aralamasını temenni ediyoruz.

SORU-CEVAP

Gerek sayın Putin’le gerek sayın Zelenskiy ile bu haftasonu veya önümüzdeki hafta başında telefon diplomasimizi sürdürmeye gayret edeceğiz. Başlamış olan zaten bir yol haritamız var. Kendileriyle görüşmek suretiyle bir an önce bu koridoru işletmeye çalışacağız. Bizim 20 kadar bölgede gemilerimiz var. Bu gemilerle de bu ürünlerin tahliyesini ve üçüncü ülkelere de bunların naklini sağlamaya gayret edeceğiz.

TÜRK HEYET ABD’YE GİDECEK

Şimdi biliyorsunuz parlamentolar sıkıntılı süreçlerin yaşandığı yerlerdir. Burada da sayın Başkan elinden gelen adımları atacağını, tabii sadece olay demokratlarla bitmiyor. Bir de cumhuriyetçiler var. Benim de geçen hafta geniş bir ekibim Amerika’daydı. Orada gerek cumhuriyetçilerle gerek demokratlarla görüşmeler yaptılar. Şu anda da biz sayın Biden’la dün akşam yaptığımız görüşmeden sonra heyetlerimizi gerekirse yine göndereceğiz ve orada cumhuriyetçilerle de görüşmeler yapmak suretiyle onların da bu konudaki desteğini almamız halinde inanıyorum ki sayın Biden’ın bu konudaki samimi gayretleri ciddi bir destek bulacaktır. Onun için de gecikmeden hemen bir heyeti Amerika’ya göndereceğim.

“MECLİS’TEN GEÇİRMEYİZ”

Tekrara zaten gerek yok. Biz parlamentomuzdan bunu geçirmedikten sonra zaten bu iş yürümez. Önce İsveç ve Finlandiya üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri lazım. Bu zaten metin içerisinde yerini alıyor. Onlar bu görevlerini yerine getirmeleri halinde biz de parlamentomuza göndeririz. Bunlar yerine getirilmezse bunun parlamentomuza gönderilmesi söz konusu değil. Biliyorsunuz Makedonya ne kadar zamanda NATO’ya gidebildi? 11+9 20 yılda NATO’ya girebildi. Bu iş öyle süreci çok çabuk işleyen, ben istedim oldu süreci değildir. Onun için İsveç de bunu biliyor Finlandiya da bunu biliyor. Öncelikle tabii bu PKK, PYD, YPG, FETÖ, bu terör örgütlerinin silinip atılması lazım. Bunlarla ilgili yasal düzenlemeleri de bir an önce bitirmeleri lazım.

“DENGE POLİTİKASI” VURGUSU

Bizim Rusya’yla ikili ilişkilerimiz var. Tabii bunun yanında Ukrayna ile de ikili ilişkilerimiz var. Dolayısıyla biz siyaseti denge politikaları üzerinden yürütmek istiyoruz, kavga politikaları üzerinden değil. Bizim gerek savunma sanayii noktasında gerek enerji noktasında bizim şu anda doğal gaz enerjisinde yüzde 40’ı aşkın doğal gazımızı Rusya’dan temin ediyoruz. Nükleer enerji santralimizi Rusya’yla birlikte yapıyoruz. Bunlar bizim için büyük önem arz ediyor. Biz bunları bir kenara koyamayız. Dolayısıyla da süreci takip edeceğiz, bu süreç içerisinde siyasetin bu kazan-kazan esasına göre şekillendiğini ele aldığınız zaman mesele kalmaz.

Burada Boris benim çok sevdiğim bir dostum, arkadaşımdır. Onun bakışı öyledir, benim bakışım da bu şekildedir. Ama dediğim gibi burada denge politikasının diplomasiyi şartlarına göre iyi işletmenin çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Ve win-win, buna göre adım atarsak buradan çok daha hayırlı kararlar çıkabilir. Onun için de yoğun bir şekilde sayın Putin’le, sayın Zelenskiy’le görüşmelerimi devam ettiriyorum. Haftada bir, 10 günde bir kendileriyle telefon görüşmelerim oluyor. Bundan da netice alacağımıza inanıyorum.

“BU ADIMLAR NE İÇİN ATILIYOR?”

Yunanistan’ın malum son dönemlerdeki tutumu, bizim siyaset anlayışımıza asla uymuyor. Son dönemde özellikle kendisine İstanbul’da verdiğim yemekten sonra bir teklifte bulundum. Bundan böyle biz aramızdaki ilişkileri ikili yapalım, üçüncü kişileri aramıza sokmayalım dedim. Fakat buna rağmen Amerika’da Cumhuriyet Senatosu’nda yaptığı konuşmayla bizim bu anlaşmamızı iki hafta, üç hafta sonra tamamen tersine dönüştürdü. Sadece onunla da kalmadı, Davos’ta da aynısını yaptı. Onunla da kalmadı ve bir taraftan adalar, adacıklar, buralara özel ziyaretler yapıp, bu özel ziyaretlerle de silahlandırmalara gitmek gibi bir gayretin içine girdi. Bu adalar, adacıklar, gerek Lozan gerek Paris Anlaşmasına göre ters bir olaydır. Oraları silahlandıramazsınız. Ama Yunanistan böyle bir adımın içine girdi. Bir de bu 5+4, Amerika’nın burada üs kurma olayları ki bu sorulduğu zaman alınan cevap, Rusya’ya karşı… Benim halkım bunları pek yutmuyor. Niye? Neden? Adama sorarlar niçin? Çünkü biz barışın egemen olduğu bir dünyayı tesis edeceksek, o zaman bu adımlar ne için atılıyor? Ona tabii olumlu bakmıyoruz bunu da yaptığımız ikili görüşmelerde liderlere söyledik.

“MUHALEFET RAHATSIZ”

Muhalefetin hiçbir zaman iktidara şu siyah değil mi? Beyaz der, beyazsa siyah der. Hiçbir zaman olması gerekeni, doğrusunu söylemez. Türkiye muhalefeti böyledir. Ama şimdi bütün belgeler ortaya konuldu. Dünya bu olaya nasıl baktığını herkes çok açık, samimi olarak görüyor ve şu an itibarıyla bizim buradaki tavrımız, attığımız adımlar, ilgi uyandırdığı gibi bütün liderler noktasında herkes de takdirle karşıladı. Bizler de terörle mücadelemizin Türkiye dışındaki ayaklarını bütün belgelerle beraber kendilerine takdim ettik. Oradan bunları izledikten sonra bu işi çok daha iyi anlayacaklar. Şu anda zaten İsveç’teki terörist yanlıları, terör yanlıları, ciddi manada şu anda çılgındalar. Ne yazık ki bizim iç muhalefet bu işlerden pek memnun değil, ona dönünce anlatırız.

“YUNASNİTAN HESAP VERMELİ”

Yunanistan germedikten sonra biz germeye meraklı değiliz ama 147 kez hava sahamızı ihlal eden Yunanistan bunun hesabını vermek durumundadır.

“SÖZLER YERİNE GELMELİ”

Teröristleri vereceğinize, yasaları değiştireceğinize söz veriyorsunuz, bunlar yerine gelmezse kusura bakmayın, bu söz yerine gelecek.

Editör: TE Bilisim