Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

İbadet maksadıyla kesilen ilk kurban Habil ve Kabil’in kurbanlarıdır. Habil’in kurbanı kabul olduğu için bunu kıskanan Kabil, kardeşi Habil’i öldürmüştü. Geçmişteki bütün ümmetlerde kurban ibadetinin olduğunu biliyoruz. Antik Yunan’da insanlar yaratıcıya yakınlık hissetmek ve istekte bulunmak için kurban kesiyorlardı. Hatta farklı özellikteki tanrılarına farklı şekil ve renkte kurban sundukları bilinir. Eski Mısır’da kurbanın o zamanın rahipleri gözetiminde yapıldığı bilinir. Ayrıca Mezopotamya uygarlıklarında kurbanın kesilmesi yanında yiyecek ve giyeceklerinde kurban olarak sunulduğu tarihsel araştırmalarla ortaya konmuştur.

Kurban, Doğu uygarlıklarında da karşımıza çıkar. Hinduizm dininde rahipler gözetiminde bazı hayvanlar kesilir ve bazı özel içeceklerle beraber bu yiyecekler tanrının huzuruna sunulurmuş. Bunun yapılmasının amacı Tanrı’dan af ve dilenmedir. Ancak Hinduizm’den sonra ortaya çıkan bazı dinlerde canlıya zarar vermek yasak olduğu için insanlar, kendi yiyeceklerinden ve o zamanki ellerinde bulunan eşyalarından adaklar sunmuşlardır.

Eski Çin’de insanlar Konfüçyüs dönemine kadar inandıkları kutsal varlığa insan bile kurban etmişler ancak daha sonraki dönemde bunlara son verilmiştir. Bunun yerine bazı evcil olan ve olmayan hayvanlar kurban edilmiş. Eski Japonya’da Şintoizm dininde de önceleri insanlar kurban edilmiş, sonrasında bu ibadet hayvanlar ile yapılmıştır. Kurban edilen bu hayvan, Tanrı’dan lütuf bekleyen insanların yardımcısı olmuştur.

Yahudilikte de Tanrı’nın lütfunu kazanmak, affını elde etmek için bazı hayvan ve yiyecekler kurban olarak sunulmuştur. Bu ibadetin tarihi Hz. İbrahim’e kadar götürülür. Onun döneminde sığır, güvercin gibi hayvanlar kurban edilmiştir. İshak ve oğlu Yakup tarafından da bu kurban geleneği devam ettirilmiştir. İsrailoğulları tarafından farklı uygulamalarla da olsa bu gelenek Kudüs’teki tapınağın yıkımına kadar devam ettirilmiştir. Eski Ahit’te kurbanı ifade etmek için farklı kelimeler kullanılmıştır. “Bağış, vergi” anlamına gelen minha ve “yaklaştıran şey” anlamına gelen gorban kelimeleri akla gelen ilk kelimelerdir. Yahudilikte kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılan kurbanlar günlük, haftalık, aylık, mevsimlik ve yıllık olarak Tanrı’ya sunulurdu. Kurban edilecek bu hayvanlar kusursuz olmalıydı.

Hz. İsa zamanında kurban uygulaması Eski Ahit’e göre yapılmaktaydı, daha sonra farklı bir kurban anlayışı geliştirildi. Hristiyanlar, İncil’deki bazı ifadelere dayanarak Hz. İsa’nın insanlığı asli günahtan kurtaran bir kurban olduğuna inandılar.

Türk kültüründe de kurban geleneği çok eskidir. Bu gelenek farklı inançların etkisiyle farklı şekillerde icra edilmiştir. Türkler kutsal kabul ettiği maddi ve manevi varlıklar için eskiden beri kanlı veya kansız kurbanlar sunmuşlardır. İslamiyet’in kabulünden sonra kurban geleneği güçlü bir inanca dönüşmüştür.

İslam öncesi Arap toplumunda putlar için hayvanlar kurban edilirdi. Cahiliye Arapları putlara olan bağlılıklarını göstermek ve onlara yakınlaşmak için kestikleri hayvanların kanlarını onların üzerine döker, kurbanı parçalayarak etlerini dikili taşların üzerine bırakır, yırtıcı hayvanların ve kuşların onları yemelerini beklerlerdi. Araplar cinlerden korunmak ve ölen kimse için de kurban keserlerdi. İslam döneminde ise kurban âdetindeki tevhide aykırı unsurlar temizlenmiş, bu gelenek Hz. İbrahim’in sünnetine uygun biçimde ihya edilmiştir.

İslam inancında kurban, bayram zamanında kesilir ve bu zamanlar bayram olarak kutlanır. Kurban olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar kullanılır. Bu kurbanlar Allah’ın emri üzere Allah’a yaklaşmak için kesilir. Kurbanın bir kısmı kendinde kalır ve bir kısmı da eşe dosta ve ihtiyacı olana dağıtılır ve bereket umulur. Dinimizde kurban ibadetinin özel bir yeri ve anlamı vardır. Zira kurban mümin bir kulun maneviyatının en güçlü yansımalarından biridir. Kişinin kendi emeğiyle kazandığı helal kazancı ile aldığı kurbanı Allah için kesmesi, imanının bir göstergesidir. Teslimiyetin en güzel örneklerinden biridir. Kur’an-ı Kerim’de “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz fakat ona sizin takvanız ulaşır.” buyurulması Allah’ın yanında kişinin takvasının daha önemli olduğunu göstermektedir. Hz. İbrahim, samimiyet ve teslimiyet duygularıyla Hz. İsmail’i kurban etmek istemiştir. Hz. İsmail de aynı samimiyet ve teslimiyetle kurban olmayı kabul etmiştir. Sonuçta bu samimiyet ve teslimiyetle büyük bir imtihan kazanılmıştır.

Kurban, inancımızda ayrıca çok büyük hikmetleri olan bir ibadettir. Örneğin, toplumu oluşturan fertlerin birbirlerine karşı sorumlu olduklarını hatırlatır. Bu anlamda toplumda sorumluluk, paylaşma ve dayanışma gibi duyguların yerleşmesinde kurban ibadeti önemli bir anlama sahiptir. İhtiyaç sahibi insanların hatırlanması ve gözetilmesi toplum için gereklidir. Gözetildiğini gören yoksul; Allah’a şükür, kuluna teşekkür edecektir. Yalnız olmadığını görecektir. Diğer yandan kurban, insanlar arasında meydana gelebilecek kötü duygulara engel olacaktır. Bu çerçevede diyebiliriz ki kurban, toplumun yekvücut olmasına katkı sağlamaktadır. Kurban kesme ibadetinin elbette üzerinde düşünülmesi gereken başka yanları da vardır. Fakat en önemlisi kişinin bu ibadeti yalnız Allah için yapması, Allah’ın rızası dışında bir şey gözetmeden ibadeti gerçekleştirmesidir.

Günümüzde bazı insanlar tarafından kurban kesmenin katliam olarak nitelendirildiğini görüyoruz. Bu anlayışın temelinde aslında dini ve dinî hükümlerin hikmetlerini bilmemek yatmaktadır. Zira bu düşüncedeki insanlar kurbanı hayvan katliamı olarak görmekte fakat dünyadaki katledilen mazlum insanlara sessiz kalmaktadırlar. Demek oluyor ki burada asıl mesele hayvanları savunmak falan değil. Asıl mesele dine karşı olan bir düşünceyi kurban üzerinden dile getirmektir. Şurası bir gerçektir ki dinin anlamını ve ruhunu yalnızca samimi olarak yaşayan insanlar bilebilir. Dini yaşamadan anlamak mümkün değildir. Bu nedenle yapılan haksız eleştirilere karşı en güzel cevap dini güzel yaşamak olmalıdır. Dinin güzelliklerini hayatımıza katabilmektir. Hâl dilince güzel örnek olabilmektir. İnsan yalnızca sevdiği kişiye “Kurban olayım.” der. Bu söz samimiyetin ve teslimiyetin zirve noktasıdır. Çünkü sevginin en samimi göstergesi sevdiğine kendini feda etmektir. Sezai Karakoç’un dediği gibi “İslamiyet’i öyle diri yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin.

Mehmet Talha YILDIRIM

Editör: TE Bilisim