Fahri Sarrafoğlu (1) / ÖZEL -  İstanbul’un fethinden sonra tahta çıkan tüm Osmanlı Devleti padişahları kent için kalıcı eserlere imza attı. Sultan İkinci Abdülhamid Han da, 34 yaşında Osmanlı Devleti’nin 34’ncü padişahı oldu. Hicri takvime göre 34 yılda 20 ülkeyi tek başına yöneten Sultan Abdülhamid Han’dan geriye okul, cami, medrese, hastane, çeşme, sıbyan mektebi gibi tam bin 552 eser kaldı. Abülhamid Han’ın İstanbullara hediye ettiği bazı eserler:

İSTANBULLU ÇOCUKLARA HEDİYE

Sultan İkinci Abdülhamit’in kızı Hatice Sultan, 12 Şubat 1898’de sekiz aylıkken difteriye yakalanır ve vefat eder. 2’nci Abdülhamit, Hatice Sultan’ın hastalığını teşhis eden fakat tedavi fırsatı bulamayan Bahriye Kolağası Dr. İbrahim Bey’in önerisi üzerine, bir hastane yaptırma kararı alır ve 17 Şubat 1898’de çocuk hastanesinin yapılması emrini verir.

Yıldız Camii’nde Abdülhamid Han izi
SULTAN 2’nci Abdülhamid’den dolayı Hamidiye Camii olarak adlandırılsa da daha çok Yıldız Camii diye bilinir. 2’nci Abdülhamid 1876’da tahta çıktığında kısa bir süre Dolmabahçe Sarayı’nda kalır ve ardından Yıldız Sarayı’na yerleşir. Ağabeyi 5’inci Murad’ın tekrar tahta geçirileceği endişesiyle, saraydan uzaklaşmamak için cuma selâmlığında kullanılmak üzere Yıldız Sarayı’nın Koltuk Kapısı’nın girişi önündeki yüksek set üzerine yeni bir cami yapılmasını ister. 1881-1885 yıllarında inşa edilen, caminin minberi Türk ahşap sanatının en meşhur örneklerinden olan Bursa Ulu Camii minberi tarzında yapılması istenir. Bu amaçla Bursa’ya bir fotoğrafçı gönderilip minberin resmi çektirilir. Ancak Sultan’ın bu isteği bilinmeyen bir sebepten dolayı yerine getirilemez ve minber mermer olarak yapılır.

HASTANE BAHÇESİNE MESCİT

Haziran 1899’da açılan hastanenin, bahçesine yapılan mescit ve saat kulesi ise 19 Ağustos 1907’de hizmete girdi. Yaklaşık 20 metre yüksekliğindeki kule, kare plan olarak inşa edildi. Cephelerinde kırmızı tuğla ve beyaz mermerin bir arada kullanıldığı kulenin, köşeleri ayrık derzli taş kaplama ile çerçevelenmiş, ortası da tuğla ile örülmüştür. Eksende, yüksek ve sivri kemerli ve mukarnasüzengili bir nişe oturan pencereler bulunuyor. Kemer alanının içine saat yerleştirilmiş, pencere bölümü de bir çift gotik kemerli kayıtla bölündü.

İstanbul’un su sorununu çözdü
Kağıthane ilçesi Sanayi Mahallesi Diken Sokak kenarında yer alan Hamidiye Su Terazisi’nin hikâyesi bulunuyor. Günümüzde bir benzin istasyonu ile oto tamirhanesi arasında sıkışmış olan Levent Hamidiye Su Terazisi, önemli bir suyolunun tarihsel bir mirası olmasının yanı sıra, gerek su yapılarının işleyişini yansıtan bir mühendislik örneği olarak tarihe geçti. Hamidiye Suyolu, Şehrin Galata-Beyoğlu bölgesine düzenli içme suyu getiren vakıf su hatlarının son halkası olarak, 1899-1902 yılları arasında inşa edildi. Bu suyolunun önemli bir yapısı olan “Hamidiye Su Terazi” günümüzde perişan durumda. Mimari stil açısından, önceki örneklerinden farklılaşıp döneminin diğer kamu yapıları ile benzerlik göstermesi yanında, üst katındaki özgün lüle düzeni ile yapı, tarihi miraslarımızın önemlileri arasında bulunuyor.

“BENİM GİBİ BABALARIN KALBİ YANMASIN”

2’nci Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu hatıratında hastanenin yapılması konusunda babasının, “Benim çocuğum kurtulamadı. Kim bilir fakir fukaranın çocukları nasıl bakılıyor. Hiç olmazsa bir hastane yaptıralım da benim gibi birçok babaların kalbi yanmasın.” dediğini naklediyor. Nihayet İkinci Abdülhamid’in 16 Şubat 1898 tarihli iradesi ile çocuk hastanesinin yapım hazırlıklarına başlanır.

İstanbul’dan Afrika’ya manevi bağ
Söz 2’nci Abdülhamid Han ve yaptırdığı eserlerden açılınca Yıldız Camii’nden sonra akla gelen ikinci eserlerden biri de Ertuğrul Tekke Camii olur. Cami, İstanbul Boğazı’nın Rumeli yakasında Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nın başlangıcında, Yıldız Mahallesi’nde, Serencebey Yokuşu Yıldız Caddesi üzerinde 1887 tarihinde Abdülhamit Han tarafından inşa edildi. Cami, tekke, misafirhane, türbe ve kütüphanesiyle küçük bir külliyeyi andırır. Caminin adı, Osmanlı Hanedanı’nın Ceddi Ertuğrul Gazi’nin hatırasını canlandırma arzusu ile Abdülhamit Han’ın yine bu maksatla Domaniç Türklerinden oluşturduğu Ertuğrul Alayı’nın ibadetine tahsis edilmesinden kaynaklanır. Ertuğrul Tekkesi’nin bir özelliği burada bulunan Şazeli Tarikatı Şeyhi olan Zafir Efendi sayesinde İstanbul’u Afrika’ya manen bağlıyordu. Mahfil sütunları arasındaki boşluklar, oymalı ahşapla kaplanmış korkuluk duvarlarından kubbe eteğine kadar yükselen gül ağacından yapılmış, ahşap işçiliğinin çok ince ve nefis bir örneği olan ahşap parmaklıklı kafeslerle inşa edildi. Bu kafeslerin Sultan Abdülhamit tarafından yapıldığı rivayet edilir.

EN İYİSİ ÖRNEK ALINDI

Padişah hastanenin son tıbbi gelişmelere uygun bir şekilde yapılmasını ister. Padişahın bu iradesi üzerine Dr. İbrahim Bey, Berlin’de dünyanın en iyi çocuk hastanelerinden biri olan “Kaiser und Kaiserin Friedrich Kinderkrankenhaus” adlı hastanenin planlarını padişaha takdim eder. Dr. İbrahim Bey’in getirdiği planları beğenen 2’nci Abdülhamid hastanenin yeri için Hazine-i Hassa’ya ait olan Balmumcu’daki arsayı bağışlar. Temel atma töreni 2 Haziran 1898 tarihinde yapılarak inşaata başlanır. Hastanenin merkez giriş kapısına ünlü hattat Sami Bey’in sülüs hattı ile “Hamidiye Etfâl Hastahanesi” altına ise “Firdevs-aşiyan Merhume Hatice Sultan Hazretlerinin Namına” yazılı bir kitabe konuldu.

Zanaatkar bir padişah
2’NCİ Abdülhamid’in ahşap işçiliğine ilgi duyduğu, Yıldız Sarayı’ndaki marangozhanesinde boş zamanlarında çalıştığı ve çeşitli eşyalar ürettiği biliniyor. Yıldız Camii’nin hünkâr mahfilinin sedir ağacından yapılan kafesleri 2’nci Abdülhamid’in eserlerinden sadece biri. Yıldız Camii inşaat keşif kayıtlarına göre 16 bin 890 lira harcanarak yapıldı. Caminin yapımında elektrik ve havagazı tesisatı yapıldığı halde havagazı tesisatı sonradan kapatıldı.
Editör: TE Bilisim