Umut Deniz Öncel

Tasavvufta farklı ekoller vardır; kimisi ilimle gider, kimisi aşk ile. Bu yolların cahili olduğumuzdan sebep dilimiz lal olur, anlatamayız aşkı. Benliğimizi yok edemedik ki aşka ulaşabilelim. Bizim yolumuz çileymiş, çilede bulmuş aşkı pirlerimiz. Eyvallah, baştan kabul ettik. Ettik de bizi beklemediğimiz yerden, en sevdiğimizden vurdular. Elhamdülillah.

Hani bir fotoğraf vardı hatırlar mısınız, Balkan Savaşları’ndan dönmekte olan bir Türk askerini gösteren? “Cafede” oturmakta olan İstanbul ahalisinin keyfi tıkırında, askerimizin üstü perişan, pabuç yerine bez sarmış, bitkin. Canım çok sıkılıyor. Kadir Mısıroğlu’nun dediği gibi, hain yetiştirmekte birinciyiz. Ama kahramanlarımız da var, iyi ki varlar. Şehadet peşinde koşan güzel insanlar…

Zonguldak’ta doğdu. İstanbul Güngören’de yetişti. İstanbul’da mahalle kültürünü alan belki de son nesildendi. Mahallede ve okulda sevilirdi. Çünkü insanlara değer verirdi, küçüklerine ağabeylik yapardı. Polis olan okul arkadaşımın geçici görevle Sur’a gitmesi üzerine arayıp destek olması için numarasını vermiştim. Allah yolunda savaşanların maneviyatı kuvvetli olur. Onlar için bir dost telefonu çok değerlidir. Aklımda yarım yamalak bu düşünceler vardı, meğerse sürekli görüşmüşler. Arkadaşım “manevi ağabeyim gibiydi” dedi, kıskandım. Ağabeyliği böyleydi işte.

Hani Anadolu yiğitlerinin bir yürüyüşü vardır. Kafalarını öne eğip sağa sola bakmadan sırtını dayayabileceğin bir çınar gibi yürürler. Muhsin Yazıcıoğlu gibi, Ömer Halisdemir gibi. Esasen güzeller güzeli Peygamberimiz’in (s.a.v.) sünnetidir bu. Lise zamanı öyle yürürdü.

Anneme “Şehitlerin yüzlerine bakıyorum, tertemizler. Hepsi köy çocuğu. Biz şehirde büyüdük, şehitlik bize nasip olmaz” dermiş. Şimdi hatırladım da, evliyaları, Allah dostlarını anlatan TGRT kasetleri vardı, uyurken onları dinlerdik. Meğer içten içe şehadet arzularmış.

Üniversiteyi Kırıkkale’de okudu. Orayı sevmezdi ama çok sevdiği eşiyle orada tanıştı. Ömrü boyunca sürecek arkadaşları oldu. Yani yoklukta ve varlıkta birçok şey paylaştığı gönüldaşını ve ülküdaşlarının bir kısmını orada tanıdı. Mezun olduktan sonra KPSS’ye girdi. Birçok mülakattan elendi, ondan düşük puan alanlar atandı. Hakkını yediler. FETÖ’cüleri kastederek, “Onlara hakkımı asla helal etmiyorum” derdi. Ta o zamandan tehlikenin farkındaydı.

Yüksek lisansını yaparken Ankara’da Tacettin Dergahı’na gidermiş arkadaşıyla bazı geceler. Muhsin Yazıcıoğlu’na ve orada yatmakta olanlara dua ederlermiş. Güzel insanların kabirleri ötelerden gelen mesajlarla doludur. Demek ki icabet etmişler. Daha sonra sözleşmeli subay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev aldı. Biraz da mecbur kaldı, çünkü bürokraside işi, ehil olan vatan evlatlarına teslim etmemek bir türlü yıkamadığımız tarihsel bir gelenektir bizde. Ama devletimiz vatan savunmasında asla küskün bulmaz vatan evlatlarını. Evvelallah.

15 Temmuz’a ilişkin şunları yazmıştı: “Milletimizin emrindeyiz, beş-on şerefsizin hayasızca yapılmış girişimini kabul etmiyoruz. Silahlı kuvvetlerin şerefli mensupları sivil vatandaşa ateş etmez. Eşkıyaların bu hain oyunu tüm TSK’ya mal edilemez. Burası yine peygamber ocağıdır… Halk yine askerini bağrına basacaktır…” Hainlerin Gölbaşı’nda özel harekat polislerini şehit etmesi üzerine, “Biz şimdi polislerin yüzüne nasıl bakacağız? Birlikte operasyonlara gidiyoruz” diye yazmıştı konuşmamızda. Arkadaşına, “Şerefsizler nereye bomba atacağını biliyor. Karşılarında kimi bulacağını biliyor” demiş. Bilirsiniz, sahada çarpışanların ekserisi, yani PÖH, JÖH ve jandarma komandoların geneli vatansever ve milliyetçi hissiyatı yüksek olan yiğitlerdir. Şehadet onlar için Allah’tan iştiyakla diledikleri en büyük rütbedir. Hani Erdoğan’ın okuduğu, Mustafa Pehlivanoğlu’nun bir mektubu vardı, orada şöyle yazar: “Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, Mustafalar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar… Zafer her zaman Allah’a inananlarındır.” İşte böyle bir fikriyat ve hissiyatla mücadele edenler, elbette ki kökü ABD’de olan hainlerden korkacak değildiler.

Birçok silah arkadaşını şehit vermişti son zamanlarda. İyice bilenmişti. “Kin yutuyoruz, kan kusturacağız” yazmış sosyal medya hesabında. Gerçekten de Silvan’da terörün belini kırmışlardı, artık terör örgütünün uyuşturucu ağına darbe vurmaya kadar götürmüşlerdi işi. En son paylaşımında, “Hep iyiler gidiyor zaten diyoruz ya. Şehadetin kutlu olsun komutanım, seni tanımak güzeldi” diye yazmış şehit P. Yzb Özgür Özekin için. Evet, hep iyiler gidiyor… Askerlerine, “İnşaallah şehitlik bir gün bize de nasip olur” dermiş. En son izne geldiğinde eli sürekli telefonda, askerlerini merak etti. “Arkadaşlarım savaşırken tatil yapamam” diyerek içi içini yedi. İzni bitip görev yeri Silvan’a döndü. Komutanı, operasyonlardan sonraki 4 günlük dinlenme süresini beklemeden yeni operasyona gönderirmiş genellikle ağabeyimi. Yine bir operasyondan döneli iki gün olduktan sonra hasta halinde yeni bir operasyona gönderilmiş. 10 Ekim 2016’da Demirkuyu Köyü Navser Tepe’de sırtından vurularak o çok istediği şehadet şerbetini içmek nasip oldu.

Ahmet Arvasi sanki onu da anlatır gibi şöyle yazmış: “Kendini Allah ve Resulü’nün (s.a.v.) davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde döğüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsüne fani olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı tarihimizin doğurduğu, Allah ve Resulü’nün (s.a.v.) hizmetine sunulmuş ve küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen kadrolardır. Bunlar Mümin’lere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu, Allah yolunda savaşanları kınayanların kınamasına aldırmayan yiğitlerdir. Bu nesil Allah’ın İslam alemine ihsanıdır.”

Ömer Tuğrul İnançer Hazretleri ağabeyim için şu dizeleri kaleme almış:

Düşüb Pence-i Âl-i Abâ remzi hubb-i şedîd

“Murad Taylan Öncel Muharrem’de şehîd”

1438

Dergahlarındaki ilahiler gibi kendileri de latif imiş, mutlu ettiler. Allah razı olsun.

Bize öncel oldun, öncü oldun canım ağabeyim. İnşallah biz de bu yolda yürümeye çalışacağız, ümidimiz Allah’ın bize de şehadet nasip etmesidir. Geriye baktığımda görüyorum ki, yetişme çağımda senden başka kimseye bilinçli olarak özenmemişim. Diyorum ki sevdiğim kimseyi seni sevdiğim gibi sevmemişim.

Rahat uyu Şehit Jandarma Üsteğmen Murat Taylan Öncel.

Ruhuna Fatiha buyurunuz.

Editör: TE Bilisim