Hazırlayan: Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi Genç Yazarları

KÂBE birlik ve beraberliğin sembolüdür. Asi ruhlu bir varlık olan insanın cem olduğu, teslim olduğu, sekinet bulduğu yüce bir makamdır.

ULVİ BİR YOLCULUĞA ÇIKMAKTAN FARKSIZDIR

Orada bütün renkler kaybolur; tek renk, tek elbise, tek vücut vardır. Orası merkezdir. Merkezin etrafında dönen insanlar, bembeyaz ve bayraksız giysileriyle Kâbe dışında hiçbir coğrafyaya ait olmadıklarını lisan-ı hâlleriyle gösterirler. Onun etrafında dönmek, Allah’ı hayatın merkezine almak demektir. Sol tarafta bulunan en öz insaniyeti, kalbi, ona raptederek dönmek, ulvi bir yolculuğa çıkmaktan farksızdır.

Tavaf; hayatın merkezine sabırla, inançla, aşkla, hasretle ve özgürce yol almaktır. Özgürleşmektir Kâbe ve tavaf; özü gürleştirmek… Dönen insanlar ne zaman Allah’ın dışında diğer varlık ve kavramları merkeze alırsa özgürlük ortadan kalkar, zavallı bir kölelik başlar. Aslında her insan öyle veya böyle “bir şey”in etrafında döner. Kimi Kâbe’nin, kimi başka bir mabedin, kimi de başka başka varlıkların. Paranın, makamın, kadının, iktidarın, hırsın, ikbalin… Kimi Hak’tan döner, kimi Hakk’a… Dönenlerin en şereflisi Kâbe’de tavaf edenlerdir. Hacerü’l-Esved tavafın başlangıç noktasıdır ama en çok da hilafet noktası ve simgesidir. Tavaf edenler sağ elini kaldırıp ona biati gerçekleştirir. Artık insan; sultanların, münafıkların ve zenginlerin kölesi olmaktan kurtulmuştur. Bir ve tek olan Allah’a teslim olmuş, biat etmiştir. Yani gerçek özgürlüğe… Yücelmiştir artık. Ufuk çizgisine ulaşmıştır. İnsanlığın ufku, ideali olmuştur.

KÂBE VARSA EVSİZ DE YOKTUR, YURTSUZ DA

Özgürlük sadece Allah’a kul olmaktan geçmektedir. Uyduruk özgürlük tanımlarının hepsi de çöpe gitmiştir. Özgürlük süfli arzu ve emelleri putlaştırmak değildir. Özgürlük; damlanın deryayla buluşması, kulun Rabb’ine kavuşmasıdır. Allah varsa kölelik de yoktur, dram da trajedi de. Kâbe varsa evsiz de yoktur, yurtsuz da. Özgürlüğü isteyen herkesin evi barkı, barınağı, yurdu, ocağı, sığınağı vardır. O da kısaca tevhidin gerçekleştirildiği Beytullah’tır.

“Sana yeminle bağlılık sözü verenler gerçekte bu sözü Allah’a vermiş oluyorlar, Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. Bu sebeple kim Allah’a verdiği ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur, Allah’a verdiği sözün gereğini yerine getirene ise Allah yakında büyük ödül verecektir.” (Fetih Suresi, 10)

BEYTULLAH’I ZİYARET ETMEK ALLAH’IN BIR EMRİDİR

Sen bir ırmakta erimiş damlaya benzersin, tek başına akamazsın, toplumla yücelir, toplumla yerin dibine inersin, beraberce biatin amacını gerçekleştirirsin.

Kâbe’de bulunan semboller tefekkür edildikçe düşüncelerde tevhidin işaretleri netleşir. Şunu bilmek gerekir ki Kâbe sadece üç boyutlu, alanları birbirine eşit altı karenin dik açılarla birleşmesinden oluşan altı yüzlü bir geometrik şekil değildir; imana, risalete, ilme, adalete, ümmete, şehadete, ibadete ve takvaya davettir. İnsan insanlığını, huzurunu, emniyetini ve yitiğini orada bulur.

“Orada apaçık deliller, alâmetler ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren herkes emniyette olur. Bundan dolayı hacca gitmeye gücü yeten insanlara, Beytullah’ı ziyaret etmek Allah’ın bir emridir. Kim Allah’ın emrini inkâr ederse şunu bilsin ki Allah’ın hiç kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.” (Âl-i İmran Suresi, 97)

Abderrahim BEN ZAOUİ

***
İnsan iradesi

DÜNYAYI teşrif eden insan, irade sahibi bir varlıktır. Yapmış olduğu işlerden sorumludur. Onun sorumluluğu iradesine dayanır. Başka bir pencereden bakarsak Kur’an’da insana birçok fiil nispet edilmektedir: yapmak, yaptırmak, iyi amel işlemek, iman etmek, sevmek, nefret etmek, acımak vs. Allah, insanları irade sahibi ve her istediğini yapabilen bir varlık olarak yaratmıştır. İrade, insanın doğumundan itibaren kendi içinde saklayıp taşıdığı bir meziyettir. İnsan, yaratılış itibarıyla diğer canlılardan daha üstün yeteneklere sahiptir. Aklı, zekâsı vesaire. İnsanın üstünlüğü sorumluluğunu da beraberinde getirmektedir.

UMUDUNU YENİDEN İHYA EDER

İrade, basit veya sıradan bir kavram değildir. İnsanın kendi içinde herkesten ömür boyu saklayıp durduğu bütün duyguların zinciri o iradenin elindedir. İrade, insana her şeyi yaptırır. Umudunu yeniden ihya eder. Hedefine kilitlenmesini temin eder. Yürüdüğü yolda asla şaşmaz. Yani anlayacağımız şu: İnsan, hayattaki hedefine varmak için iradesine her zaman muhtaçtır.

İrade demişken aklıma şu geldi: İnsanın kendisi ile ilgili karar alabilme ve almış olduğu kararları icraata dökebilme yetkinliğine “özgür irade” denir. Özgür İrade olmadan insanın kişisel bütünselliğini temin etmesi ve şuurunu geliştirmesi imkânsızdır. Özgür irade, insanın bireysel hakkıdır. Bu hak bir başkasına devredilemeyeceği gibi bir başkasının özgür iradesine de müdahale edilemez. Biraz da güçlü irade ile inat ve azim arasındaki ihtilaflardan bahsetmek isterim…

Güçlü bir iradeye sahip insanın neler yapabileceğini kimse tahmin edemez. Bu insan, istediği bir şey için herkesi, tüm dünyayı karşısına almaktan çekinmez. Baskıya boyun eğmez. Bu insanın hedefi istediğini başarmaktır, ele geçirmektir. İnanmış olduğu yoldan katiyen şaşmaz.

İnatçı insan ise farklıdır. O, kötü bir huydur. Yalan yanlış, iyi kötü, helal haram ne varsa nefsine uygun olan şeyde hiç kimseyi dinlemeden ısrar etmektir inatçılık. Bu inatçılıkta apaçık bir kibir ve gurur da vardır. Zaten muannit/inatçı, inadını da çoğu zaman bu sefil ahlakından dolayı yapar.

BİZİ ZENGİN YAPAN MUHAFAZA ETTİKLERİMİZDİR

Hülasa irade, insanın güçlü karakterinden doğar. İnat ise, insanın kişiliğindeki zayıfları örtmek veya gizlemek için denediği bir yöntemdir.

Azim ise güçlü irade ile ortaya çıkan bir gayret, bir sabır, bir inanma hâlidir. Güçlü iradeyle azim mütekabil saftalardır.

İnsanın güzel bir geleceği olması için iradesine ihtiyacı vardır. Onu kaybetmekten korkar, muhafaza altına alır ki ondan hiçbir Allah’ın kulu alamasın diye. Bizi kuvvetli yapan yediklerimiz ya da içtiklerimiz değil, hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir. Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, beynimize yerleştirdiklerimizdir. Bizi hayatta tutan insanlar değil, umudumuz, düşlerimiz ve irademizdir.

Editör: TE Bilisim